Yaptınız mı tradutor Francês
8,251 parallel translation
- Ayrılık seksi yaptınız mı?
Tu en a profité pour du sexe de rupture?
Öyle bir şey yaptınız mı?
Alors?
Claire Ripley ile hiç seks yaptınız mı?
Vous avez couché avec Claire Ripley?
Ne yaptığımı bilseniz yüzbaşınızı anlattığı gibi görmeyeceksiniz.
Si vous saviez ce que je sais, vous ne prendriez pas votre capitaine au sérieux.
Anlıyorum, Reggie ile yaptığımız yapılmaması gereken konuşmaya kulak misafiri olmuşsun.
Je vois... Donc vous avez surpris la conversation entre Reggie et moi que vous n'auriez pas dû entendre.
Ev sahipliği yaptığınız için teşekkürler Bay Bloom.
Merci M. Bloom, de nous accueillir.
Yılda iki kez yaptığımız toplantıların gece nöbetine dönmesinden pişmanım.
Je regrettes que notre rassemblement bi-annuel soit devenue une veille.
Sonra Mack ve benim ne yaptığımız hakkında sorular sormaya başladın.
Puis tu as commencé à poser des questions à propos de ce que nous faisions Mack et moi.
Eğer ortağını buraya getiremiyorsan yaptığımız işin içine sıçma bari.
Si tu peux pas faire venir ton supérieur ici, fais pas tout foirer au moins.
Bana yaptırmalıydınız.
Vous auriez dû m'engager.
Özel çocuklarla yaptıklarınızı duyduk ve yardım edebileceğinizi düşündük.
Nous avons entendu parler de votre travail avec certains enfants et avons pensé que vous pourriez l'aider.
İlk buluştuğumuz zaman aldığımız dondurmanın paketinden yaptım.
Je l'ai fait avec le papier de la glace que tu m'as payée la première fois.
- Yaptığımızı öğrenirse bunların önemi olmayacak.
S'il découvre ce qu'on a fait... ceci ne changera rien.
Onu hapse soktuk, evet ama bu Elena'yı, Ben'i geri getirmeyecek ya da şimdiye dek başımıza gelenleri ya da buraya gelebilmek için ne yaptığımızı.
Il est en prison, c'est vrai... mais ça ne ramènera pas Elena. Ni Ben. Ni n'effacera ce qu'on a vécu... ou ce qu'on a dû faire pour en arriver là.
Bakın, bir kaç yıl önce Sol ile yaptığımız New York iş gezisi bizim içim büyük bir şeydi.
Il y a quelques années, Sol et moi sommes allés à New York pour le travail, et c'était un voyage important.
Wyatt kimlik kartından yaptığımız yüz tarama dört yıl önce Ulster'deki Kelt Milisleri gösterisinde tutuklanan bir kadına çok yakın çıktı.
La reconnaissance faciale sur son badge montre une quasi-concordance avec une femme arrêtée lors de la manifestation d'une milice celtique à Ulster il y a 4 ans.
Bütün gece uyumadım ve bence amnio testini yaptırmalıyız.
Je n'ai pas dormi de la nuit, nous devrions faire l'amniocentèse.
Tamam, peki, sizin birçok defa seks yaptığınızı varsayalım.
D'accord, eh bien, supposons que vous les gars avez eût des relations sexuelles un tas de fois.
Bak, bilmeni istediğim tek şey Becca'nın düğünü iptal etmesine benim yaptığım bir şey yoktu, ama seninle biraz zaman geçirdikten sonra anladım ki doğru kararı vermiş kız.
Ecoutes, tout ce que je voulais que tu saches c'est que je n'ai rien à voir avec le fait que Becca annule le mariage, mais après avoir passé un peu de temps avec toi ce soir, c'est clair qu'elle a pris la bonne décision.
... neden bunu yaptığımı anlarsınız. Şu anda hangi belayı savuşturursan savuştur zaman, yerine başka bir tane koymanın yolunu bulacaktır. İnan bana Barry, yerine koyacağı çok daha kötü olabilir.
Quelle que soit la tragédie que tu penses avoir évité, le temps trouvera un moyen de la remplacer et crois-moi, Barry, la prochaine pourrait être bien pire.
Serbest olduğum zamanlarda benim iş yaptığım yerde kayıpsız geçen bir gün sanki- - Cubs'ın şampiyonayı kazanması gibiydi.
Vous savez, quand j'étais libre et à mon apogée, un jour sans victime est comme... comme les Cubs gagnant le fanion...
Kelime oyunlarıyla ne yaptığımı anladınız mı- -
Vous voyez ce que j'ai fait ici avec le jeu de mot et le...
Bizi tekrardan bir aile yaptın. Sana ihtiyacımız var.
Tu as fait de nous une famille, encore.
Bu para cupcake tişörtlerini yaptıracağımız imalathaneler için ve imalathanelerin sayısını üçe kadar azalttım.
Cet argent va payer l'usine qui fabrique nos t-shirts, et j'ai réduis la liste à trois.
Ne yaptığımızın önemi yok, Protokolü nasıl takip ettiğimizin, Gerçekleşmeyecek, çünkü Tanrı olmasına izin vermeyecek.
Peu importe ce qu'on a fait, la manière dont on a suivi le protocole, ça n'a jamais pris parce que Dieu n'a jamais eu l'intention que ça prenne.
- Yaptığımız şey için özür dilemeyeceğim.
- Je vais pas m'excuser de travailler. - Ça n'a pas l'air de t'emballer.
Her gün mahkemeye girip çıkmak, tek yaptığımız oğlumuzu sevmekken hayatlarımızın alt üst olması.
