Sabah mı tradutor Francês
11,451 parallel translation
Yoksa bu sabah mı satın aldın?
Ou tu les as achetées ce matin?
Sabah mı yani?
Et c'est du matin?
Hepsi nefret içerikli ancak bu sabah merak ettim ve bir tanesini açtım.
Si, mais ce matin, j'étais curieuse, en ai ouverte une,
Bir keresinde beni sabahın 3'ünde Roma'da bir çeşmeye götürmüştü.
Une fois, il m'a pris dans une fontaine à Rome à 3 heures du matin.
Sabah bakarım, hem belki saçaklarda tamir edilecek delik var mı diye de bakarım.
Je jetterai un œil demain matin, voir s'il y a un trou à réparer.
Olmaz. Yarın sabah saat 6'da kalkıp Tessa'ya kahvaltı hazırlamam, bebeği de besleyip giydirmem lâzım.
Non, il faut que je me lève à 6 h pour faire le petit déjeuner de Tessa, et m'occuper du bébé.
Ben şimdi bütün sabah ne yapacağım?
Qu'est-ce que je vais faire?
Başvuru yönlendirmeleri için sabah bir yerlere telefon etmeye başlayacağım.
J'appellerai demain matin, pour demander des références.
Simsburry'e sırf eğitim görmek için taşınalım diye bize yalvarmıştın ki bu sabahın 4'ünde kalkmak demek olsa bile.
Tu nous as supplié de déménager à Simsbury pour pouvoir t'entrainer, même si ça voulait dire se lever à 4 heures du matin.
Bu sabah tarım bakanlığından geldi, Hils.
Ceci est arrivé ce matin de l'agence de presse.
Bu sabah hastaneyi aradım.
J'ai appelé l'hôpital ce matin.
Bu sabah arkadaşım tarafından ekildim.
Mon ami m'a laissé tombé ce matin.
Analistimiz bu sabah benzer bir rapor verdi.
Notre analyste m'a donné un rapport très similaire ce matin.
- Sabah alırım ben. - Hayır, hayır.
- Je ferai ça demain matin.
Charlie'yi bıraktıktan sonra her sabah sana uğramaya çalışacağım.
Je vais passer te voir tous les matins, après avoir déposé Charlie.
Her sabah buradayım geriye bir şey kalmayana kadar onun ağlamasını izliyorum. Kuzeninin onun kalbini nasıl kırdığını anlamak için onu dinliyorum.
Je la vois, chaque matin, pleurer toutes les larmes de son corps, se demandant comment son cousin a pu lui faire ça.
Bu sabah beni arayıp "Biraz dolaşmak ister misin?" dedi.
Et ce matin il m'a dit "Tu veux venir faire un tour en voiture?".
Sabah ilk iş olarak hastaneye ziyaretine geleceğim tamam mı?
Je te rends visite à la première heure demain à l'hôpital.
Sabah kahvaltı etmediğimi söylemiştim. Ormana gidince başım döndü.
Je leur ai dit que je n'ai pas mangé ce matin, donc j'étais un peu patraque dans les bois.
Abartmayalım ama Lily'yi bu sabah, çocuklar için olan palyaço okuluna götürdüm.
Rien de grave, mais j'ai amené Lily à une école pour jeune clown ce matin.
Kahvaltı hazırlamam ama sabah cappuccino alırım bize.
- Je ne te cuisinerai pas un ptit-dej, mais je pourrai nous faire des cappuccinos au réveil.
- Selam. Judith'e bu sabah baktığını biliyorum ama Spencer'la yaşanan olaydan sonra nöbet noktalarında yardımımı istediler. Rica etsem...
Je sais que tu viens de t'occuper de Judith ce matin, mais ils ont besoin d'aide pour la garde après ce qui s'est passé avec Spencer.
Bu sabah kocanızın naklini ben yürütüyordum.
Je m'occupais du transport de votre mari ce matin.
Henderson'ı sabah ararım.
Oui, bien sûr.
Sabah aceleyle çıkarken unuttuğun şeyi vermek için uğradım.
Je suis monté ici pour te ramener quelque chose que tu as laissé chez moi lorsque tu t'es dépêché ce matin.
Şimdi tek yapmam gereken dava açmak. bu sevgili kocacağım ajandamda sabah yapacağım ilk iş olacak.
Je n'ai plus qu'à te poursuivre, mon cher mari, ce sera la première chose que je ferai le matin.
Teşekkürler ama bu sabah gelmeleri için gerçek nakliyecilerle anlaştım bile.
J'ai déjà engagé de vrais déménageurs pour demain matin. - Ne le prenez pas mal, Luc.
Bugün sabah hepsini topladım ama size yine de yolu buldunuz.
Je les ai enlevés plus tôt.
