Kazandın mı tradutor Francês
2,418 parallel translation
Evet, bunun bir şekilde bana zaman kazandıracağını ve yardım çağırmak için yardımı dokunacağını anladım.
- Vous avez quand même bossé. - J'ai pensé que ça me ferait gagner du temps pour trouver un moyen d'appeler... à l'aide.
Jeoloji proje yarışmasını kazandım. Bunlarla da yayın balığı çiftliği kurdum.
Avec l'argent gagné au concours de géologie, j'ai construit un bassin de poisson-chats.
Aman tanrım, dün gece ben uyuma yarışmasını kazandıktan sonra dışarı mı çıktın?
Mon Dieu, tu es sorti cette nuit après le concours de sommeil?
Sadece dikkatim dağınık olduğu için kazandığını sana kanıtlayacağım.
Sauf un peu plus bas. Tu sais quoi? Je vais te prouver que tu as gagné juste parce que j'ai été déconcentré.
- Bu kazandığın anlamına mı geliyor?
- Donc, tu as gagné?
Onların güçlerinden senin ne kazandığını biliyorlar mı?
Ils savent que tu tires ta force d'eux?
- O koridorda yürümeyeceğine dair... -... iddiaya girdim, 50 papel kazandım.
J'avais parié qu'elle n'arriverait pas à l'épouser.
Beni buldun diye kazandığını falan mı sandın?
Tu m'as trouvé et tu crois que tu as gagné?
Bana güçlerini kazandığını söylediğini hatırlamıyorum.
je me souviens pas que vous m'ayez dit que vous aviez vos pouvoirs.
Super Bowl'u kimin kazandığını bilen var mı?
Quelqu'un sait qui a gagné le Super Bowl?
Kalbini de tavuk köfteli çorbayla mı kazandın? Onun kalbini, kot ceketinin cebine koyduğum bir notla kazandım.
J'ai conquis son cœur avec un mot que j'avais laissé dans la poche de sa veste en jean.
Ve sanırım bu bana avantaj kazandırıyor ve sen ödemek zorundasın. Büyük bir meblağa.
Je crois que ça me permet d'avoir le dessus, vous allez devoir payer... le prix fort.
- Kazandın mı?
Bingo!
Şey, ben 3.000 dolar kazandım, sen de bir ömür boyunca sahip olacağın bir arkadaş.
- Eh bien, j'ai gagné 3 000 $, et toi, une amie pour la vie.
- Selam, canım. Bugün parkta bir kızla top oynadım. Sonra da kertenkele kazandım, yarın da böcek kazanacağım.
J'ai joué avec une fille au parc, j'ai eu un lézard, et demain, des insectes.
- Değildi. Üç Yarışın ikisini kazandım.
Et j'ai eu un 3.2, donc ça a été.
Sanırım kazandın dostum.
- Je crois que vous avez gagné, mon cher.
Ve bugün bir ömür boyu saygı kazandım... .. bu beni dünyanın en zengin adamı yaptı.
Et cette vie que j'ai gagné aujourd'hui A fait de moi l'homme le plus riche du monde.
Benim 1 yılda kazandığımından fazlasını günlük nafaka olarak yatırıyor.
Ses pensions alimentaires journalières dépassent mon salaire annuel.
Zor kazandığı şantaj parasını kumarda yemeye başlamış mı yani?
Il claque déjà l'argent du chantage? Alors ce rendez-vous?
Yetenek gösterisini kazanacağım dedin ve kazandın.
Tu pensais gagner ce concours, et tu l'as fait.
Sen kazandın, tamam mı?
- T'as gagné, d'accord?
ISIS lojistik personelinin ne kadar az para kazandığının bir başka örneği ve benim artık bunlara karnım tok.
Un autre exemple du mauvais traitement qu'ISIS impose à son l'équipe. Et je suis écœurée.
Skyler... yaptığım her şey... bu aile için yaptığım tüm fedakarlıklar... kazandığım şeyi kabul etmezsen hepsi boşa gitmiş olacak.
Skyler, tout ce que j'ai fait, tous les sacrifices que j'ai faits pour notre famille, tout ça n'aura servi à rien si tu refuses mon aide.
Piyango falan kazandın da bana mı söylemiyorsun yoksa?
T'as gagné au loto sans me le dire?
Yapamadım da zaten. Sen kazandın. Bu evde kalmak istiyorsan kal.
Tu peux rester, mais on n'est plus marié.
Senin kirli paranı alıp salonun kazandığı temiz para akıntısının içine atıyorum.
Je m'occupe de glisser ton argent sale dans les revenus réglos du salon.
Uyuşturucudan kazandığın o kirli para gelişmekte olan bir kuruma yapılan akıllıca bir yatırımın kazandırdığı güzel temiz, vergilendirilebilir paraya dönüşmüş oluyor.
Ton argent sale a été transformé en gentils revenus imposables, grâce à un investissement judicieux dans un commerce florissant.
Köydeki en güzel çiçek ödülünü çoğunlukla kazandığımı çünkü bahçıvanımın köydeki en güzel çiçeği büyüttüğünü düşünmüştüm.
