English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ K ] / Kazandık

Kazandık tradutor Francês

3,432 parallel translation
- Hepimiz kazandık mı şimdi?
- Est-ce qu'on vient de tous un peu gagner en quelque sorte?
Ama bir önemi yok çünkü biz kazandık.
Mais ça n'a pas d'importance, car on a gagné.
Kazandık ama.
Mais on a gagné.
Bugün kazandık.
Tu sais, on a gagné aujourd'hui.
Görünen o ki biraz zaman kazandık.
On dirait qu'on a un peu de temps.
Biz kazandık. Şimdi sevinmeliyiz.
On a gagné, vous devriez être heureux.
Biz kazandık onu.
On... on l'a gagné.
Yani biz kazandık.
Donc, nous avons gagné.
Savaşı kazandık!
On a gagné la bataille! Repos!
Yoksa bir şey mi kazandık?
Ou on a gagné quelque chose?
II. Dünya Savaşını kazandık, aya insan gönderdik ve herkesin dizine bilgisayar koyduk.
On a aussi gagné la seconde guerre mondiale, envoyé un homme sur la lune et mis un ordinateur sur les genoux de tout le monde
Birkaç yüzlük kazandık bile.
Environ 200 dollars jusqu'à maintenant.
Bu hafta hepimiz kazandık.
On a tous gagné cette semaine.
Savaşı onun sayesinde kazandık.
C'est grâce à lui qu'on a gagné la guerre.
- Kazandık ya sonuçta.
- On a gagné, non?
Kazandık!
On a gagné!
Yani biz kazandık.
Donc on a gagné.
Ben de her gece uyumadan onun beceriksizliğiyle o 200 Doları nasıl kazandık diye düşünüyordum.
Ça m'a tenue éveillée la nuit, essayer de comprendre comment on pouvait gagner 200 $ avec elle.
Bir gece çok kazandık ve ben de tamam dedim.
Une nuit, on a gagné gros, et j'ai pensé, " D'accord.
Turner ihaleyi kaybetti. Biz kazandık, öyle değil mi?
Turner a perdu l'offre, nous avons gagné, non?
Franks duruşmasını kazandık.
Nous avons gagné l'audience de Franks.
Kazandık.
On a gagné.
Biliyorum, daha önce yaptıklarınla uzaktan yakından alakası yok ama şimdi kendi kek işimizi yapıyoruz, mor fırınımız var ve 922 dolar kazandık.
Ecoute, je sais que ce n'est même pas un peu proche de ce que tu avais avant, mais on a notre entreprise de cupcake et notre four violet, et on a 922 $.
Hazırlanmak için birkaç dakika kazandık o kadar.
Nous avions juste besoin d'un peu de temps pour être prêt.
Kaybettik ve Percy kazandı. Elinde artık nükleer bomba var.
On a perdu, Percy à gagné, et maintenant, il a une bombe nucléaire entre les mains.
Diğer bir ölü kız sana 15 dakika daha kazandırır.
Une autre fille morte vous en procurait 15 de plus.
Yağcılığa bak. Bu yağcılık sana puan kazandırmayacak.
Tu ne vas gagner aucun point pour la flatterie.
Gecenin o saatinde en fazla 35-45 dakika sürdü ki bu Reichman'a 21-31 dakikalık bir zaman kazandırıyor.
Aussi tard dans la nuit, ça m'a pris de 35 à 45 minutes, ce qui laisse à Reichman une fenêtre de 21 à 31 minutes.
Parayı geri ödeseler ve bu insanlara para kazandırsalar bile hırsızlık sayılıyor mu?
C'est quand même du vol s'ils remboursent les prêts et font gagner de l'argent à ces gens?
Açık arttırmadan kazandığım eşyaların içerisinde değeri 4 milyon olan bir bilezik var.
Il y a un bracelet de 4 millions de dollars caché dans mon lot gagné aux enchères.
Bu size en az altı saatlik bir hazırlık zamanı kazandırır.
Ça vous laissera six heures de marge.
O metilamin pişirildiğinde bize yaklaşık 300 milyon dolar kazandıracak.
Cette méthylamine, une fois transformée, vaut presque 300 millions.
- Aylık 40 bin kazandığın paranın yüzde beşi bile değil.
Ça ne représente même pas 5 % de tes gains.
Güzelmiş. Birileri kasık frikiği ikramiyesini kazandı.
Quelqu'un a gagné le jackpot.
Kızı Şişko, hukuk fakültesini kazandığından beri...
Depuis que sa "pantalon XXL" de fille est rentrée à l'école de droit elle est juste...
İki çocuk büyütmüş biri olarak, nankörlüğe karşı bağışıklık kazandım.
J'en ai élevé deux, je tolère bien l'ingratitude.
Ama Burt bize o konuşmaların sıkıcı olduğunu gösterdiği ve eylemler sözlerden daha etkili olduğu için, bu adama yalnızca bir domuz vermediğimi aynı zamanda ona özgürlüğünü kazandırdığımı göstermek istedim.
Mais vu que Burt vous montrera que c'est ennuyeux, et que les actions parlent mieux que les mots. Je veux que vous voyez de vous-mêmes que mon travail ne lui a pas que donné un cochon, mais la liberté.
Ve son rauntta Yaban Şahinler müthiş bir nakavtla maçı kazandı.
"Et en dernière manche, les Buses-Guêpes ont gagné par K.O."
Halka açık bir tenis sahasında oynayan bir kız için oldukça pahalı bir şey. - Geçen yıl ne kadar kazandı?
ça fait cher pour une fille qui suivait un programme public de tennis.
- Biz kazandık.
On a gagné!
Evet, kazandık!
Oui, on a gagné!
10'a ilk ulaşanın kazandığı, teke tek basketbol oynardık, hatırlıyor musun?
Souviens-toi quand on jouait au basketball, le premier arrivé à 10?
Artık duygusal durumu, bir erkeğe bağlı olmayan bağımsız bir kadın olduğuma göre yeni kazandığım özgürlüğümün her saniyesini seninle geçirmeyi düşünüyorum.
Ou micro-moi, si tu préfères. Je préfère pas.
TK'e zaman kazandırdık değil mi?
Bien, au moins on a acheté T.K. quelque temps, n'est-ce pas?
Ve bence artık arada sırada "Bu konuda Artie'nin içgüdülerine güveniyorum." hakkını kazandım.
Et je pense que je mérite la confiance de circonstance. "Je prends l'intuition d'Artie sur cette affaire là."
Ailenin servetinin büyük bir kısmını kölelerin... sırtından kazandığına inanıyoruz.
Une grande partie de cette fortune doit venir des esclaves.
Chuck Bass kızı alır adlı dünyada yaşadığımı, anlayınca herşey açıklık kazandı.
Une fois réalisé que je vis dans un monde où Chuck Bass mène la danse, tout semblait très clair.
İyi mantık, akıllıca. Vesayet konusunda koz kazandırabilir.
Ça se tient et ça te donne un avantage pour la garde.
Para kazandıran yalnızca sağlık kulübü.
C'est seulement le club de sport qui rapporte de l'argent.
Böylesi eğlenceli bir an çok kısa sürdü. Cidden yani, ucu ucuna kazandı resmen!
Ce moment d'amusement s'est si vite fini... c'était tendu.
Kazandık!
- On a gagné.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]