English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Z ] / Zamanları

Zamanları tradutor Francês

22,089 parallel translation
Yılın bu zamanlarında..
LUCIEN : Un tel traitement, étant
Yanında olduğu zamanları çok özlüyor musun?
Il te manque pas?
Big Bear yılın bu zamanları nasıldır acaba?
Comment est Big Beard à cette époque de l'année?
Fort Hood'daki fakirhanede yaşadığımız zamanları hatırlıyor musun?
Tu te souviens quand on vivait dans cette boite de stuc à Fort Hood?
Deli olduğun zamanları sevmiyorum.
Je n'aime pas quand tu es folle.
Basit zamanları özledim ama sanırım özlemek için o şeyleri tecrübe etmen gerekiyor.
La simplicité me manque, mais j'imagine qu'on doit le vivre pour que ça nous manque.
Daha iyi zamanlarım oldu.
J'ai connu mieux.
Hedefi gözledim vardiya değişimlerini ve nakliyat zamanlarını ezberledim ve birde sürpriz!
Repérer la cible. Mémoriser les heures de roulement et le planning des livraisons, et puis surprise!
Daha iyi zamanlarım olmuştu.
Je me suis sentie mieux.
En kötü zamanlarımızda bile.
Même dans nos moments les plus noirs.
Zamanlarını dolduracak hiçbir şeyleri yok, bu yüzden de kavgalar çıkarıp, yaramazlıklar yapıyorlar. Bunun için onları suçlayamazsın. Onlara iş verecek kadar paramız yok ama başka bir şey verebiliriz.
Elles n'ont rien à faire, du coup, elles se battent, on ne peut pas leur en vouloir et on ne peut pas les payer pour travailler, mais on peut leur offrir autre chose.
Bir zamanlar özgür, ı gerçekleşmiştir. Onlar onları yetenekli edildiğine dair tüm layık değildi.
Une fois libre, j'ai réalisé qu'ils n'étaient pas dignes de leurs dons.
Onun artık olmadığını.. .. keder içinde söylemeyin.. .. ama bir zamanlar bizimle olduğuna şükredelim.
Ne dites pas dans le chagrin, qu'elle n'est plus, mais soyez reconnaissant qu'elle fût... et même si elle est partie bien trop tôt, puisse sa lumière éternelle nous montrer un chemin dans cette obscurité.
Ve evet, anlaşamadığımız zamanlar olabilir.. .. ama bu ailelerde olan bir şeydir.
Et oui, on se dispute, mais c'est ce que les familles font.
Bir zamanlar, benim akıl hocamdın.. .. kurtarıcımdın..
Autrefois, tu étais mon mentor, mon sauveur.
Bir zamanlar.. Aklını kaçırmış eski karım Eva, Atalar'ın gücü almaya çalıştı..
Une fois... mon ex femme Eva, a essayé de siphonner le pouvoir de nos Ancêtres, et elle a créé ça.
Ölüler de bir zamanlar yaşıyordu.
Les morts étaient une fois que la vie.
.. neredeyse senin için üzüleceğim. Bir zamanlar benim olduğum gibi..
Je me sens presque désolé pour vous.
Zor zamanlar bizi bekliyor ve kendinden çok halkını düşünen bir Bren'in'e ihtiyacımız var.
Tu peux pas. Écoutez-moi tous, des temps difficiles arrivent, il nous faut un nouveau Bren'in qui se soucie plus des gens que de lui-même.
Zor zamanlar bizi bekliyor ve kendinden çok halkını düşünen Bren'in'e ihtiyacımız var.
Des temps difficiles arrivent, on veut un Bren'in qui se soucie plus
Broussard'ı yönetimde zor zamanlar bekliyor.
Broussard va avoir beaucoup de mal à opérer.
O zamanlar resim çizmediğim gün olmazdı.
À l'époque, je dessinais tous les jours.
Bir zamanlar öyleydim.
C'est loin.
Bir zamanlar.
C'est loin.
Bir zamanlar, bir baba isteyen bir oğul varmış. Ama onun yerine ona bir imparatorluk vadedilmiş.
Il était une fois un garçon qui voulait un père, mais on lui avait promis un empire.
- Bir zamanlar bana güvenirdin.