Je pensais gagner souvent le prix de la plus belle fleur parce que mon jardinier faisait pousser la plus belle fleur.
Hayatta önemli olan sevilmekse sen kazandın, tamam mı?
Si la vie, c'est d'être aimé des autres, alors tu as gagné. Tout le monde t'aime.
- Pekala sen kazandın, tamam mı?
- Très bien, t'as gagné.
Yani orada olmak yerine üç saat sonra koltuğumda oturarak herkesin kimin kazandığını bildiği zaman mı izleyeyim?
Donc, au lieu d'y être, je peux les regarder 3 heures après dans mon canapé, quand tout le monde saura déjà qui a gagné.
Yakın temasa girdim Sam. Ve ben kazandım.
J'ai fait une rencontre extraterrestre et j'ai gagné.
Düşünüyordum ki bugün, kazanmak beni mutlu eder. Ama kazandığım zaman sen yanımda değildin. Ve anladım ki hiç bir şey sen olmasan önemli değil, çünkü...
Je pensais que ça me rendrait heureux, mais quand j'ai gagné sans toi, j'ai réalisé que ça ne veut rien dire si tu n'es pas là, parce que...
Sanırım... iddaayı kazandın.
Vous avez gagné.
Her sene, Jules'un hediye yarışmasını kazandığımda,... kendime büyük yüzüklerden alırım.
Chaque fois que je gagne le concours du meilleur cadeau pour Jules, je m'achète une grosse bague.
Üç defa Dünya Şampiyonası'nı böyle kazandım.
C'est comme ça que j'ai eu mes bagues des World Series.
Emeğimle kazandım o rozeti. Satın almadım.
Et je l'ai gagné, pas acheté.
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim Bay Florrick ve Glenn Childs'la olan çekişmenizi kazandığınız için tebrik ederim.
Merci de faire ça, M. Florrick. Félicitations pour votre candidature contre Glenn Childs...
Vakit kazandırmak için söylüyorum, Bay Arkin'ın özel timdeki yolsuzluklarını şarta bağlayacağız.
Gagnons du temps, nous allons stipuler l'implication de M. Arkin dans la corruption de l'équipe.
Aynı lise mezuniyetimde o bursu kazandığım zaman yaptığın gibi.
Comme l'obtention de ma bourse d'études.
Bana baya zaman kazandırırdı değil mi?
Ca m'aurait éviter de perdre mon temps, n'est-ce pas?
- Mexico'da havuz başında tekiladan kazandığımız paraları harcarken seksi olacaksın.
Tu seras sexy au bord de la piscine à claquer l'argent de la tequila.
Ne yani hayatını kurtarmak ellerimin serbest kalması hakkını kazandırmadı mı?
T'avoir sauvé la vie ne me vaut pas au moins d'être détaché?
Yanımda yüzük olmadığı için ona oyuncak makinesinden kazandığım oyuncağı vermiştim.
Je n'avais pas de bague et lui ai donné un jouet que j'avais gagné.
Limuzine en son 11. sınıftayken Danny Zelkind'in markette evlere servis işinden bir yıl boyunca kazandığı parayı biriktirip, bir limuzin kiralayarak beni okul balosuna götürdüğü zaman binmiştim.
La dernière fois que je suis montée dans une limousine, c'était en 1re. Danny Zelkind avait économisé une année de son petit boulot pour m'emmener au bal en limousine.
Chagrin Falls Country Kulübü'nde cankurtaranlık yaptığım yaz dağınık saçlarımın arasına biraz limon suyu sıkıp doğal röfle kazandığım olmuştu.
{ \ pos ( 192,210 ) } Cet été où j'étais maître nageur au Country Club Cascade du Chagrin, { \ pos ( 192,210 ) } Je me lavais la tignasse au jus de citron, { \ pos ( 192,210 ) } jouais avec des reflets naturels.
Hotdog arabasını dava ettim ve tekerlekleri ve hamburger ekmekleri hariç elinden her şeyi aldım. Bu hukuk davasını iki ay içinde kazandım.
Un marchand de hot dog, et j'ai tout eu, sauf les roues et le pain, que j'ai obtenus en appel plus tard.
En kötü arkadaş ödülünü kazandın, tatlım.
Vous gagnez le titre de pire ami jamais connue, ma chérie.
Bu bize zaman kazandırdı ama sadece onlar yıldızın etrafından dolaşana kadar zamanımız var.
On a gagné du temps, mais on n'a que le temps qu'ils mettront à contourner l'étoile.
Baş ağrısını, sinir ağrılarını, şişlikleri, burkulmaları tedavi edebilecek bu orijinal ürünü üreten firmayı temsilen buradayım. Ayrıca sağlıklı bir insana zindelik ve kuvvet kazandırdığını da eklemeliyim.
Je représente la seule entreprise qui fabrique la vraie potion qui soigne maux de tête, névralgie, gonflement, entorse et... qui améliore la vitalité et la vigueur des hommes en pleine santé.