Rahatladın mı tradutor Francês
218 parallel translation
Rahatladın mı bari?
Alors, t'es contente, te voilà tranquille.
- Ne olmuş diyor! - Rahatladın mı?
- Es-tu soulagée?
Şimdi rahatladın mı?
Tu es rassuré?
Rahatladın mı? Hayır efendim.
Mais je crois avoir trouvé une route plus sûre.
Evet, aşkım, rahatladın mı?
Alors, satisfait?
Rahatladın mı şimdi?
Ça va mieux?
Şimdi rahatladın mı?
Tu es à l'aise maintenant?
Şimdi rahatladın mı?
- Alors vous êtes rassuré?
- Sen rahatladın mı ben rahatladım.
- Je suis contente.
Rahatladın mı?
Et moi?
Şimdi rahatladın mı geri zekalı?
Content?
Onlar bile tanımaz beni. Rahatladın mı?
Eux ne me connaissent pas, alors...
- Rahatladın mı?
- Satisfait?
- Rahatladın mı?
- Ca va mieux?
Az önce sana kardeşinin öldüğünü söyledim, ve sen rahatladın mı?
Je viens t'annoncer que ta soeur est morte, et tu es soulagée?
Rahatladın mı?
C'est ça, te relaxer?
Rahatladın mı?
Tu te sens mieux?
- Rahatladın mı? - Evet efendi.
- Tu te sens plus léger?
Şimdi rahatladın mı?
Tu te sens mieux, maintenant?
Rahatladın mı şimdi?
Tu te sens mieux?
Söylesene şimdi rahatladın mı?
Tu es plus détendue?
Rahatladın mı?
Te sens tu apaisé?
Şimdi rahatladın mı?
Tu es rassurée, n'est-ce pas?
Vicdanın rahatladı mı şimdi?
Voilà votre conscience soulagée.
Şimdi rahatladınız mı?
Là, vous êtes content!
Çok rahatladım. Şu inmelerinden birini daha geçirdiğinden korktum. Şu histeri nöbetlerinden.
Je craignais que vous n'ayez eu une nouvelle attaque... ou une crise de nerfs...
Gerçeği söylemek gerekirse, yandıklarını görünce... rahatladım.
Pour te dire la vérité, quand ils les ont brûlées, j'étais soulagé.
Artık rahatladığımıza göre, yapılacak ilk iş... kimin kim olduğunu ve burada ne aradığını öğrenmek.
Maintenant que nous sommes tous détendus, la première chose est de découvrir exactement qui est qui et quel est son rôle ici.
Nora'yla ilgili skandal bulamadığım için nasıl rahatladım bilemezsin.
Je suis extrêmement soulagé qu'il n'y ait pas de scandale concernant Nora Chandler.
Ve birden fazla kişinin, o kişilerin sigortacını aramalarının seni rahatlattığını söylediğinde, rahatladığında, hafıza kaybının belki açılmağa başladığını ve neler olduğunu anımsamağa başladığını sandım.
Quand vous avez dit que vous étiez soulagé que ces personnes, plus d'une... Qu'elles aient appelé votre assureur, je me suis dit que votre trou noir s'estompait un peu et que vous vous en souveniez.
Rahatladınız mı şimdi?
Ça vous est passé?
Rahatladığını gördüğüm için gerçekten memnun oldum. Her zaman rahattım. - Hayır.
- Tu sais, Bernard, je suis drôlement contente de te voir un peu détendu.
Oh, çok rahatladım. Öyleyse Pete ölmedi?
Pete n'est donc pas mort?
Hayatında bir kez olsun, babanın bütün gün ne yaptığını gör istedim. İşte şimdi rahatladım.
Et ces matins où tu vois dans la glace un beau mec, mais mis à l'écart à cause de son intelligence.
Adamın ofisine girdiğim anda rahatladım.
Dés que je suis entré dans son bureau, je me suis senti relax.
Lewis adında Amerikalı bir milyonerin, Darlington Malikanesini kurtardığını okuyunca rahatladım. Yani evinizden atılmayacaktınız.
Quel soulagement qu'un milliardaire américain... sauve Darlington Hall... et que vous ne soyez pas expulsé de chez vous.
Giysilerini çıkarttığında, bir sikin olmadığını... Görünce baya bir rahatladım hatta...
Ce que j'ai été soulagé, quand t'as enlevé ta robe, que t'aies pas de zob.
Sende açtığım yaralar kalıcı olmadığı için rahatladım.
Je suis soulagé que vous n'ayez pas de séquelles de ce que j'ai fait.
Şimdi rahatladınız mı, ha?
Ça te plaît? Un foutu trappeur!
Rahatladın mı?
Soulagé?
O gün daha sonra, en azından bir tane münasip bekarın podyumlardan eteğini çektiğini öğrendiğimde rahatladım.
Plus tard, dans la journée, je fus soulagée d'apprendre... qu'un célibataire potable était excité par un autre genre de fille.
Oh, çok rahatladım, ama yine de onların benim hapishanemde açlıktan öldüğünü gördüğüme yemin edebilirim!
Ça m'enlève un poids. J'aurais juré les avoir vus et qu'ils étaient morts de faim en cellule.
Doğrusu Hogarth'ın bahsettiği şeyin bu olmasından dolayı çok rahatladım.
Je suis bien soulagée de voir... que c'est de ça qu'Hogarth parlait.
Ertesi gün Scobee'yi ölü bulduklarında bir miktar rahatladınız mı?
Et le lendemain, lorsqu'ils ont retrouvé Scobee mort, vous êtes-vous sentie soulagée?
- Rahatladın mı?
T'es soulagé?
Rahatladınız mı?
Vous-vous sentez mieux?
Şimdi rahatladım. Kocamı çaldın.
J'accepte mieux que tu me voles mon mari.
Rahatladın mı?
On peut parler maintenant?
Rahatladın mı?
Ça t'a fait quelque chose?
Ursula çantasını unuttuğunu söyledi. Nasıl rahatladım!
Hé, Ursula pense qu'elle a oublié son sac.
Fakat aynı zamanda egoistçe bir tavırla rahatladım. Çünkü artık biliyordun. Her konuştuğumuzda düşünmek zorunda kalmadan içimden geldiği gibi davranabilecektim.
Mais, égoïstement, j'ai aussi été soulagée, parce que ça signifiait que tu savais, et que je n'avais plus besoin de réfléchir à chaque parole.