English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Z ] / Zamanlarında

Zamanlarında tradutor Francês

1,697 parallel translation
O'na bu zor zamanlarında yardımcı olsun diye.. millet üç beş birşey atar.
On a mis un peu d'argent pour l'aider à passer le cap.
Teresa, Priscilla'nın yaşattığı en zor zamanlarında, bile onun gücünün sınırlarını aşıyor.
Pour Thérèse, affronter Priscilla qui sait dissimuler sa maleforce, cela va être très difficile.
Tutkuyu, Edwardian'ın zamanlarında bu şekilde işleyebilmesi, Yani diyorum ki, ee...
Il y a aussi le rythme, que j'ai trouvé...
Hayır, Koca Mike senin de gelmeni istedi. Çünkü biliyorsun, tatil zamanlarında Jeff'i tatilerde başı boş bırakmak iyi olmuyor.
Big Mike veut que tu nous accompagnes, il faut pas laisser Jeff sans supervision à l'époque de Noël.
Boş zamanlarında ki oyuncağın olmalı.
C'est ton jouet pendant ton temps libre...
- İnsanlar kriz zamanlarında teselli ararlar.
- Bien sûr. - Ils cherchent du réconfort.
Erica'nın boş zamanlarında yaptığı şeyler onu, benim yaptıklarım ise beni ilgilendirir.
Ce qu'Érika fait durant sont temps libre c'est ses affaires, et ce que je fais de mon temps libre ce sont les miennes.
Evet, hem de yılın en yoğun zamanlarında.
Exact, au moment le plus chargé de ton année.
Üzüntülü zamanlarında kim yanındaydı?
Et qui était là pour toi quand tu pleurais?
Bu bebek adları sitesine göre, senin büyük annenin zamanlarında doğan kızların % 48 " inin isimler M ile başlıyormuş.
Selon ce site, 48 % des femmes nées à l'époque de ta grand-mère avaient un nom commençant par "M".
- Bana bunları boş zamanlarında yap dedi de.
Il dit que tu peux les éplucher sur ton temps libre.
Bir salı gecesi veya çarşamba gecesi de alabilirsin. Haftanın diğer zamanlarında ikiniz her ne yapıyorsanız çocukların yatma zamanında evde olduğu sürece yapmaya devam edebilirsiniz.
Un mardi ou un mercredi soir toutes les deux semaines pour faire ce que vous avez à faire du moment qu'il est à la maison à temps pour coucher les enfants.
Roma İmparatorluğu zamanlarında yolunuza beyaz fare çıkması size uğur getirirdi.
Sous l'Empire Romain, on disait que c'était de bonne augure si un rat blanc croise ton chemin.
İlk zamanlarında gezegenimiz çok farklı bir görünüme sahipti.
A ses debuts, la terre etait tres differente.
Yılın bazı zamanlarında Güneş ve Ay yan yana gelerek çekim güçlerini birleştirir ve olağandışı bir manzara oluştururlar.
Et leurs poussée gravitationelle combinée delivre un phénomène extraordinaire.
Komşular zor zamanlarında herkese yardım elini uzatıyordu.
Des voisins toujours prêts à aider.
Özellikle yılın bu zamanlarında, ama olmasalar da olur.
Surtout en cette saison. Mais ce n'est pas une nécessité.
Lincoln süikasti zamanlarında Laboulayenin planını biliyorsun
Tu sais ce que Laboulaye faisait quand Lincoln a été assassiné?
YıIın bu zamanlarında hiçbir yer bu kadar güzel olmaz.
Il parait qu'il fait beau au Canada.
Karlar altında kalmış... onu selamlar gibi duran köknarlarla bezeli yolda görkemli saltanatının kutsal zamanlarında olduğu gibi ilerledi.
"et s'en alla seule, sur la route enneigée " bordée de sapins semblant la saluer au passage, " comme au temps béni de son règne glorieux.
Marshall Dillon'ın tüm zamanların en iyi şerifi olduğu savıma katılmadığında ben bozulmadım ama.
