Yapmak mı tradutor Francês
12,500 parallel translation
A Planı çocuk yapmak mı oluyor yani?
Le plan A, c'est d'avoir un gosse? Ça craint comme plan.
Ama kız ateşliydi diye oyunda şike yapmak mı? Yok daha neler.
Mais gâcher le jeu juste parce qu'elle est sexy, à d'autres, mec.
Ve bir yolunu bulamazsak milyon dolarlar kaybedecek. İkimiz arasında gözlem yapmak mı istiyorsun? Davayı kazandıktan sonra istediğini yap.
Et si tu ne trouves pas un moyen de nous en sortir, elle va perdre des millions de dollars, donc tu veux faire des observations à propos de nous deux, fais le autant que tu veux après qu'on ait gagné.
Yapmak zorundaydım.
Je devais le faire.
Aumea artık benim, ona istediğimi yapmak için.
Elle m'appartient, et fera ce que je veux.
Ve bunu yapmak için herşeyi bilmek zorundayım.
Et pour ce faire, je dois savoir les choses!
Sadece yapmam gerekeni yapmak için bana yardım edeceksiniz.
- Ça peut que m'aider.
Biz kampımıza için yapmak gerekir.
Nous devrions faire pour notre camp.
I hazırlıklarını yapmak için yüksek rahip anlatacağım.
Je dirai au haut prêtre faire des préparations.
I bunu yapmak zorunda kaldım.
Je devais le faire.
Her zaman adli antropolog olacağım ama Booth ve ben son zamanlardaki olaylar ve bebek yüzünden sizin gibi, değişiklik yapmak istedik.
Je serai toujours une anthropologiste medico-légal. mais Booth et moi... après tout ce qui s'est passé ces derniers temps, et avec le bébé qui arrive, on a besoin, comme vous, de changement.
Bunu yapmak için, mutasyona uğramış ama Ana Hücreye maruz kalmamış bir hayvana ihtiyacımız var.
Pour cela, nous avons besoin d'un animal qui a muté et qui n'a pas été exposé à la Cellule Mère.
Beş, bu da seni oldukça güvenilmez yapar ve bunları tahrik olmak için, arabaya binip az önce yaptığımızı yapmak için yeterli bulduğum halde uzun vadede kesinlikle tipim değilsin.
Ce qui, cinquièmement, vous rend plutôt indigne de confiance, et bien que je trouve ça assez excitant pour monter dans cette voiture et faire ce que l'on a fait, malgré tout, vos n'êtes pas mon genre.
Bunu yapmak zorundayım Clara.
Je dois le faire, Clara.
Eğer yapmak istemezsen anlarım.
Si tu ne veux pas le faire, je m'en occupe.
- Yalnız yapmak zorundayım.
Je dois le faire seul. Tu saisis pas?
Bunu gerçekten yapmak zorunda mıydın?
T'étais obligée de faire ça?
Hey, evi özlediğini düşündüm bu yüzden sana Lübnan kahvesi yapmak için çiçek aldım.
Je me suis dit que tu avais peut-être le mal du pays, alors j'ai acheté de l'eau de fleur d'oranger pour le café.
Ancak suçlu olduğunu düşünüyormuşum gibi görünerek bunu yapmak zorundayım.
Mais je dois faire comme si je te croyais coupable.
Sana anlatıldığı gibi yapmadın, artık kendim yapmak zorundayım.
Tu n'avais pas fait comme prévu, et maintenant je dois faire ça moi-même.
Bunu yapmak için de içeri sızıp kendinizi Dystek çalışanı olarak göstermeli ve Bay Reed'e ulaşana kadar gizliliğinizi korumalısınız.
Pour ce faire, vous devrez infiltrer l'évènement, vous établir comme un employé de Dystek, et vous ouvrir la voie jusqu'à une réunion avec M. Reed.
Odamdaydım ve bir şeyler yapmak zorunda olduğumu biliyordum çünkü annem beter hale getirmişti.
J'étais dans ma chambre, et je savais que je devais faire quelque chose car maman n'avait fait qu'empirer les choses.
Kendime hayat kurtardığımı söylerim ama orada üç dört kişi varken bunu yapmak için bir sebebim varmış gibi davranamam.
Je me disais sauver des vies, mais après 3 ou 4 mecs, je ne pouvais même plus prétendre faire ça pour les bonnes raisons.
Seçim yapmak zorundaydım. - Ya o ya da bendim.
