Saçma mı tradutor Francês
2,037 parallel translation
Hayatım tanıştığın aptallara anlatılabilecek kadar saçma mı?
Elle est assez naze pour ces cons-là.
- Sizce de saçma mı, beyler?
- Les gars, est-ce ridicule?
Yerçekimi saçma mı?
La gravité est débile?
Bu akşamki bütün saçma sapan planlarını iptal et.
Je sens qu'il m'échappe. Annule ce que tu as prévu, parade ou autre, et...
Size saçma geleceğini biliyorum ama bana Çıtır diyen çocuğun da onların içinde olmasına rağmen ben de o gruba katılmak istiyordum.
- Bon, je le sais que vous allez me trouver con. Même si le cave qui m'appelait Crunchy était avec eux autres, j'avais le goût d'être dans cette gang-là, les K-Way rouges.
Babanı da saçma bir suçtan içeri alırım.
J'arrête votre père sur une accusation bidon.
Biliyorum anlattıklarım saçma bir lise anısı gibi geliyor ama o gece, hayatımı değiştirdi.
Je sais que ça ressemble... à une connerie de lycée, mais... cette soirée a vraiment changé ma vie.
Saçma sapan zambaklarını 28 bin dolara sattım ben!
Je vous ai fait gagner 28 000 $ pour vos callas, bon sang!
Şu saçma lanet olayıyla ilgilenmeyip onu göz ardı eden biriyle tanıştığım için çok rahatladım.
- Je suis si soulagée de rencontrer quelqu'un avec assez de bon sens pour ignorer la stupidité... - de la rumeur de malédiction.
Hayatımda bu kadar saçma bir son duymadım.
- La fin de chanson la plus stupide!
- Bu çok saçma, tamam mı? - Bütün bu olanlar acayip saçma.
Toute cette histoire est ridicule.
Oradaki saçma kıyafet karmaşası gibi bir büyücü doğum günü partime geldi. Beni kandırıp büyüledi!
Et tout comme notre ami là-haut, une magicienne en bas résille s'est pointée à ma fête et m'a maudite.
Çocukken bana bu saçma sapan tişörtlerden alması içm annemin başının etini yerdim. Sonunda pes etmişti.
Quand j'étais gamin, j'ai saoulé ma mère pour qu'elle m'achète l'un de ses stupides sweats.
Saçma değil, canım.
Ce ne sont pas des bêtises, ma chérie.
Aranızdaki bu saçma çekişmeye dâhil olmayacağım. - Evet alacağım.
- Oh que si!
İnandığım şey, sizin insanların hayatlarının benim imkansız bir işi başarıp başaramama bağlı olduğu saçma bir senaryo yarattığınız.
- Je vous crois pas, M. Jones. Vous avez créé un scénario ridicule où des vies dépendent de ma réussite à une tâche impossible à faire.
Sizler önemsiz işlerle uğraşacaksınız diye mahremiyetimi işgal ettirmem ve en önemlisi, karımı bu konuda yardım ararken, kardeşini öldüreni bulmak yerine saçma ve mantıksız fikirlerle utancın, aşağılanmanın ve acının içine çekmek istemiyorum.
Je ne veux pas voir ma vie privée envahie afin que tout le monde puisse en profiter, et surtout, Je ne vais pas mettre ma femme dans l'embarras , l'humiliation et la douleur de savoir que les moyens mis en oeuvre dans cette affaire ont abouti à rien sauf à... la plus cynique et farfelue des idées pour le supposé responsable de la mort de sa sœur.
Cesaretinize hayran kaldım. Ama bu kulağa çok saçma geliyor.
J'admire votre courage, mais admettez que c'est absurde.
Merak etme, "saçma" kısmını ispatlamak zorunda değilim. Sadece şantaj yaptığını ispatlayacağım.
Je n'ai pas à prouver le côté absurde, juste que vous êtes un maître chanteur.
Bakın, karımın bunu yapmış olma düşüncesi saçma.
Écoutez, l'idée que ma femme fasse ça est absurde.
Bense hayatımı, senin saçma sapan ayrı yaşama fikrin evliliğimizi kurtaracak diye mahvedemem.
Tu suggères quoi? Mon fils a disparu, et je suis désespérée.
Bense hayatımı, senin saçma sapan ayrı yaşama fikrin evliliğimizi kurtaracak diye mahvedemem.
Tu as cette idée saugrenue qu'une séparation nous aidera.
Saçma sapan konuştu sonra da Orkide'ye gitti.
Il m'a réveillé et s'est mis à déblatérer. Et puis il est parti à l'Orchidée.
Cadılar bayramında dışarı çıkmamak mı? Ne saçma muhabbet.
C'est n'importe quoi.
Salak arkadaşlarıyla saçma sapan konularda muhabbet etmiş kupkuru fırın tavuk yemiş ve sessiz film oynamıştım.
