Kaçtın mı tradutor Francês
1,302 parallel translation
Kaçtın mı?
Une course?
Kaçtım, kaçtım. - Evet, kaçtın.
J'ai couru.
Üzgünüm. Seni kaçtığın için suçlamamalıydım.
Pardon, je ne t'en veux pas de t'être enfuie.
Sana söz veriyorum, evden kaçtığı için tartışmayacağım onunla.
Je vous promets qu'il n'y aura aucune dispute avec ce fugueur.
- Rita eski kocamın - Beraber kaçtığı kadın. - Başka bir şey var mı?
La femme qui m'a volé mon ex-mari.
Romanya'daki adamlarımızdan biri sen akıl hastanesinden kaçtıktan sonra Anna Espinoza'nın oradan çıktığını görmüş.
L'un de nos éléments roumains a repéré Anna Espinosa quittant l'asile duquel elle s'était échappée.
Sonra copunu almaya çalıştığını görünce Les'i kaptım ve oradan kaçtık.
Après il allait prendre sa matraque, alors on a fuit.
Az önce deli bir adamın yeraltı hapishanesinden kaçtım!
Je viens de m'échapper de la prison souterraine d'un fou!
Düş kırıklığına uğradığın için kaçtığını sandım.
Je pensais que tu partais parce que tu étais déçue.
Kaçtığımızdan beri hiç kestirmemiş gibi.
Elle n'a pas dû les couper depuis l'évasion.
Kaçtığımın sabahı 7'de Cheyenne'e vardığımı hatırlıyorum.
Je me souviens du matin de mon évasion. Je suis arrivé à Cheyenne vers 7 h.
Kaçtığının farkındayım, böylece hepimiz gerçek duygularını öğrendik.
- Je le sais bien. Et on a tous eu un merveilleux aperçu
Sonuçlarına bakmadan kaçtım
- Je n'ai pas fuit sans raison.
Bir şey yapmadım. - Neden kaçtın?
Bon, je dois y aller.
Ne diyecektim? Kızının babasından sıkılıp evden kaçtığını mı?
Pour te dire que ma fille avait fugué à cause de son idiot de père?
Civcivin kaçtığında, gerçek bir test tasarladım.
Vos exercices ridicules n'auraient jamais réussi à impressionner le Continuum.
Kaçtın, aramadın, not bırakmadın, içki içiyordun. Ayrıca açık konuşmak zorundayım, baba. Yanındaki kadın profesyonele benziyordu.
Tu t'es enfui sans prévenir et sans laisser de message, t'as bu et franchement ton rencard avait l'air d'une pro.
Bir de bilgisayarlarla yarattığımız sahte sınırlar var... insanların bir şeylerden kaçtıklarını düşünmelerini sağlıyor.
Et on a créé une frontière bidon avec ces ordinateurs, pour faire penser aux gens qu'ils peuvent s'échapper... Une frontière avec des droits d'accès...
Senden daha önce kaçtığım için özür dilemek istiyorum.
Elle me gâtait mais je n'étais qu'une putain captive. Tu n'as jamais été heureuse?
- Michael yarın kaçtığımızı anladıklarında peşimize düşecekler.
- Mike quand ils sauront qu'on s'est enfuis, ils iront à notre poursuite.
Kaçtığım için özür dilerim, ama sakın beni merak etme.
Pardon de m'être enfui. Mais ne t'en fais pas.
Hey, ben kaçtım, tıpkı senin yaptığın gibi.
Tu crois que c'est moi qui ai fait tout ça. J'ai pris la fuite, juste comme toi.
Sonra da doğruca bana baktı, ve size yemin ederim beni kokladı ve ağaçların arasına o kadar hızlı kaçtı ki, görseniz, bu insan olamaz derdiniz.
Puis il a regardé dans ma direction, etje vous assure qu'il m'avait senti, parce qu'il a décampé dans les bois si vite qu'on aurait dit tout sauf un homme.
Kızının nerede olduğunu söyleyip yukarıya kaçtım... o da tehditlerini tekrarlamaya devam etti.
Je lui ai dit où était sa fille et il a couru à l'étage en répétant ses menaces.
Kaçtığını mı düşünüyorsun?
- Croyez-vous qu'il soit parti?
Biraz alkol ve sigara çaldınız, ve kaçtınız?