C'était lui ou moi.
Sanırım sen de yine alışveriş yapmak isterse diye burada bekleyeceksin.
Je suppose que ça vous laisse l'occasion de jeter un coup d'oeil au cas ou il ferait d'autres achats.
İşletme birimlerimize olan yaklaşımım, önce yeni teknolojilere yatırım yapmak ve teknolojinin geleceği noktayı anlayarak prototipler geliştirmektir. Çünkü siber güvenlik takımımızın güncel başarısına rağmen şirketimiz hâlâ 72 potansiyel korsan saldırısına karşı savunmasız durumdadır.
Mon approche concernant nos centres d'affaires est d'investir dans les nouvelles technologies et de développer des prototypes afin de comprendre le potentiel technologique, parce que malgré la réussite récente de notre équipe de cyber sécurité, notre société a toujours
Ama bu numarayı yapmak için bir dolara ihtiyacım var.
Mais pour que ça fonctionne, j'ai besoin d'un dollar.
- Çünkü yapmak zorundaydım.
- Parce que j'aurais dû.
Yapmak zorundaydım Lena.
J'aurais dû Lena.
Bunu yapmak için, ana hücreye maruz kalmamış bir hayvana ihtiyacımız var.
Mais nous avons besoin d'un animal ayant muté mais qui n'a pas été exposé à la Cellule Mère.
Bilirsin, neler gördüğümüz, neler yapmak zorunda kaldığımız...
Tu sais, ce que nous avons vu, ce que nous avons dû faire... c'est...
Kutlama yapmak lazım, dostum.
On doit fêter ça.
Yapmak zorundayım.
Mais je le dois.
Yapmak zorunda olduğum şeyi yaptım. Kardeşimi kurtardım.
J'ai fait ce que j'avais à faire pour sauver ma soeur.
Stina röportajı yapmak zorundayım.
Stina, je dois faire mon interview.
Kıyamet zamanı yapmak zorunda kaldığım şeyler içinde
De toutes les choses horribles que j'ai pu faire durant l'apocalypse,
Yapmak zorunda kaldığım şeyi yaptım.
J'ai fait ce que j'avais à faire.
McKernon Motor akü sektöründe yatırım yapmak istiyor.
McKernon Motors veut faire un investissement en technologie de batterie.
Orada sana neler yaptığımı gördün bu kesinlikle yapmak istemediğim bir şeydi.
Vous avez vu ce que je vous ai fait, et c'était quelque chose que je ne voulais pas faire.
Ülkeme olan görevimi yapmak için çağırıldım Kızıl.
J'ai été appelé pour servir mon pays, Rouquine.
Kaypak'la röportaj mı yapmak istiyorsun?
Tu veux faire des interviews?
- Ancak, onunla Ken Song arasındaki bir komployu kanıtlayacaksak, bunu yapmak için çok kısıtlı bir zamanımız var.
Mais si nous voulons prouver un complot entre elle et Ken Song, nous n'avons que très peu de temps pour le faire.
Bunu zor yoldan mı yapmak istiyorsun?
Donc, tu veux le faire à la manière forte?
Bunu yapmak zorunda değilsin canım.
Chérie, tu n'es pas obligée de faire ça.
İnsanlara yardım etmek. Bunu yapmak istiyorum.
C'est ce que je veux.
Kocam aleyhine casusluk yapmak mı?
Espionner mon mari?
Adım Ichabod Crane ve savunma yapmak için geldim.
Mon nom est Ichabod Crane pour la défense.
Tek yapmaya çalıştığım dostun olmaya çalışmak ve senin için elimden gelenin en iyisi yapmak Danny.
Tout ce que je peux faire c'est d'essayer de faire de mon mieux, d'être un ami, et de vouloir de bonnes chose pour toi, Danny.
Ama yaptığım şeyin nedeni adama yağcılık yapmak değildi.
Mais je n'ai pas fait ça pour lui lécher les bottes. J'ai fait ça pour avoir ce dont on a besoin.
-... için uğraştım. - İnsanlar bunu yapmak istediğinde genelde daha farklı sonuçlar elde ederler.
- Et quand les gens font ça, ils deviennent souvent totalement une autre personne.
Hayır, Daniel, bu senin için iyi bir fırsat senin pis işlerini yapmak hiç ilgimi çekmiyor.
Non, Daniel c'est une opportunité pour toi, et je ne suis pas intéressé pour m'occuper de vous.