Il fut un temps où tu me faisais confiance.
Demem o ki, belki bir zamanlar bu onun masum olup olmadığı ya da bir cins, bilirsin, manyak katil olup olmadığıyla alakalıydı, ama o gemi uzun süre önce kalktı, Nelson ve Murdock'taki kariyerinle beraber.
C'était peut-être au départ pour savoir si c'était un innocent ou un psychopathe meurtrier, mais ça fait un bail que c'est plus ça, comme votre carrière chez Nelson et Murdock.
O zamanlar lordlar ve çeteleri bölgeyi yönetiyordu.
À l'époque, les seigneurs de guerre et leurs bandes régnaient sur la campagne.
Birincisi, Per Degaton o zamanlar sadece bir çocuktu.
D'abord, Per Degaton n'était qu'un adolescent.
Bir zamanlar Orta Krallığın Prens Khufu'suydun.
Tu étais le Prince Khufu du Royaume du Milieu. Et je suis...
Çok şey olmadığını biliyorum ama bir zamanlar babana aitti.
Je sais que ce n'est pas grand chose, mais ça appartenait à ton père.
Bana zarar vermeye çalışsaydı o zamanlar ne yapacağımı tahmin ettim.
Je savais ce que je ferais si elle voulait me faire du mal.
Bir zamanlar ne kadar kibirli olduğunu unutmuşum.
J'avais oublié à quel point vous étiez arrogant.
Bir zamanlar mı?
"Étiez"?
Bir zamanlar Tanrı'nın meleklerinden en muhteşem olanıydın.
Tu étais le plus brillant des anges de Dieu.
Zor zamanlar geçirdi.
Il est du genre, gros dur.
Neden bazı zamanlar ölümsüzüm diğer zamanlarda da fazlaca insanım?
Pourquoi parfois je suis immortel... et d'autres, où je suis bien trop humain?
Neden bazı zamanlar ölümsüzüm diğer zamanlarda da fazlaca insanım?
Pourquoi parfois suis-je immortel... et parfois humain.
Yalnız olduğun zamanlar için verebileceğim ürkütücü küçük bir bebeğim var.
J'ai une petite poupée très flippante pour quand tu te sens seule.
Bir zamanlar kendi ketçapını satmaya çalışan kadın diyor bunu.
Je sais de quoi je parle, j'ai essayé de vendre ma marque de ketchup.
- Daniel ve ben o zamanlar iyi adamlar değildik.
Daniel et moi n'étions pas de gentils garçons à l'époque.
Hem o zamanlar yaşım 20 bile değildi, dostum.
À l'époque, je n'avais même pas 20 ans, mec.
Neden? O zamanlar başta olan insanlarla konuşman gerekirdi, ama Rachel ikimiz de Topanga'da çalışırken aynı zamanda patronumla yatıyordu.
Vous auriez dû parler aux responsables de l'époque, et Rachel couchait aussi avec mon patron qund nous travaillions à Topanga.
O zamanlar pek fazla konuşmuyorduk.
À l'époque, nous ne parlions pas beaucoup.
- Unutma, o zamanlar ben bu davaya dahil değildim.
Souvenez-vous, je n'étais pas impliquée dans cette affaire.
Ona o zamanlar Tetik derdik.
On l'appelait Gâchette à l'époque.
Hem, biliyorum, o zamanlar arabayı sürüp uzaklaşmak ve seni burada bırakmak haşin sevgi gibi gelmiştir.
Je sais qu'à l'époque partir et te laisser là semblait être une forme de fermeté affectueuse.
Belki artık bunun için fazla iyisindir, ama bir zamanlar, seni küçük, kibirli...
Tu es peut-être trop bien pour ça, mais il y a une époque où toi, petit arrogant...
Del yakın bir zamanlar dediği gibi,
Del Close a déjà dit :
İki kişiliğin aynı anda "ışığı" ya da "sahneyi" ve bilinci devraldığı zamanlar oluyor.
Il y a des moments où deux personnalités peuvent prendre la lumière, remonter à la conscience, en même temps.
Ben sadece... derslerle ilgili biraz zor zamanlar geçirdim.
J'ai juste eu des moments difficiles en classe là-bas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]