Yukarı mı tradutor Francês
5,938 parallel translation
Pantolonlarını o kadar yukarı mı kaldırıyoruz yoksa...
On glisse son pantalon sur ça, ou...
Yemek için yukarı çıkmasını bekledik. Sonra kendi kabalığı yüzünden boğulmaya başladı ve gücü tükenmiş bir şekilde yardım edin diye ağladı.
Nous avons attendu pendant qu'il montait manger à l'étage, et puis après qu'il se soit étouffé à mort de sa propre grossièreté, et que ses appels au secours aient tourné court,
Yukarıda kalsak hayatta kalacağımızdan iki yıl daha uzun bir süre bu.
Qui sont deux années de plus qu'aucun d'entre nous n'aurait survécu en haut.
Dikkatli olun yukarıda, tamam mı?
Alors sois prudent là-haut, d'accord?
Üç aşağı beş yukarı anlamadığımız bir şey yok zaten.
En fait, c'est ça. On a toujours plus ou moins compris.
- Yukarı çıkacağım ve...
- Incroyablement sexy.
Değil mi ama? Bu gece bir şekilde yukarı çıkacağım.
Je monterai ce soir.
Yukarı çıkıp Reese üzerinde çalışacağım.
Je vais monter, et persuader Reese.
Yukarı çıkmaya devam edeceğiz sanırım.
Nous devons continuer à monter.
Ellerini biraz yukarı kaldır dirseğini de indir, tamam mı?
Monte un tout petit peu tes mains, monte ton coude, d'accord?
Aşağıdaki memur yukarı çıkmama izin verdi.
L'officier en bas m'a laissé passer.
Yukarıda bir adam mı var?
C'est un gars là-haut?
Yokuş yukarıda mı?
Sur la colline? Attends.
Yukarıda biraz olması lazım.
Je crois qu'il y en a là-haut.
Yardımınıza ihtiyacım var derken sadece bunu demek istemiştim. Şimdi yukarı çıkıp giyinmeniz gerekiyor.
Quand je disais que j'avais besoin de votre aide, je le pensais vraiment, donc vous montez tout de suite et vous vous habillez.
Neden yukarı çıkmıyorsun? Birazdan gelirim tamam mı?
Et si tu montais, je serai là dans une minute, OK?
Çitlere çok hızlı bir şekilde tutunup, en yukarıya kadar tırmanıp duracağım. Sonra güvenliğe tekrar ineceğim.
Alors, je vais courir jusque ici, escalader la grille le plus vite possible, monter tout en haut, m'arrêter, redescendre doucement en bas.
Aşağı yukarı bana günde 56 kez hakaret ediyor hiç abartmıyorum.
Il m'insultait méchamment 56 fois par jour, et ça c'est conservateur.
Hem iki katı daha fazla kazanacaktım hem de insanlara üç kat daha yukarıdan bakacaktım.
J'allais me faire deux fois plus de fric et prendre de haut au moins trois fois plus de gens.
Yardım edin! Yukarıya bakın millet, yukarıya.
Là haut, les mecs.
- Donanımı yukarı çıkaracak kadar alan yok.
Il n'y a pas assez de place pour rentrer le camion.
Sizi yukarıya ben çıkarırım.
Je vais vous monter.
Bu arada, Sebastian Marlowe'un asistanı yukarıda bekliyor.
L'assistante de Marlowe m'attend.
Ofisimde oturmuş ebedi düşmanlarımın özel yapım sallanan kafalı oyuncaklarını düzenliyordum ve Henry Kissinger ile Drake arasında senin kafanın yukarı aşağı sallandığını gördüm ve fark ettim ki uzun süredir buraya gelip size darbe indirmiyorum.
- Sue. J'étais assise à mon bureau, rangeant ma collection de bobble heads de mes ennemis, et juste à la droite de Henry Kissinger et Drake, je vois ton casque de cheveux remuer sa tête de haut en bas et j'ai réalisé que je suis pas venue pour casser vos espoirs depuis trop longtemps.
Postacı beni yukarı çıkardıktan sonra verdi.
Le postier me la remis après m'avoir porté pour monter les escaliers.