Bu sabah, Richter, Binbaşı Kiefer'a direnişe yardım edilmemesi için uyarı olarak misliyle karşılık vermek istediğini söyledi.
Ce matin, Richter à dit au Major Kiefer qu'il voulait des représailles, comme un avertissement pour ne pas aider la résistance.
Cesaretimi toplayıp manava gitmek bütün sabahımı alıyor.
Il me faut toute la matinée pour trouver le courage de sortir faire mes courses.
Sabah olunca, gidip kendimize bir daire bakmaya başlayalım diyorum. Iris ise tıp diplomanı nasıl geri alabileceğinin yollarını arıyor. Tekrar mesleğine dönebilirsin.
Je pensais que demain matin, on devrait commencer à chercher un appartement pour toi et moi et Iris a commencé à faire des recherches pour que tu retrouves ta licence de médecin pour que tu puisses à nouveau pratiquer.
Ben de inanamadım ama sonra geceden sabah 3'e kadar 9 kremalı dondurma yedim hiçbir kıyafetim üzerime olmadı ve sonra bir de doktorla ve ultrasonla geçen kısım var...
Je n'y ai pas cru, moi non plus, mais après J'ai mangé 9 glaces de minuit à 3h du matin, et mes vêtements ne me vont plus Et après il y avait tout ce truc avec le docteur et l'échographie, donc...
Her sabah tam aynı sürede pişirdiğin aynı şeyi yemeye bıkmadın mı?
Tu n'es pas fatigué d'avoir exactement la même chose cuisinée exactement pareil tous les matins?
Her sabah, bağırsaklarımı boşaltıyorum.
Je commence maintenant, une cure de jus d'1 an.
Sabah bana bir teslimatta yardım etmen gerekecek.
Je vais avoir besoin votre aide le matin m'aider sur une livraison.
Her sabah uyandığımda gördüğüm tek şey ayaklarımı hissedemiyor oluşum. Bunu tekrar tekrar yaşamak zorundayım.
Quand je me réveille le matin et que je réalise que je ne sens plus mes jambes, je revis tout.
Bu sabah birisini kaybetmiş bir adamla tanıştım.
J'ai rencontré un homme, ce matin, qui a perdu un être cher.
- Sabah paketi ona bıraktım, hepsi bu.
J'ai lui ai remis le colis le matin et c'est tout ce que j'ai fait.
Zengin, komik, ve sabahın 9'unda takım elbiseli bir adam?
Riche, drôle, et en costume à 9 heures du matin?
Bu sabah Lucious'la buluştum ve daha iyi bir anlaşma yaptım.
J'ai rencontré Lucious ce matin et j'ai fait une meilleure affaire.
Buraya geldim, sabah üç gibiydi ve hamakta uyuyakalmışım.
Je suis venu ici, c'était environ 3h du matin et je me suis endormis là-bas.
Bir sabah uyandım ve o bavulunu hazırlıyordu.
Je me suis réveillé un matin et elle était en train de faire sa valise.
Sırf uyandığım için sabah bana bu çıkartmayı verdi.
Elle m'a donné ce badge ce matin juste pour m'être réveillé.
Geçen yılı tekrar yaşamak istemiyorum Scully'nin beni 50 kere aradığı Noel sabahını mesela.
Je ne veux pas que ce soit comme l'an dernier quand Scully m'a appelé 50 fois, le matin de Noël.
Bu sabah ona kahve ısmarladım.
Je lui ai acheté un café ce matin.
Ama gerçekten sabah erken kalkıp Oleg'in eşyalarını geri götürmeme yardım ettiğiniz için memnun oldum.
Mais j'apprécie beaucoup que vous vous soyez levées tôt pour m'aider à ramener les choses d'Oleg.
Sabah ola hayrola mı diyorsun?
Quoi, tu as eu le temps de dormir dedans?
Bu yüzden, balkabağı etkinliğini... 1 Kasım, saat sabah 1'de başlatıyorum.
C'est pourquoi j'ouvre mon champ de citrouille, mon oeuvre de charité, le 1er novembre à 1h du matin.
- Bu sabah seks yaptım.
Ouai, j'ai baisé ce matin.
Beni aradı ve o zamanlar henüz çocuğumuz olmadığından... sabahın sekizi benim için erkendi.
Il m'appelle, et bien sûr, à l'époque nous n'avions pas d'enfants, donc 8 heures du matin, c'était tôt, et je décroche le téléphone et je n'avais pas encore pris mon café
Bu sabah, kalbimi çalıştırmak için takviye kullanmak zorunda kaldım ve parmağımı prize soktum. Tom ve Jerry stili.
Ce matin, j'ai dû faire repartir mon cœur en mettant mon doigt dans la prise façon Tom et Jerry.