Sıkıldın mı tradutor Francês
1,086 parallel translation
- Sıkıldın mı?
- Tu t'ennuies?
- Sıkıldın mı?
Tu t'ennuies?
- Benden sıkıldın mı? - Hayır.
Je te laisse froid?
Evreni bombalamaktan sıkıldın mı yoksa?
Tu t'es lassé de bombarder l'univers?
Maddie, beni sadece 18 saattir tanıyorsun. Şimdiden sıkıldın mı?
Vous ne me connaissez que depuis 18 h. Vous êtes déjà lasse de moi?
Sıkıldın mı?
Tu t'ennuies?
Canım sıkıldığında buradan başka bir yerde olmak istiyorum.
Quand je m'ennuie, j'aimerais mieux m'ennuyer n'importe ou ailleurs.
Oynadığın oyunu biliyorum ama oynamaktan sıkıldım.
Cavilleri, je sais à quoi tu joues et j'en ai marre.
Özel bir nedeni var mı, yoksa canın mı sıkıldı?
- C'est que vous vous ennuyez?
Sevgili arkadaşım ve doktorum, Sadece anormal derecede sıkıldığım zaman uyuşturucu kullanıyorum. Aklımı kullanacağım ilginç davalar olmadığı zamanlarda.
Cher médecin et ami, je n'ai recours aux stupéfiants que quand je souffre d'ennui aigu, quand je n'ai aucune affaire intéressante à laquelle m'employer.
Çok özür dilerim ama hiç kaçık bir kadın tarafından köşeye sıkıştırıldın mı?
Mes plus plates excuses. Mais avez-vous déjà été pris dans les filets d'une folle?
İşten sıkıldığını sanıyordum.
Tu veux que je m'arrête de travailler? Je croyais que tu t'ennuyais à ton travail.
Benden sıkıldın mı Jonathan?
- Tu en as assez de moi, Jonathan?
- Nasıl sıkıldığımı anlatamam. - Neden?
Je m'ennuie tellement que je n'en peux plus.
Sonra sıkıldım ve aletimi kaldıramaz oldum. Adını hatırlamıyorum.
Celle-là, je l'ai gardée un an, mais elle m'emmerdait tant... que je ne pouvais plus bander.
Uzun lafın kısası, sorularınızdan sıkıldım.
Tout bien pesé, vos questions me fatiguent.
Bu kahrolası yerden sıkıldım artık. Hey, belki evinde, kadını vardır ha!
Il a peut-être une femme quelque part.
Sıkıldın mı?
L'électricien m'a expliqué...
Kraliyet gezisi sırasında şen şakrak ruh hali içindeki Bayan Lillie'nin, Galler Prensi Ekselansları Albert Edward'ın sırtından içeri kurbağa atmasına kırıldım.
Selon... cet écho, Mlle Lily, d'humeur enjouée, au cours d'une soirée... a glissé une grenouille dans le dos... du Prince de Galles.
Bu kapının ardından konuşmaktan sıkıldım.
J'en ai marre de rester a discuter, derriere cette porte. Appelez la patronne.
Ateşkesin ardından sosyetedeki ilk çıkışın, son model arabalardaki, ve katıldığın her balodaki resimlerin. Kolleksiyon yaptım.
Je les ai collectionnées.
1 yıldan daha uzun bir süre önce, bayanı tanımamıştım henüz, karım sadece Hindistan'da yaşamaktan değil, benden de sıkıldığını açıkladı.
Six mois avant d'avoir rencontré Mlle Debenham ma femme s'est déclarée lasse non seulement des Indes mais aussi de moi et elle m'a demandé le divorce.
Yanmaktan kokuyorsan kızım, ateşle oynama... Kalçalarının sallanışına bayıldım.
Attention au feu... quelles hanches!
Canın mı sıkıldı?
La vie est pas gaie?
Burada, düşman tarafından sarıldık sayımızı aştılar, silahları var ve ordumuzun yarısı kadın ve çocuklar.
Nous sommes encerclés par l'ennemi. On n'a pas d'armes... et la moitié des effectifs sont des femmes et des enfants.
Annie ve ben ayrıldık ve ben hala bu işi anlamış değilim.
Annie et moi avons rompu. Et je n'arrive toujours pas à m'y faire.
Seninleyken... Hayır, seninleyken sıkıldım diyemem.
Avec toi, ce n'était pas l'ennui.
Ona canımın sıkıldığını söyle.
Dites-lui que je suis mécontent.
Sağ kalan kurbanlarda ısırıldıktan kısa bir süre sonra tekrar nüksetme sendromu yaşandığını da söylemedin.
Vous ne m'aviez pas dit que les survivants font souvent des rechutes... après avoir été piqués.
Bütün sabah evimde somurtup oturdun en ufak bir açıklama vermeden, sıkıldım artık.
Tu n'as pas cessé de ruminer et de bouder toute la matinée... sans daigner t'expliquer ou t'excuser et j'en ai marre!
Ben hayvanların doğum günlerinden sıkıldım artık.
