Kıskançlık mı tradutor Francês
374 parallel translation
Yoksa kıskançlık mı?
Jalousie?
Delilik mi, kıskançlık mı, intikam mı?
Démence, jalousie? Vengeance?
Kıskançlık mı bu?
Est-ce de la jalousie?
- Kıskançlık mı?
Jalousie? Argent?
- Kıskançlık mı?
La jalousie?
- Kıskançlık mı?
- Jaloux?
Birazdan kıskançlığa kapılacağım.
Tu vas me rendre jalouse!
Eğer genç bir erkek olsaydım, kıskançlıktan deliye dönerdim.
Si j'étais jeune, je serais jaloux.
Burada kalacağım, bu pis kıskançlığına rağmen.
Je resterai malgré ta jalousie mesquine.
Herhalde bunu kıskançlık olarak yorumlamamalıyım.
Serais-tu jaloux? Non.
Bana kötü davranan herkes kıskançlıktan yemyeşil olsun.
Je veux que ceux qui m'ont humiliée crèvent d'envie!
Kıskançlıktan çıldırmıştım.
J'étais fou de jalousie.
Onu Lola'nın başkasıyla olduğuna inandırdım böylece kıskançlık krizine girecekti, sonra onun nerede olduğunu söyleyecektim.
Je l'ai rendu fou de jalousie pour ensuite lui dire où elle était quand il serait furieux.
- Kıskançlık mı?
- Lui, jaloux?
Benim kıskançlığımdı beni bu hale getiren böyle acımasız ve aksi yapan ve sanırım beni terketmekte haklıydın.
C'est ma jalousie qui m'a transformé en cet homme.. Dur et cruel... jusqu'à ce que tu doives me quitter.
Attan düşmeme sebep kendi kıskançlığımdı.
C'est ma jalousie folle... qui m'a désarçonné de ce cheval.
Kıskançlık! Saatlerce ayakkabılar, sahne donanımı, kostüm denemeleri ve makyajdan başka hiçbir şeyi düşünemediğin zamanlar.
Toutes ces heures passées à parler chaussures, accessoires, maquillage.
Biraz daha geçse ben yapacaktım. Bence sen kıskançlık yapıyorsun Daniel.
Vous êtes jaloux?
"Brignon'un açıkça onunla ilgilenmesinden rahatsız olmuştum ama kıskançlığımın haklı olup olmadığını söylemeyi reddediyorum."
"Mon intention a été attirée par les assiduités de Brignon, " mais je me refuse à préciser si cette jalousie était motivée " ou non.
kıskançlığım tutmuştu.
J'étais jaloux.
Bu insanlar yanımıza bir daha pek uğramıyor, ama bu... Bunun sebebi kıskançlık.
Les mêmes personnes reviennent très rarement... mais c'est parce qu'elles ressentent de l'envie.
Çocukça kıskançlıklarınıza yardım etme niyetinde değilim.
Je refuse d'apporter ma contribution à vos jalousies enfantines.
Haydi bana şu kıskançlığından bahset bakalım.
Es-tu jaloux?
Tüm yapman gereken kıskançlığımın tek nedenini ona söylemen.
Rendez-le jaloux de moi.
Ve hazır olunca, kim kıskançlık krizine girip kapıyı kilitleyecek?
Et si je la porte, tu me feras une scène... pour pouvoir m'enfermer!
Biri benim nişanlımla fazla ilgilenseydi, kıskançlıktan çıldırırdım.
Il existe des gens jaloux.
.. dans edemedi diğerleriyle dans ederken kıskançlık yaptım.
Mais je n'étais pas jalouse qu'il danse.
Bu düşünce yüzünden kıskançlığım nefrete dönüştü.
Cette pensée transforma ma jalousie en haine.
Sen kıskançlık ve garezle dolusun, yaptığım işin tümüyle akıl işi olduğunu bildiğin halde benim konsantre olmamı engelliyorsun.
Vous m'enviez parce que je suis un intellectuel. Vous m'empêchez de me concentrer.
Şimdi de kıskançlık ve ihanetle kavrulan... hırçın aşığı oynuyorsunuz.
Maintenant, M. Kaplan joue... les amants jaloux.
- Aranizda kıskançlık var mı,?
- y a-t-il de la jalousie entre vous?
Eminim ölecek. Ben kıskanç bir kadınım. Ne kıskançlığı?
pourtant j'aimerais je suis une femme jalouse jalouse de quoi?
Kıskançlık, kravatında güzel durmuyor, hayatım.
La jalousie ne va pas avec ta cravate, chéri.
Tatlım ne oluyor? Kıskançlık krizlerine mi girdin şimdi de?
Mais enfin, tu me fais une scène de jalousie?
İlk defa, bir kadının kıskançlığı hayatımı kurtardı.
Il est pour la premiere fois que la jalousie d'une femme mon sauvetage est.
Kıskançlığından bıktım.
Plus qu'assez de votre jalousie.
İnsanlarla olan tüm ilişkilerimde kullanacağım. Buna kıskançlık da dahil.
Je compte m'en servir pour toute sorte de sentiment, y compris la jalousie.
Kıskançlıktan çatladım.
Je crève de jalousie.
Bu saçma kıskançlığa bir son verip şu topu alır mısın?
Pas de scène de jalousie, va chercher la balle.
"Kıskançlığa kapalıyım ama bir dosta her zaman açığım," diyor.
Elle dit : "Je suis fermé à l'envie, mais ouvert à l'amitié."
- Tatlım, kalmadığı gibi, Drew kıskançlıktan sandalyesinden fırlayıp gelebilir.
- Non seulement on peut, mais je vois déjà Drew bondir de jalousie.
Daima kıskançlıktı çünkü bu yarışları kazanmak için itibarımı alırım!
Parce qu'on m'attribue le mérite de ces victoires!
Kıskançlık yüzünden kendini Klingonlara mı sattı?
Et c'est par jalousie qu'il est passé aux Klingons?
Kızgınlık ya da kıskançlık duymadığımı bilmeni isterim.
Je ne suis ni en colère ni jalouse.
Ama hayır, adını ağzıma aldığım anda kıskançlığınla ruhumu paramparça ediyorsun.
Mais ta jalousie doit me déchirer l'âme dès que je mentionne son nom.
Aptal kıskançlığın yüzünden başımı derde... sokabilirdin, farkında mısın?
Ta jalousie stupide a failli m'attirer des ennuis!
Kıskançlık mı yoksa?
- Jalousie.
Kıskançlık yapmayacağım.
ne pas être jalouse.
Albumün sahibi olduğun için sana halen biraz saygım var, fakat kıskançlık krizlerin beni karşına geçmeye zorluyor.
J'ai de la tendresse pour toi Rodolphe, tu détiens l'album mais tajalousie me repousse.
Kıskançlığını çekebilecek ruh halinde değilim, Bay Hackett.
Je ne suis pas d'humeur pour une crise de jalousie, M. Hackett.
Artık ne kıskançlığım kaldı, ne de gururum.
Je n'ai plus dejalousie, je n'ai plus d'orgueil.