Sıcak mı tradutor Francês
3,245 parallel translation
Sıcak mı oralar?
Donc... Il fait chaud en Inde?
Bana mı öyle geliyor yoksa burası acayip sıcak mı?
C'est moi, ou il fait vraiment chaud ici?
Sıcak mı burası?
- Il fait chaud ici?
Sıcak mı? - Hayır.
trop chaud?
- Senin için yeteri kadar sıcak mı?
Assez chaud pour toi?
Burası sıcak mı oldu ne?
Il fait pas trop chaud ici?
"Çorba çok sıcak mı olmuş Sayın Büyükelçi?"
"Oh, la soupe est-elle trop chaude, M. l'Ambassadeur?"
Leonard, hayatım öpüşüyoruz, sıcak çorba içmiyoruz.
Léonard, chéri, on s'embrasse, on ne mange pas de la soupe.
Başkasıyla çakışırken benim izlemeye zorlandığım bir fantezi.
Une dépravation sexuelle, où je la regarde se faire baiser.
Zekanızdan ve misafirperverliğinizden ne kadar hoşlansam da sıcak bir banyoya ihtiyacım var.
Bien que j'apprécie votre finesse et votre hospitalité, j'ai besoin d'un bain chaud.
Sıcak bir banyo için yeterince altınım var galiba...
J'avais assez d'argent pour un bain.
Sıcak banyo.
Mon bain m'attend.
Tanrım. Cehennem kadar sıcak burası.
Il fait vraiment très chaud.
Sıcak soba toplantısıyla ilgili notumu aldınız mı?
Vous avez lu mon mot pour la réunion du poêle?
- Sıcak çikolata yapabilir misin, yapamaz mısın?
Tu peux faire un chocolat chaud ou pas?
Gidip... ondan bir parça alıcak mısın?
Tu vas... y goûter?
- Günaydın hayatım. Kahve sıcak.
Le café est chaud.
Çünkü beni sandalyeye zincirledi ve göğsüme sıcak bir kart koydu.
Peut-être parce qu'il m'a enchainé à une chaise et qu'il m'a planté un tisonnier brûlant dans la poitrine.
Sıcak bir latteye ve birilerinin ofis işlerini yapmasına ihtiyacım var.
J'ai besoin d'un café et qu'on gère le secrétariat.
Gidip uzun, sıcak bir banyo yapacağım ve bir saatliğine, kusursuz ebeveynmişim gibi davranacağım.
Je vais prendre un long bain chaud et prétendre être une mère parfaite pendant une heure.
Ben Angelic İsviçre çakısıyım.
- Je suis un couteau suisse Angélique.
Bay Michaels düştüğünde, o şehir bölgesindeki kanyona çakılmış.
Dans sa chute, M. Michaels a atterri dans un vallon appartenant à la ville.
Adamlarımdan biri adama bıçak dayadı, sonra bir bakmışım adamım, parmağı kırılmış bir şekilde yerde yatıyor.
Un de mes gars l'a menacé avec une lame et il s'est retrouvé les doigts broyés.
Web kamerasına ulaştım ve şimdi onun en sıcak dakikalarını kaydetmekte ve isteğine göre kullanmakta özgürsün.
Je viens d'accéder à sa webcam. Maintenant, tu peux enregistrer ses moments... les plus intimes, et les utiliser à ta guise.
Bay Bates boş hücresinde oturup yaratıcısıyla yüzleşmeyi beklemek yerine kızarmış tavuğu nasıl sıcak tutacağını düşünmeyi yeğlerdi herhalde.
Je pense que M. Bates préfererait s'évertuer à garder un poulet rôti chaud que d'être assis tout seul dans une cellule, face à son créateur.
Sürüngen arkadaşımız da saklanacak başka bir sıcak ve rahat yer bulmuş olmalı.
On dirait que notre ami rampant s'est trouvé un autre nid douillet.
Sanırım bana, evsiz birinin nerede sıcak yemek bulabileceğini söyleyebilirsin.
J'espérais que tu me dises où une personne sans-abri peut obtenir un repas chaud.
O adamın yardımıma ihtiyacı vardı, ben de yardım ettim bu sayede yemek yiyebilir sıcak bir yerde uyuyabilir ailesine bakabilir.