Mais j'en ai assez des anniversaires de tigres.
Göğün küçük bölümünde sayım yapmış olmakla birlikte,... seçtiğimiz bu küçük bölümler,... Samanyolu'ndaki toplam yıldız sayısını verebilecek niteliktedirler. Ve bu yaklaşık 400 milyardır.
En dénombrant les étoiles... dans des régions représentatives du ciel... on calcule que le nombre d'étoiles dans la Voie lactée... est égal à 400 milliards.
Tam üzerimdeki yıldız ise Beta Andromedae dünyadan 75 ışık yılı uzaklıktaki takım yıldızının ikinci en parlak üyesi.
Cette étoile, juste au-dessus de moi, est Bêta d'Andromède... l'une des plus brillantes de la constellation... à 75 années-lumière de la Terre.
Fanatik, etnik, dini yada ulusal sınırlar görülmez ayırtetmek zordur..... Baktığımız zaman görünen kırılgan mavi bir gezegendir zayıf bir ışık noktası gibidir... yıldızların sağlam kale burcuna nazaran
La foi fanatique de certaines ethnies ou religions... est difficile à défendre... lorsque la Terre apparaît, tel un fragile croissant bleu... qui s'évanouit pour n'être plus qu'une lumière... face au bastion et à la citadelle des étoiles.
Fakat günler ve yıllar geçti, devlet işinden ayrıldı,... yüzündeki kıllar sertleşti, beli kalınlaştı, saçları dökülmeye başladı,... otuzuna ulaştı,... hiçbir yönde faydalı bir adım atmamıştı,... ve hala on yıl öncesiyle aynı noktada duruyordu.
Mais les jours se suivant et les années, il délaissa son emploi, le duvet du menton se mua en barbe, la taille s'épaissit, les cheveux se raréfièrent et le cap de la trentaine passé, il n'avait progressé d'un seul pas en aucune cause respectable et en était au point exact où il se trouvait dix ans auparavant.
O zamandan beri... çok kez silah sıkıldı bana ama asla vurulmadım.
Et depuis ce temps-là... je n'ai jamais été touché par une balle.
# Çiftlikten sıkıldığımı... asla kalamayacağımızı söyledim! # Çiftliği finanse etmek için bir fabrikada çalışmayacağımızı da.
Que j'en avais marre d'être paysan, qu'il n'était pas question de rester à la ferme ni d'aller à l'usine pour acheter le matériel avec notre salaire.
Gezegenin derinliklerine, ırkımızın beş milyon yıllık uykusundan canlandırıldığı yere!
Nous allons nous enfoncer dans les entrailles de la planète. Où en ce moment même notre race s'éveille d'un sommeil de cinq millions d'années.
Hayatım, Onun burda kalmasından sıkıldım artık.
Chéri, je n'en peux plus de le voir ici.
Kızların film yıldızlarına... bir prense, sporcuya, bir an gördükleri bir yüze hissetikleri gibi... hayallerim dışında hiç aşkla yanmadım.
Je n'ai jamais brûlé d'amour, sauf en rêve. Comme toutes les filles. Pour un acteur, un prince, un champion, un visage aperçu et jamais revu.
Onlara göre biz affedilmiştik çünkü "Tarlalarda Dolaşan" kendisini bilinir kıldığında mısırların içindeydik.
Il l'avait jamais fait, car on était pas dans les champs le jour où Celui qui marche derrière le maïs se révéla.
Dişlerini fırçalamalarını seyretmekten sıkıldım.
J'en ai marre du brossage de dents.
Bugün sadece güneş yıldızımızın yıllık bayramı olan Slutor'u değil, aynı zamanda Savaş küremizin tamamlanışını da kutluyoruz.
Non seulement nous célébrons Slutor, le périgée annuel de l'astre solaire mais nous fêtons l'achèvement de notre ordinosphère.
Bu yıldırımın gücünden onu manyetik ışık kondansatörüne aktararak faydalanabilirsek
Si on pouvait harnacher la foudre la diriger dans le convecteur temporel
Altın nerede Mikey? Bu oyunlardan sıkıldım!
Oui, j'en ai assez de cette comédie!
Simon içeri alınmış. Tunus'ta ekmeğe 10 kuruş zam geldi diye tam 600 kişi öldü. Anlayacağın, Araplardan sıkıldım artık.
Simon il est plongé déja en Tunisie pour une augmentation de 10 centimes de pain.
- Bundan canınız sıkıldı mı?
- Vous en avez marre de ces trucs-là?
Eve döndüğüm zaman hâlâ çalışmadığını görmekten sıkıldım.
Je suis las de rentrer à la maison et de voir qu'il n'a pas encore de travail.
Kalitesizsin Thornton ve bundan sıkıldım.
Tu n'as pas de classe, Thornton, et j'en ai assez.
- Bundan sıkıldım artık.
Je n'en peux plus!
Elçi Sarek, korkarım, bizimle beraber siz de burada kapana kısıldınız.
Sarek, je crains que vous ne soyez pris au piège avec nous.