Ils savaient écrire des chansons légères. Hé mec, je me suis pas énervé quand t'as refusé d'admettre que le maréchal Dillon était le plus grand shérif de tous le temps.
Deniz sürüngenleri, o zamanlar bir adalar topluluğu olan Avrupa'nın sularında ve dünya okyanuslarında da bulunuyordu.
Des reptiles marins ont aussi été découverts dans les eaux bordant l'Europe, laquelle n'était alors qu'une suite d'îles éparpillées, et dans tous les océans du monde.
Her insanın hayatında belli çıkmazlara girdiği zamanlar vardır.
Il y a un moment dans la vie de tout homme où il atteint, uh, un croisement...
Aslında ayrılmalıydım Andi, çünkü onun bir zamanlar bir erkek olduğunu öğrendim!
J'étais obligé de rompre, Andi, car j'ai découvert qu'elle était un mec avant!
Mutlu zamanların hatıraları dışında ona eşlik eden bir şey yoktu.
{ \ pos ( 192,245 ) } avec rien d'autre que les souvenirs des jours heureux pour lui tenir compagnie.
Bir zamanlar. Artık blogcu Hank Moody'yim. Yakında Barmen Hank Moody olacağım.
Plus maintenant, j'écris un blog et je serai bientôt barman.
İyi zamanlar gibi, Charles sokağında topaçların arasında yaşadığımız zaman gibi.
Celui où on vivait sur Charles Street, parmi les homos.
Galiba altı yaşında olduğun zamanları daha çok seviyordum.
Je préférais quand tu avais 6 ans.
Bak, yalnızca onun Chicago zamanları hakkında biraz bilgiye ihtiyacım var.
Écoutez, je veux juste des infos sur son passage à Chicago. Pourriez-vous
Aslında o zamanlar, 19 yaşındaydım.
Oh, j'avais pratiquement 19 ans.
Hurafelerin değer kazanması ve bilimin saldırı altında olması devam ettikçe tehlikeli zamanların içindeyiz.
Nous vivons une époque dangereuse où les superstitions gagnent du terrain et où la science est attaquée
Artık karların altında kalan faydasız çiti görebilirsiniz bir zamanlar kahraman Bolşevikleri durdurmaya çalışmıştı.
La barrière impuissante est toujours là, ensevelie sous la neige, elle qui avait autrefois tenté de repousser ces héros bolcheviks.
O zamanlar 14 yaşında idi.
Il aurait eu 14 ans à l'époque.
Bir yaz, sahil kenarında bir ev kirayacak, yürüyüşlere çıkacak, geriye dönüp, şu andaki kötü zamanları hatırlayacağız.
On louera une maison sur la plage un été, on se promènera. On repensera à tout ça en tant que période sombre.
Mutlu olayların kutlamasında, ya da iyi zamanları anarken, beraber içki içeriz..
Pour célébrer les moments heureux, ou pour se remémorer le passé, on partage un verre ensemble.
Sekreterimiz tomografi sonuçları ve konsültasyonlarla ilgilenmediği için geç kaldım. Şef doktorlarımınsa, "Stajyer kaç yaşında?" oyunu oynamaktan migren, diyabetik ketoasidoz, femur fraktürü ve fıtık hastalarının durumunu dinleyecek zamanları yok.
Je finis tard à cause d'un réceptionniste qui ne peut pas passer un coup de fil, d'assistants qui ne pensent pas à s'occuper d'une migraine, d'un diabétique, d'une fracture ou d'une hernie inguinale
Bu tür katiller... birşey planladıklarında... zamanları olduğunda ve hakimiyet onlarda olduğunda titiz davranırlar.
S'il en a le temps et s'il contrôle la situation, il sera méticuleux.
O dansı yaptığı zamanlar dışında.
Sauf quand elle faisait cette danse.
Bazı zamanlar, sonrasında bir şişe şarap alıp çatıya çıkarız. Eğer yıldızlar da görünüyorsa ortamda uygun olursa işte biz fakirleri bilirsin.