Ils m'ont volé de l'alcool et des cigarettes et ils sont partis.
Onunla kaçtığımızda daha 17 yaşındayım, ne yapabilirdim?
Je n'avais que 17 ans quand nous sommes partis, qu'est-ce que j'y peux maintenant?
Bence... Bu sanırım senin... kaçtığını gördüğüm ilk şeylerden biri.
Je crois que... c'est l'une des premières choses a laquelle j'avais pensé
Unuttu. Karnımın büyüdüğünü görünce evden kaçtım.
Quand j'avais 8 ans, elle m'a oubliée dans un supermarché.
Yengenle kaçtığın zaman kayıplarını ve artılarını tarttın mı?
Oui, mais il y a aussi un problème.
- Anya'nın armağanlarından biri kaçtı. - Kaçtı mı?
- Un des cadeaux d'Anya s'est échappé.
Kaçtığın zaman, bizi arkada bıraktığın zaman... Öleceğimi sandım. Seni çok özledim.
Quand tu t'es enfuie et que tu nous as tous laissés là-bas, j'ai cru mourir tellement tu me manquais.
Yaptığım tek hata, Malucci'ye yaptığın gibi kendini kurtamak için beni de kurban etmene göz yummaktı. Sorumluluk almak yerine kızıp kaçtın.
La seule erreur que j'ai faite, c'est de vous laisser me sacrifier, comme Malucci, pour vous sortir de la merde!
Kaçtın ve her şeyi bana bıraktın Eve gideceğim, duş alacağım ve kıyafetlerimi değiştireceğim.
- Tu m'as laissée me démerder! Je vais rentrer à la maison, prendre une douche et me changer!
Biz çağrı duymadık dediklerinde de ikisine de yalancı diyip kaçtım.
Quand elles n'y ont pas cru, je suis parti en courant.
Ya gelmedi ya da beni görüp kaçtı.
Soit il n'est pas venu, soit il m'a vu et est parti en courant.
Kimse dışarı bakıp bu adamın ne yöne kaçtığına bakmamış mı?
Personne n'a regardé où il allait par la vitrine?
- Kaçtı ve bakımını bana bıraktı.
Elle est partie en me le laissant.
Kaçtığını unutmayalım.
N'oublions pas qu'il s'est enfui.
Yangın çıktı. Şerif kapıyı açtı. Ben de kaçtım.
Il y a eu le feu, et le shérif a ouvert la grille.
Benden kaçtığını düşündüm, Clark.
On dirait que tu m'évites, Clark.
- Kaçtığını sandım.
- Je pensais que tu te défilerais.
Şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama yanlış anlamanı istemiyorum çünkü seni sevdiğimi biliyorsun. Onların arkadaşlarım olmasının sebebi onları sizin gibilerle tanıştırmadığım içindir. Ben kaçtım.
Ne prends pas ça mal, car je t'aime beaucoup, mais ils sont mes amis car je ne les présente pas à des personnes comme toi.
Mafyanın peşinde olduğunu ve bu yüzden kaçtığını sanmıştım.
Il n'a donc pas filé parce que le milieu le cherchait.
Bakın, tam da bu yüzden kaçtım.
C'est exactement pour ça que j'ai foutu le camp.
Görüş cihazının yasa dışı kullanımına dair olan şüphe üzerine... Şef Nibu muhabirin kamerasını aldıktan sonra kaçtı.
La police soupçonnée de recours illicite aux intercepteurs
O uzaylının yardımıyla kaçtı.
Elle s'est échappée grâce â lui.
Şu son konuşmamız... Sevmediğin yönlerimi saydığın o konuşmayı kaçtığın için bitiremedik.
Cette conversation où tu m'as dit ce que tu n'aimais pas chez moi, on ne l'a jamais terminée.
Farkında mısın? Adam yine elimizden kaçtı.
En tout cas... tu l'as laissé s'échapper.
Sende o zaman mı kaçtın?
Et vous vous êtes enfui?
Belki, bana Deli Lin'in dünyanın en saygın emniyet teşkilatının gözetimindeyken, nasıl kaçtığını açıklamak istersin? Elbette.
Peut-être pourriez-vous m'expliquer comment "Lin l'allumée" a réussi à s'évader des geôles de Scotland Yard gardées par les forces de police les plus respectées au monde.