English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ P ] / Plân

Plân tradutor Francês

1,003 parallel translation
Onunla Paris'te buluşur ve tasarladığı bir plânı beraber yürütürsek, yarımşar milyon Frank kazanacağımızı söyledi.
Oh. Si je le rencontrais à Paris et que je collabore dans une sorte d'arrangement, nous devrions chacun bénéficier d'un demi-million de francs.
Görevim, Yugoslavya'nın mayınladığı arazinin plânını ele geçirmekti.
Ma mission était d'obtenir une copie des plans des champs de mines yougoslaves.
Bu plânınızı kabul edeceğimi mi sanıyorsunuz?
Vous vous attendez vraiment à ce que je sois d'accord avec votre plan, M. Peters?
Gerçekten mi? Bu evin plânını babam yapmıştı.
Mon pêre a dessiné cette maison.
Ne plân ama.
Tu pourras en faire à ton aise.
Senin plânına başlarım!
Va au diable!
Sanko'nun bizi yerle bir etme plânının da içindesin.
Et tu es avec Sanko pour foutre la merde entre nous.
Yalan değil. İlk başlarda evlilik yalnızca akıllı plânın bir parçasıydı.
Au début je voulais juste le séduire.
Paniğe kapılan Şogunluk, İmparator Komei'nin kız kardeşi, Prenses Kazu ile Şogun Lemochi arasında anlaşmalı bir evlilik plânı ortaya çıkardı. Kraliyet ailesi olan bu bağ sayesinde Şogunluk bu krizi atlatabilmeyi umuyordu.
Pour recouvrer sa légitimité et surmonter la crise, le Shogunat des Tokugawa arrangea un mariage entre le shogun Iemochi et Kazunomiya, la fille de l'empereur Komei.
- Kendimce bir plânım var.
J'ai un plan détaillé.
"Japonya'yı Güçlendirme Plânı"
"Plan de défense du pays"
Plânın ne olduğunu görmüyor musunuz?
Vous allez écouter cet imposteur?
Hükümete sizin aracılığınızla teslim edilen ve tüm yönleriyle onaylanan İmparatora Tapanların kökünü kurutma plânını ben yaptım.
D'ailleurs, c'est moi qui ai conçu ce plan. Un plan approuvé par le ministre Itakura grâce à votre intervention.
Nasıl olur da plânın gayesini unutabilirim?
Et vous dites maintenant que vous ne le comprenez pas? C'est insensé.
Kiyokawa kun, plânı sen oluşturmuş olabilirsin lâkin onu yürütecek olanlar bizleriz.
Certes, tu en es le concepteur. Mais c'est nous qui l'exécutons.
Kiyokawa'nın plânının şahane olduğunu düşünmekten kendimi alamamıştım.
Son plan était fantastique, mais il m'apparut comme une utopie.
- Şimdi kesin bir plânımız bulunmuyor.
- Nous n'avons plus de plan précis.
Eğer Londra ve limanlar ağır bombardıman altında kalacaksa Fransa'ya girme plânımızı gelecek yıla bırakmak zorundayız.
Si Londres et les ports de le Manche devaient subir d'intenses bombardements nous ne pourrions réaliser le débarquement en France l'an prochain.
Eğer Hitler'in roket plânı Peenemünde'deki saldırımızda tamamen bozulmasaydı Londra harap olacaktı.
- Oui, et à la RAF. Si les plans de Hitler concernant les fusées n'avaient pas contrecarrés par notre raid sur Peenemünde, Londres aurait été dévastée.
Saat yedide bütün memurları personel toplantısı için istiyorum Paris şehrini sokak sokak savunmak için plân hazırlayacağız.
À 7 h, je veux voir tous les officiers pour mettre au point le plan de défense de Paris, rue par rue.
Bu onları nasıl kaçıracağımızın plânı.
Voilà comment on va les libérer.
Şehirde savaşmak zorunda kalmamız hâlinde şehrin önemli stratejik noktalarını yıkmak için bir plân hazırlanmasını istiyorum.
"préparez la destruction de tous les ponts stratégiques, " au cas oû nous devrions nous battre dans la ville.
O zaman... bir plânın var mı?
Alors, vous avez un plan?
Paris'i bombalamak için bir plân çizin.
Préparez le bombardement de Paris.
Uçuş plânı ve kimlik ışını olmadan seyahatten ve bir yıldız gemisinin sinyaline cevap vermemekten suçlanıyorsunuz.
Vous êtes accusé de voyager sans plan de vol et sans identification, et d'avoir ignoré l'appel d'un vaisseau.
Plânım, bir teslimiyet göstergesi.
Mon plan est de paraître résigné.
Geminin iç plânını biliyorsunuz, bulunmamak için nereye giderdiniz?
Vu la configuration du vaisseau, où iriez-vous vous cacher?
- Plân yaptığımızı sanmıştım...
- Je croyais qu'on... - J'ai changé d'avis.
Buna uymak için uçuş plânınızı değiştirin.
Veuillez modifier votre plan de vol en fonction.
Beyni plânın bir parçası olarak bu şekilde şartlandırıldı bence.
J'en conclus qu'il a été conditionné à cet effet préalablement.
- Benim de plânım bu.
- C'est mon plan d'action.
Festival'e katılmak gibi bir plânımız yoktu.
Nous n'avons pas l'intention de participer au festival.
Yarın ayrıldığımızda, bir hareket plânımız olsun istiyorum.
Quand nous partirons demain, je veux un plan d'action.
- Derin plân yaptığınıza bahse girerim.
- Vous discutez de vos plans, j'imagine.
Plânı gerçekleştirmek önemli bir risk taşıyor.
Mais l'exécution de mon plan comporte un gros risque.
Yerin bir plânını çizebilirim.
Je pourrais vous faire un plan de la base.
Bir plânın varsa, devam et. Dualarımız seninle.
Si vous avez un plan, allez-y, avec toute ma bénédiction.
Plân yapmıyorken dinlenemeyeceksin diye korktum.
Quand tu ne réflechis pas, j'ai peur que tu sois agité. Je préfere que tu dormes.
Bu yeni hareket plânıyla herkes iş birliği yapacak.
Dans ce nouveau plan d'action tout le monde collaborera.
İmha plânı bozuldu.
Destruction manquée.
Spock ve Scotty, Kelvalıları durdurmak için bir intihar plânı hazırladı.
Spock et Scotty ont élaboré un plan suicide pour arrêter les Kelvans.
Enterprise'ın plânı ve özellikleri.
Agencement et spécifications de l'Enterprise.
Bir plânım var.
J'ai un plan.
Plân orada olmalı.
Le plan doit être là-dedans.
- Bu binanın plânını biliyor musun?
- Connaissez-vous le plan du bâtiment?
- Bir de plân yapmalıyız. - Daha sonra görüşecek miyiz?
Rien d'autre?
Rhine'a doğru çekilmek ve gerilemek zorunda kaldığımız takdirde tüm şehri yıkmak için bir plân.
"Au cas oû nous devrions nous retirer et rejoindre le Rhin."
Başka bir plân gerekiyor.
Il faut trouver une autre solution.
Plân yapmalıyız.
Bien.
Plân yapma zamanı geçti. Gittiğinden beri pek çok şey oldu.
Bien des choses ont changé depuis ton départ.
Boşaltma plânı şu anda yürürlükte.
Plan d'évacuation en vigueur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]