Plan şu tradutor Francês
948 parallel translation
- Plan şu.
- Voici le plan.
Peki. İşte plan şu.
Parfait, voici le plan :
Kadınlar her şeyin yasal olmasını ister, plan şu :
Autre chose. Vous les femmes aimez les choses en règles, alors voilà.
Plan şu :
Voilà le plan :
Plan şu :
Voici notre plan :
Scabby ile beraber üzerinde çalıştığımız şu taslak.
Un plan. J'ai noté les points dangereux.
Plan su. Posta kutusunda, üzerinde el yazim olan bir zarf var.
A la poste, j'ai déposé une enveloppe.
Durum, acil eylem gerektiriyor ancak ortada plan yok.
Vous n'avez pas su agir.
Plan basitçe şu idi :
C'était simple.
Şu ana kadar herşey çok büyük ustalıkla gerçekleşti.
Jusqu'à présent, notre plan marche à merveille.
"Şu an Angel Of Mercy Hastanesinde yatmakta olan Steve Thompson maaşların yarısını kurtardı, soygun planını boşa çıkardı."
"Steve Thompson, maintenant à l'hôpital de la Miséricorde... sauve la moitié de la paye, déjoue un crime parfait."
Düzen şu şekilde.
Voilà le plan.
Gelin çocuklar, planımız şu...
Je vais vous expliquer.
Siz onu şekerle beslerken, ben de ondan kurtulmak için bir plan düşüneceğim.
Alors, donnez-lui des su-sucres, et je trouverai le moyen de le museler.
Harris, şu krokiyi getir.
Harris, apporte-moi le plan.
Şu Cushite şehri için yapılan son savaşta neler olduğunu biliyor musun?
Quel est ton plan? T'a-t-on parlé de la bataille de Kushite?
Plan mı? Gerçek şu ki hiçbir planım yoktu.
Mais avais-je vraiment un plan?
Planınız nedir? Şu an bir şey yapamayız.
Pour l'instant rien.
Şu planı inceliyorduk.
On a fini avec le plan.
Kafeteryada o sahte düşüşü yaparken buramı sandalyeye çarpmışım. Şu aptal planınız yüzünden. Vurulmakmış!
Je me suis cogné en m'écroulant dans la cafétéria à cause de votre mise en scène...
Şu fantom astımlı söylediklerinde ciddi mi sence? Yani planını bozacak olursan kötü bir şey yapar mı dersin?
Tu crois que ça tournera mal... si tu le fais marcher?
Kısaca ve şimdilik, planımız şöyle Tahiti'ye dönüp, esirleri bırakacağız alabileceğimiz kadar, su ve erzak alacağız ve bulabildiğimiz fazladan adamları.
Quand un homme se sacrifie comme vous, uniquement car il pense avoir raison, le Seigneur ne le laissera jamais tomber. Ou que nous allions, en Chine, en Islande ou ailleurs, vous aurez une belle vie, monsieur. C'est la volonté de Dieu.
Demek şu şey sana 1000 ryo'ya mâl oldu.
Un plan qui t'a coûté cher.
Zafer Tak'ının görüntüsünün üstünde şu yazı : "Bir Alexander Meyerheim yapımı".
Sur un plan de l'Arc de Triomphe, en surimpression, "Une production de Alexander Meyerheim".
O nedenle takip edecek olduğumuz prosedür şu olacak :
Voici mon plan.
Şu plan!
Ce plan-là!
Belki de en iyisi su kaynaklarınızı kontrol etmeniz ve ölçek ayarlaması yapmanız.
Voyez nos réserves en eau et prévoyez un plan de rationnement.
- Doğru, efendim. Yalnız, şu anki durumda, planın gerisinde değil, ilerisindeyiz.
Oui, sauf que nous ne sommes pas en retard, mais en avance.
Planım şu, suç gecesi ben ve planım, güzel bir kitapla şu yatakta uzanıyor olacağız.
Le voici : Le soir du crime, mon plan et moi serons au lit avec un bon livre.
İşte planım şu.
Voici mon plan.
Şu var ki, planımızı uygularken seni bağlamak zorundayız.
Je suis obligé de vous garder.
Boşaltma plânı şu anda yürürlükte.
Plan d'évacuation en vigueur.
Aramızda tartışmayalım,... yanılmıyorsam, şu an konu biz değiliz.
Ne polémiquons pas entre nous. Nous sommes au second plan, dorénavant.
Hemen ilk emrini verdi.
Il a été enchanté dès qu'il a su votre plan.
Haritanıza bakarsanız... güneye giderken... karargahınıza doğru... durumuzun huninin içne doğru akan... su gibi olduğunu göreceksiniz.
Sur votre plan, vous verrez qu'à mesure que vous irez vers le sud, vers votre base, votre situation sera semblable à de l'eau dans un entonnoir.
Meclis şu anki direniş programını devam ettirmeye karar verdi. Anladın mı?
L'assemblée ne veut pas dévier du plan établi.
Bence bu kız birinci sınıf bir sanatçı olabilirdi... tabii şu lanet olasıca hormonları araya girmeseydi.
Elle pourrait être une artiste de premier plan si ses foutues hormones se mettaient pas en travers.
İçinde bulunduğumuz durumdan ötürü planımı değiştirdim artık şu şekilde olacak :
Compte tenu de tous ces faits... j'ai modifié mes plans... comme ceci :
Plan bu. Saat şu anda 19 : 42.
C'est le plan, il est 19h42.
Ben plandan korkuyorum, şu ihtiyar Yerli için bile büyük plan.
Bonne chance, colonel!
Şu enayi Yerliler planımıza kanacaklar. Çavuş!
Cet imbécile d'Indien a été piégé.
Gerçek şu ki, planda bir yanlışlık yoktu.
En effet, ce plan était impeccable.
Planım şu.
Bien, voici mon plan.
Şimdi prensim, planımız şu :
Mon prince, voici le plan.
Şu plan... Her ne haltsa, hiç işe yaradığı oldu mu?
Ce plan, il marchait?
Şu kadarını söyleyeyim, planınızı kabul veya red edebilir.
- Pas de détails. Il approuvera ou refusera votre plan.
Şu arkada yürüyen insanlar...
Les gens, à l'arrière-plan...
Anlat bakalım şu planını.
Explique-le-nous, ce projet.
O kadar ilerlemeye rağmen, şu Moskvitchlerin sorununu çözemedik.
Malgré tout ce qu'il a accompli, le plan quinquennal... n'a pas résolu le probleme de la Moskvitch.
Tanker varış programı şu şekildedir :
Plan d'arrivée des citernes :
Şişt! Tamam, bakın şimdi, planımız şu.
Bon, voilà ce que je propose.