Mais en voyant ce que le procès a fait de nos vies, alors qu'on a fait qu'aimer notre fils...
- Yalnızca merak ediyordum da, acaba yaşadığımız bozuşmalara ilaveten hayatına yaptığım olumlu etkilerden de biraz katmak isteyebilir miydin?
Je me demandais si, outre l'accrochage que nous avons eu, tu n'avais pas envie d'inclure les quelques effets positifs que j'ai eu sur ta vie.
Burada yaptığım... onca şeyden sonra siz ikiniz, bana tıpkı sokaktan gelmiş pislik bir zanlıya yapacağınız gibi davranıyorsunuz.
Après tout... ce que j'ai fait ici, vous deux me traitez de la même manière qu'un salaud de suspect venu de la rue.
Aynen yaptığımız gibi RICO davasını oluşturmaya devam etmek istiyorum.
Je veux continuer à monter un dossier RICO.
Bay Walker yaptığımı sandığınız şeyleri belki yaptım belki de yapmadım.
- Walker. Monsieur Walker, Peut-être ai-je fait ce que vous dites, et peut-être pas.
Hayatlarını kurmaları için bu çocukları yetiştireceğiz ve umarım Tanrı geçmişte yaptıklarımız için bizi affedebilir.
Et élever ces enfants si bien... que Dieu nous pardonnera nos erreurs du passé.
Sizin binada annesiyle babasını öldürüp de başkası yaptırdı diyen kız mı?
La fille qui a tué ses parents dans ton immeuble et dit qu'un type l'y a forcée?
Ve Jacoby'e yaptığınız toksikoloji testinde tuhaf veya alışılmadık maddelere rastladınız mı?
Et les analyses toxicologiques sur Jacoby, quelque chose d'inhabituel?
Şimdi yaptıklarımızı paylaşmanın vakti geldi. Kesinlikle eleştiri yapmamak garantisiyle tabii.
Habituellement c'est le moment où nous partageons notre travail, évidemment, sans aucun jugement, ni critique,
Hep yaptığımız gibi Knick maçını izlemek.
Regarder le match des Knicks comme on le fait toujours.
Triads'ların zamanında yaptığımızı hatırlıyor musun?
Tu te souviens de ce qu'on avait fait dans le temps à la Triade?
- Evet. - Angela kim olduğumuz ve ne yaptığımız hakkında hiçbir fikri yok.
Angela n'a aucune preuve de qui on est ou de ce qu'on fait.
Mahkûm arkadaşlarım üzerinde yaptığınız deneyler bittikten sonra ameliyathanenizi temizlerdim.
- Je te l'ai dit : tu te trompes.
Cesetlerden kurtulmayı kolaylaştıramaya çalışıyordum. Geçen gün adama yaptığımızın aksine.
J'essaie de tout simplifier pour se débarrasser des corps, contrairement au gars dont on s'est débarrassés l'autre jour.
Kendi oğluna bile yardım edemediğini, He says you can't even help your own son Henry'e işitme yetisini geri verenin kendisi olduğunu ve o, Henry'e yaptıklarınızı söylediğinde... and that he can make Henry love him again... ikinizin yaptığı şeyi söylediğinde...
Il dit que tu ne peux même pas aider ton propre fils... qu'il est le seul à lui avoir redonné son ouïe, et qu'il peut faire d'Henry l'aimer de nouveau quand il lui dit ce que t'as fait,
Yaptığımız hiçbir şey işe yaramadı.
C'est très dangereux. Rien de ce qu'on a fait jusqu'ici n'a marché.
Yaptıklarımız hiç beklenmedik sonuçlar doğursa da her şey bitmiş ve gelecek belirsiz göründüğünde güneşin yeniden doğacağını ve kaderin bir gün tecelli edeceğini bilir bununla avunuruz.
Peu importe les conséquences imprévisible de vos actions, quand tout semble perdu et que le future semble incertain, on prend du réconfort en sachant que le soleil se lèvera encore... Et ce qui est destiné le restera.
Bensiz aile toplantısı mı yaptınız!
Vous avez fait une réunion de famille sans moi?
Coyote ile yaptığınız partiyi düşünüyordum da odaya pijamalarla girip herkesin gitmesini istemiştim, hatırladınız mı?
Je repensais à quand Coyote et toi faisiez une soirée, et je venais en pyjama en faisant ça pour dire à tout le monde que c'était l'heure de partir.
Yüzlerce kez ölümle burun buruna geldim ve tüm bunları karşılıksız aşkıma karşı zalim biriyle evlenmeyi seçen bir kadın için yaptım.
J'ai fait face à la mort une douzaine de fois et j'ai fait tout ça pour me retrouver face à une femme qui a préféré un homme brutal et cruel à mon amour inconditionnel.
Yaptığınız şeye hayranım, efendim. CIA'e soruşturma açıyorsunuz.
J'admire ce que vous faites, Madame, ouvrir une investigation au sein de la CIA.
Profesör, bunu yardımınız olmadan yapamam ve benim yaptığım şey insanların hayatlarını kurtarmak.
Professeur, je ne peux pas faire ça sans votre aide, et ce que je fais c'est sauver des vies.
O 20 yılda öğrendim ki yaptığımız şeylerin ve kayıplarımızın karşılığı yeterince verilmiyor.
Pendant ces deux décennies, j'ai appris que pour ce qu'on fait et ce qu'on perd, on ne reçoit pas de compensation correcte.
Kutsalıma yaptığınız bu iğrenç ihlale itiraz etmek zorundayım.
Je dois protester contre cette violation sacré...
Geri dönmek için yaptığım yolculuğa inanamayacaksınız.
Vous n'allez pas croire au voyage que j'ai fait pour revenir.