Ve hep beraber bir takım olarak... Howdy'nin imajını çok yukarılara çıkartabiliriz.
Et ensemble, en équipe, on peut changer l'image d'Howdy's.
En son yukarı çıktığımızda olanlardan sonra, hangi kavgaları seçeceğimize daha dikkat etmek zorundayız.
Après ce qui s'est passé la dernière fois, on doit choisir nos batailles.
Ben yukarı tırmanıp sana ip sarkıtacağım.
Je monterai le premier puis je t'enverrai la corde.
Haydi. Bardağını yukarı kaldırmayacak mısın?
Lève ton verre par ici.
Daha önce de söylediğim gibi Bayan Groves Bay Reese çok tehlikeli ateşli silahlarıyla birlikte yukarıda.
Comme précédemment, Mlle Groves, M. Reese est à l'étage, avec une quantité non-recommandée d'armes à feu.
Ve yukarıdayken hiç bir şey duymadınız mı?
Et vous n'avez rien entendu en haut?
Yukarı çıkıp uyuyacaksın ve uyuyana kadar da yatağın başında duracağım.
Tu vas monter et te coucher, Et je vais veiller du bord du lit jusqu'à ce que tu dormes.
Umarım yukarı çıkarız.
Eh bien, j'espère que nous montons.
Ve ben de 3 kat yukarıdan havuza doğru atlayacaktım ki içimden "Yaralanabilirim." diye düşündüm.
Et comme je sautais du toit de l'immeuble dans la piscine 3 étages en dessous, j'ai pensé, "je pourrais vraiment me faire mal."
"Yukarı, daha da yukarı kudretli halkımız."
" Debout, Oh race puissante.
- Yukarıda ne yapıyordun bakalım?
Que faisais-tu là-haut?
# Bir kere dene, tatlım, biraz daha yukarısı #
Try that once, a little higher, dear
Tamam, şimdi yukarı çıkalım.
Maintenant, on monte.
Tamam, ne istersen yap ama bil ki burama kadar... Daha yukarıma kadar geldi!
Bien, fais ce que tu veux, mais je vais m'installer plus large avec ça.
Yukarıda mısınız?
Vous êtes prêts?
Hayatımızın sonuna kadar tek yapmamız gereken gizlice binanın arkasına geçmek, bir çöp kutusuna tırmanmak sonra da yangın merdiveninden yukarı çıkmak.
Tout ce que nous avons à faire pour le restant de nos jours est de se faufiler derrière le bâtiment Monter sur la benne à ordure, et monter ici par l'issue de secours. Uh-huh.
Çok yukarılarda kaldım galiba. Hep yukarılardayım.
Je crois que je m'emballe un peu trop dans ma tête.
Yukarı çıkacağım ben.
Je vais en haut.
Yukarı çıktığımızda ocakbaşını ve holü göstereceğim.
Et en bas, Je vous montrerai le foyer extérieur et le salle de relaxation.
Evet, boyun bağından yakaladım ve omuz vatkasından yukarı çıktım.
Ouais, je l'ai attrapée par sa cravate Western et j'ai grimpé sur ses épaulettes.
Yukarı çıkayım da şu çocuğa tekme tokat gireyim.
Laissez-moi monter là-haut et lui botter les fesses. Laisse tomber, Miller.
- Evet - Sanırım bu şükran gününü 10 bin metre yukarıda geçireceğin anlamına geliyor.
J'imagine que cela signifie que tu vas passer Thanksgiving à 9000 mètres d'altitude?
Yukarıdakileri ara. Hemen bir ameliyathane lazım.
J'ai besoin d'un bloc tout de suite.
Hem de yukarı yeni çıkmışken! - Sağ ol canım.
- Et dire que je viens juste de les gravir!
Genelde o gün kızları nehirden yukarı kovalarım ya da nehirden aşağı.
Normalement, je le passerai à courir après les filles jusqu'en haut de la rivière. Ou jusqu'en bas de la rivière.
Yukarı baktığımda ; onları gökyüzünde görebiliyorum. - Zamanı geldi, dostlarım!
Alors quand je lèverai les yeux, je les verrai dans le ciel.