Planımız şu tradutor Francês
176 parallel translation
Şimdi prensim, planımız şu :
Mon prince, voici le plan.
Şişt! Tamam, bakın şimdi, planımız şu.
Bon, voilà ce que je propose.
Planımız şu : Ben mutfağı halledeceğim.
Voilà le plan : je nettoie la cuisine.
Bakın, planımız şu.
Voil... le plan.
Planımız şu.
O.K., tu sais quoi?
Pekala, planımız şu. Üstü açık bir kamyonet...
O.K., on a besoin d'un camion ouvert.
Dinle şimdi. Planımız şu.
Ecoute, voilà le plan.
Bak, planımız şu. Sen önden çıkıyorsun ve kurşunları bittiğinde ben de onları tutukluyorum.
Quand ils n'auront plus de balles, je les coffrerai.
Tamam, planımız şu bir kaç papel ödünç alacağız...
OK. Voilà le plan. On emprunte quelques billets, juste un peu, pour une chambre.
Planımız şu.
Bon, alors...
Planımız şu. Anneni sanatoryuma nasıl nakledeceğimi düşüneyim.
Je m'en vais régler le transfert de ta mère au sanatorium.
Planımız şu.
Voici le plan.
Planımız şu :
Voilà notre plan :
Tamam, planımız şu. Pazar akşamı sana geliriz paket açma partisi yaparız ve Trey'den hiç konuşmayız.
Dimanche soir, on vient chez toi t'aider à déballer et on ne parlera pas de Trey.
Planımız şu... inatçı bir biçimde destek sistemini kabul ettirmek.
Notre stratégie c'est de dire... que nous cherchons activement à élever notre niveau de ressources.
Planımız şu. Kulaktan giriyoruz, boğazından aşağı süzüyoruz ve bağırsaklara geliyoruz.
On va rentrer par son oreille, descendre par la gorge...
Planımız şu kontak lensleri takacaksın, Sakulos'ın bürosuna girecek ve bilgiyi alacaksın.
Avec les lentilles, vous enregistrez les fichiers dans le bureau.
- Tamam planımız şu.
- Voilà ce qu'on va faire.
Planımız şu, Jacob.
Voici notre plan.
Evet, şimdi planımız şu.
Alors, voilà le plan.
Planımız şu ; doğru kadını bulmak, çocukları büyütmek onları erdemli yetiştirmek -
Alors le plan... Le plan, selon moi, c'est de trouver sa moitié. Elever une famille nombreuse dans le respect des valeurs.
Planımız şu ;
Bon, voilà le plan.
- Evet, planımız şu.
- Voilà le plan.
Planımız şu : Saat gece yarısını çalmaya başlayınca... Drakula'yı öldürebileceksin.
Quand la cloche sonnera minuit, tu pourras tuer Dracula.
Planımız şu.
Intéressant.
Planımız şu : koş!
J'ai une idée : cours!
Çok uzun kalmayacağız. Planımız şu.
Ecoutez Vail, on ne va pas rester longtemps.
Pekala, planımız şu.
Très bien. Voilà le plan.
Scabby ile beraber üzerinde çalıştığımız şu taslak.
Un plan. J'ai noté les points dangereux.
Gelin çocuklar, planımız şu...
Je vais vous expliquer.
Kafeteryada o sahte düşüşü yaparken buramı sandalyeye çarpmışım. Şu aptal planınız yüzünden. Vurulmakmış!
Je me suis cogné en m'écroulant dans la cafétéria à cause de votre mise en scène...
Kısaca ve şimdilik, planımız şöyle Tahiti'ye dönüp, esirleri bırakacağız alabileceğimiz kadar, su ve erzak alacağız ve bulabildiğimiz fazladan adamları.
Quand un homme se sacrifie comme vous, uniquement car il pense avoir raison, le Seigneur ne le laissera jamais tomber. Ou que nous allions, en Chine, en Islande ou ailleurs, vous aurez une belle vie, monsieur. C'est la volonté de Dieu.
Planım şu, suç gecesi ben ve planım, güzel bir kitapla şu yatakta uzanıyor olacağız.
Le voici : Le soir du crime, mon plan et moi serons au lit avec un bon livre.
Şu var ki, planımızı uygularken seni bağlamak zorundayız.
Je suis obligé de vous garder.
Planımız şu.
Voilà ce qu'on va faire.
Eğer o planı uygularsak, Atılgan'ı kaybedeceğiz. Şu andaki kriz ortamı nedeniyle, sanırım komutayı bana bırakmalısınız.
A supposer que la panne est la même, les pièces peuvent être fabriquées.
Planımız şu.
Voilà le plan.
- Bir plan oluşturulmalı. - Notlar çıkarmamız lazım. Listeler hazırlayıp bugün şu sahneleri çalışacağız demeliyiz.
Il faut faire des notes sur les scènes qu'on va répéter.
Şu harita olmadan Tartarus da bir şansımız olduğunu düşünmüyorum.
Sans plan, c'est fichu.
Planımız şu ;
Voilà la stratégie.
Plan şu ; arkadaşımızla kulüpte buluşacağız, sonra da son sınıfların partisini bulacağız.
On rejoint nos copains au club et on essaie de trouver cette super fête.
Şu kepek şampuanı fikri. Planımız hala bu mu?
La solution Head and Shoulders, ça marche encore?
Görev listesi şu, ne yapacağımızı söylüyoruz ve sonra da onları yapmak zorundayız.
Un plan de mission, c'est quand on dit ce qu'on compte faire, et qu'ensuite, on le fait.
Tamam ama şu an Pirelli'nin yerine geçen iblisi öldürme planımıza sadık kalmalıyız.
Maintenant, on doit s'en tenir à notre plan, qui est de vaincre le démon imposteur.
- Şu an ki planımız.
- Un coup monté.
Planımı nasıl anladınız?
Comment avez-vous su?
Yapacağımız şu.
Voilà le plan.
- Planımızı nasıl bildin?
- Comment avez-vous su?
Benim bir planım var, Flasche'e özel bir diyet yaptıracağız. Ve maçtan önce, 2 litre su içecek.
J'ai un plan, on va mettre Flasche au régime, et avant le match, il aura juste à boire 2 litres?
Tamam, planımız şu :
OK, le plan c'est : on va au dîner pendant 10 min, c'est ça?
Planımız şu gidip bir şeyler içelim, biraz müzik dinleyip günün kalanında biraz rahatlayalım.
Voilà ce qu'on va faire. On se casse d'ici. On va prendre un verre, Écouter de la musique.