Parfois, ensuite, nous montons sur le toit avec une bouteille de vin et... si les étoiles se montrent et que l'ambiance s'y prête...
Vadi kenarında bir zamanlar buzun ulaştığı hattı görebiliyorsunuz.
Vous voyez là, la ligne autour de la vallée que la glace a utilisée.
Akdeniz'in bir zamanlar tamamen buharlaştığını düşünmek yeterince şaşırtıcı ama aslında bu deniz son birkaç milyon yıl boyunca defalarca kuruyup tekrar geri gelmiş. Bu olayın sadece bu bölgenin jeolojik yapısında değil aynı zamanda burada yaşayan bazı hayvanların evriminde de bir takım etkileri olmuştur.
c'est étonnant de penser que la méditerranée se sois évaporée deja une fois, en fait cette mer est venu et repartie a plusieurs reprises ces derniers millions d'années, et ça a eu d'étonants effets, pas seulement sur la géologie locale
Sanırım Family Guy hakkında anlamadığım bazı zamanlar bebek ve köpek kendilerini cinsel ve sapıkça durumlar içinde bulabiliyorlar. Bu garip çünkü
Je ne comprends pas bien comment le bébé et le chien se retrouvent dans des situations ambiguës.
Çocuklarımızın aslında o karton süper kahramanlar olmadığımızı anladığı o andan daha üzücü olanı ise bir zamanlar Herman Melville'in söylediği gibi "tükenmiş kahraman" olmak.
Le plus triste, c'est quand nos enfants découvrent qu'on n'est pas des surhommes, mais plutôt, comme l'a dit Herman Melville :
Bir zamanlar, Goldilocks adında küçük bir kız varmış.
Il était une fois une petite fille appelée Boucle d'or.
Bir zamanlar çok etnik yapılı bir yapıya sahip olan bu ülkeyi yakıp yıkan iç savaşın ikinci yılının içerisindeyken, Doktor Boghanovic'in komutasındaki Bosna Sırp ordusu bugün kasıtlı olarak, sözde BM koruması altında olan bir köye daha saldırarak Bosnalı Müslümanları bu bölgeden tasfiye etme amacını sürdürdüğünü gösterdi.
Depuis deux ans que dure la guerre civile qui dévaste ce pays jadis multi-ethnique. L'armée serbe du Dr Boghdanovic continue d'essayer de liquider les musulmans bosniaques de la région. Aujourd'hui, elle a attaqué un autre village censé être protégé par l'ONU.
Bir zamanlar sahil kıyısında bir ev varmış. İçinde kayıp çocuklar yaşarmış.
Il était une fois une maison près de la plage où vivaient les enfants perdus...
Şarkı yazdığım zamanlar ya da güzel bir şey karşıma çıktığında.
Quand j'écris des chansons... ou quand je vois quelque chose de beau.
Ve geride kalan anılar, bir yandan hayallerle... süslenecek, bir yandan da düpedüz deforme olacaktı. Ta ki Hal Hefner, o zamanlar aslında... nasıl biri olduğunu unutana kadar.
Le souvenir a laissé place à l'enjolivement, le rêve et la déformation totale, jusqu'à ce qu'il soit dur pour Hal Hefner de se rappeler comment il était vraiment à l'époque.
Bir zamanlar Dünya adında mavi bir gezegen varmış.
Il était une fois une planète bleue que l'on appelait la Terre.
Bir zamanlar güneşli bir günde akrep ile turna bir nehrin kıyısında karşılaşmışlar.
Il était une fois, un jour ensoleillé, un scorpion et une grenouille se rencontrèrent sur les berges d'une rivière.
Bunu bir zamanlar, 1928 yılında zaferden hemen sonra, benden 20.000 mil uzaktayken de sormuştunuz.
VOus m'avez demandé ça une fois en 1928, avant que nous fassions 20000 miles marins en marche triomphante.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]