{ \ pos ( 192,200 ) } J'ai dû faire la conversation à leurs tocards d'amis, { \ pos ( 192,200 ) } manger leurs coquelets tout secs, { \ pos ( 192,200 ) } jouer à leurs charades à la noix.
Söylediklerinin ne kadar saçma olduğunun farkında mısın?
Vous savez à quel point ça semble fou?
- Peki saçma bir taciz suçlaması dışında niçin buradayım?
Alors, pourquoi je suis là, à part les accusations débiles de harcèlement?
Aldığınız saçma sapan ücretleri geri iade ederseniz çok mutlu olacağım.
J'y serai presque si vous vouliez bien remettre ce que vous avez pris comme frais.
Bir sürü kişi hakkımda asılsız ve saçma dedikodular yapıyorlar ama bir balık olmadığımı kanıtlayacağım.
Beaucoup de gens font courir des rumeurs sur moi, qui sont malhonnêtes et fausses! Mais je vais vous prouver une fois pour toutes que je suis pas un poisson.
Saçma! Ben siyahım.
T'es une sale raciste.
"Yaratıkların sana ışıkla mesaj göndermesi"... gibi mi saçma?
Aussi absurde que "des extraterrestres m'envoient des messages par PennySaver"?
Kötü mü konuşuyorum İngilizceyi? Ya da sen ve senin saçma aksanın mı?
Moi, je sais pas parler anglais?
Lisansüstü okuyordum ve onun şu saçma İç Savaş derslerinden birini aldım.
J'étais à l'université et j'ai pris un de ses ridicules cours de Guerre Civile.
Anlayamadım? Bu saçma kelimelere inanmıyoruz.
C'était pas dans le journal, ni dans le rapport de police.
Saçma sapan konuşma lütfen, arkadaşım olarak konuş.
Sois mon amie, bordel.
Tek aklıma gelen, daha gençken çok saçma bir şey yapmıştım.
T'as fait quoi? - Je ne vois qu'une chose... Plus jeune, j'ai fait un truc idiot.
Tanrım, bu çok saçma!
C'est ridicule!
Sakin ol... Saçma sapan desenleri olan çoraplarımı giymeyi unutmuşum. Buna içilir değil mi?
Eh bien, j'ai oublié que je portais de drôles de chaussettes... alors on peut boire un coup pour ça, hein?
Biliyorum çok saçma davranıyorum ama itibarım için önemli işte.
Je sais que c'est du délire, mais ça me tient à coeur.
Çok saçma. Yani bana Noel'de hiç komşularının hediyelerini almadığını mı söylüyorsun?
T'es en train de me dire qu'à Noël tu n'allais pas dans la maison de tes voisins pour prendre leurs cadeaux?
Saçma olduğunu biliyorum ama, sanırım bu kalemle sorun yaşıyorum.
Je sais que c'est idiot, mais ce stylo me cause des soucis.
- Saçma. Sally'i konuşalım.
- Parlons de Sally.
Siz de kendinizi ; güzel takım elbiselerle, saçma sapan sanat eserleriyle gösteriş için koyduğunuz o kitaplarla ve çalışanlarınızı fotokopi odasında pompalayarak doldurmaya çalışıyorsunuz.
Alors, vous voulez remplir ça avec de beaux costumes, tableaux, et livres... et en sautant vos employées à la photocopieuse.
Bu saçma, adamım.
Du pipeau, mec, de première.
Lütfen şu saçma şapkayı çıkarır mısın?
Tu veux bien retirer ton chapeau?
O kadar sıkı dost olsaydık, seni böyle saçma bir konuma koyar mıydım?
Si j'étais une bonne amie, je te mettrais dans cette positon?
Ortaya saçma sapan bir yalan makinesi çıkarıyor, ben de burada, 4500 km öteden izleyip, inanacağım yani.
Il nous sort un détecteur de mensonges et je dois m'asseoir à 5000 kilomètres et encaisser.
Saçma dinler beni rahatsız etmiyor. Çünkü saçmalık konusunda genel dinlerle aralarında bir fark yok.
Et non, les religions bizarres ne m'ennuient pas... car elles ne sont pas plus bizarres que les traditionnelles.
Seni görmek güzel. Ama sanki yanlış tek bir şey söylersem, takım elbiseli adamlar gelip beni siyah bir minibüse koyup götürecekmiş gibi saçma bir korku var içimde.
C'est bon de vous voir, mais j'ai la peur irrationnelle que si je dis la mauvaise chose, des hommes en costume vont me jeter dans la camionnette noire et m'emmener.
Bir sürü saçma malzeme var burada, Hemen başlaman lazım.
- T'as un tas de merdes à bouger.
Sanırım o aptalca şeye biraz kızdı. Sonra hiçbir yere varmayan bu saçma tartışmanın içine girdik ve ve ben bunu nasıl düzelteceğimi bilmiyorum.
Il se met en colère contre les choses les plus stupides, il donne des arguments idiots qui ne mènent nulle part.