Il avait besoin de moi, je l'ai aidé, et il peut aller manger, dormir dans un endroit chaud, prendre soin de sa famille. C'était qu'un dollar.
Altıncı sınıfta yaptığımız kaçamak kadar sıcak değil tabii.
Pas autant que notre rencard quand on était en 6e.
Bunları senin için sıcak tutarım, Dedektif.
Je les garde au chaud pour vous, inspecteur.
Dikkatin dağıldı. Parmağıma sıcak tutkalı bastım. Sakinliğimi yitirdim.
Bref, j'étais distraite et je me suis mise de la colle sur les doigts, ce qui m'a fait perdre mon calme.
Sıcak suyum, yumuşak bir yatağım ve temiz bir lavabom olsun istiyorum.
Je veux avoir de l'eau chaude, un lit douillet, une salle de bain propre.
Adamım, kendi benimki sıcak evime dönmeyi kesinlikle özledim.
L'être aimé me manque, au pays.
Balonun motorunun suratımıza üflediği sıcak havadan ve o balonu gizli kalmış bir üzüm bağına indirmekten sonra orada Santa Barbara üzümüyle sarhoş olup birbirimizi yerel dükkanların karidesleriyle beslerken...
Prendre une montgolfière et atterrir dans un vignoble inaccessible avant de se soûler de Malbec et se gaver de nourriture locale en...
Şimdi bununla uğraşırsam sıcak köftelerim soğuyup koca bir hayal kırıklığı yığınına dönecek.
Je dois m'occuper de ça pendant que mon sous-marin se refroidit en une grosse masse informe de merde.
Şu sıcak havlularla işe başlayalım.
Commençons par une serviette chaude.
İçeride bir takım bıçak seti dışında bir şey yok.
Il n'y a que des couteaux à viande.
Ama görünüşe göre iş planım senin partinle çakışıyormuş.
Il s'avère que mon emploi du temps tombe au même moment que ta fête.
Çok sıcak bir geceydi,... ve evden gizlice kaçmıştım, sonra hepimiz -
L'été après ma classe de première, il faisait très chaud cette nuit là, et je m'étais enfuie de la maison et on avait...
Küçük sıcak aşk yuvamız, başımızı sokacağımız romantik yerimiz.
Notre petit nid d'amour, notre pied-à-terre romantique.
Ama onlar sizi sıcak tuttu, iddiaya varım,.. ... sizi öldürene kadar sıcak tuttu.
Mais elles vous gardaient au chaud, je parie, jusqu'à qu'elles vous tuent.
Güney Amerika'dan sıcak, Grönland'dan soğuk hava akımı.
Air chaud d'Afrique du Sud, air froid du Groenland.
Bu yüzden sıcak çayım yok.
Ce sera donc un thé froid.
Süveter takımı sıcak ve anaç bir izlenim yaratır.
Un ensemble pull dit que vous êtes chaleureuse, maternelle.
Sırf gözleriniz bayram etsin diye bu sıcak güneşin altında onca zorluğa katlanıp teleskobu ayarladım.
J'ai eu énormément de mal à régler le télescope sous ce soleil. Juste pour votre plaisir visuel nocturne.
Dondurma dağıtacağımız bir bahar festivaliyle çakışıyor.
On a un don spectaculaire de glaces pour le printemps.
Sonra da Lauren ile görüşürüm. Tabi ben senin büyük seksi akşam yemeğinden önceki... Kötü ara sıcak olacağım.!
Je serais ton petit amuse-gueule sympa avant ton grand dîner romantique sexy!
Yeni bir eğlence sezonun başlarken elele tutuşalım ve günün adamı, taa Kuzey Kutbundan buralara uçarken sıcak, neşeli bir hoşgeldin diyelim
En cette période joyeuse de fêtes, tapons dans nos mains et donnons un accueil chaleureux à l'invité d'honneur, qui vient tout droit du pôle Nord.
Tabi, işte - - Santa Barbara sıcak olacak mı?
Oui, tu sais. Fait-il chaud à Santa Barbara?
Zamanımız tükeni- - Sıcak!
C'est l'heure de-oh! Oh! Chaud!
İlk bulutlu sonra, yanan sıcak.
Au début, c'était nuageux, puis, le soleil m'a brûlé.