English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Z ] / Zamanlarını

Zamanlarını tradutor Francês

7,066 parallel translation
Boş zamanlarını değerlendirmek için bir şeylere ihtiyacın var mı?
Vous voulez de quoi vous occuper?
Bir zamanlar onların okulunda futbol oynardık John.
Notre école jouait au soccer contre la leur, John.
- İlk zamanlar radyo istasyonları hala yayın yaparken pek çok insanın güneye yol aldığını söylüyorlardı.
Au début, quand les radios diffusaient encore, on disait que beaucoup de gens se dirigeaient vers le sud.
Balonun ve prensle geçirdiği zamanın annesiyle ve babasıyla geçirdiği zamanlar ve mutlu çocukluğu gibi güzel ve uzak hatıralar olacağını biliyormuş.
Elle savait que le bal, et les instants passés avec le prince, seraient bientôt de merveilleux souvenirs. Comme ceux de son père, de sa mère, et de son enfance dorée.
Bir zamanlar Bianca Piper'ın şey yapmasını istediği Toby Tucker adında bir çok vardı.
C'est l'histoire de Toby Bianca veut toucher sa...
34 yaşındaki yıldızın geçmişinde 15 başrol var. James Cameron'ın Aquaman'i dahil. Tüm zamanların gişe rekorunu kıran film.
L'homme de 34 ans a 15 films sur son CV, en incluant "Aquaman" de James Cameron le plus gros succès du Box-Office.
O zamanlar, ana caddenin sonunda bir tepesi olan durgun bir balıkçı köyünden başka bir şey değildi.
À l'époque, ce n'était qu'un village paisible de pêcheurs avec une colline au bout de la rue Principale.
O zamanlar hakkında konuşacak göğüslerim yoktu herhalde.
Je n'avais sûrement pas de nichons à l'époque.
Bir zamanlar editörlük yaptığınızı okumuştum bir yerde.
J'ai lu que vous étiez même éditeur.
Sen ki yaradanımızın oğlusun. Şu zor zamanlarımızda bize güç ve cesaret bahşetmeni istiyoruz.
Toi qui es le fils de notre créateur nous te demandons de nous donner de la force et du courage
Bir zamanlar inanırdın.
T'y croyais à une époque.
Dünden önceki gün tek seferliğine yayınlanan. Adweek'in yayıncısı onun için tüm zamanların en iyi reklamıydı dedi.
Hier, après une première apparition télé, l'éditeur d'Adweek l'a qualifiée de meilleure publicité qui soit.
Tüm zamanların!
De tous les temps! Et c'est vrai.
Sana kesinlikle haklı olduğun zamanlar.. .. aslında yanıldığını göstermemi ister misin?
Puis-je te démontrer ta capacité à avoir tort lorsque tu es sûr d'avoir raison?
Kumsalın ve güneşin olduğu zamanlar.
Quand il y a une plage et le soleil qui brille.
Çünkü, bak hele, mutluluk dolu zamanların bizi beklediğine eminim.
Je suis certain que des moments joyeux nous attendent.
Tamam bir zamanlar atari oyunlarında inanılmazdın ama bu artık önemsiz bir yetenek.
Tu assurais aux jeux vidéo, mais ça vaut plus rien.
İşe ilk başladığım zamanlar, İşi, olay yerine olabildiğince yakın olmak sanıyordum.
Quand j'ai commencé, je pensais qu'il était à propos de de plus près.
Sen bir zamanlar benim için bir şey yaptın.
J'oublie pas que tu m'as déjà rendu service.
Tüm zamanların en havalı süper kötüsü!
La méchante la plus géniale, genre, du monde.
Aranızda tüm zamanların en büyük süper kötüsü için çalışmayı hayal etmiş olan var mı?
L'un d'entre vous a-t-il déjà rêvé de travailler pour le plus grand superméchant de tous les temps?
Ben tüm zamanların en büyük süper kötüsüyüm!
Je suis le plus grand superméchant de tous les temps.
Yılın bu zamanlarında nemli oluyormuş diye duydum.
Bien que je entends ça devient vraiment humide en Géorgie cette période de l'année.
"Kızını İşe Götür Günü" zamanlarında büyüdük.
On a tous connu le programme "Emmenez votre fille au bureau".
Ama o zor zamanları atlatmasına babamın yardım ettiğini biliyor muydun?
Mais saviez-vous que c'est mon père qui l'a aidé durant ces temps difficiles?
Umutsuz zamanlar, umutsuz tedbirler Sayın Başkan.
A situations extrêmes, mesures extrêmes, Monsieur le Président.
O zamanlar ne olacağını biliyor muydun?
Vous saviez ce qui allait se passer?
Öyle zamanlar gelecek ki, adaletsizliğe gücümüz yetmeyecek fakat karşı çıkamadığımız zamanlar gelmemeli.
Il y a des moments où nous sommes impuissants face à l'injustice, mais n'oubliez jamais qu'il est en notre droit de protester.
Bir zamanlar tüm savaşçıların temsil ettiği erdemleri.
Des vertus illustrées par tous les guerriers.
O zamanlar bu bilgi maaş derecemin çok üstündeydi.
Je n'avais pas accès à ces détails, à l'époque.
"Tüm zamanların en iyisiydi, belki de en kötüsü."
"C'était la meilleure des époques, c'était la pire des époques..."
Dünyanın herhangi bir yerindeki bir kişi için iyi zamanlar demek belli ki.
C'est forcément la meilleure époque pour quelqu'un.
Alın size en kötü zamanlar.
La pire des époques : validé.
Ama tüm zamanların en büyük bilimsel başarısından kısmen sorumlu olan adamı neden öldürmek isteyeyim?
Mais pourquoi tuerais-je l'homme responsable de la plus grande découverte scientifique au monde?
Tüm zamanların en önemli yönetmeni bu ufak bok çukuru dairede temsilcisiyle kalıyor.
Le plus important cinéaste de tous les temps choisit de vivre dans cette... Minuscule petite merde de taudis de merde. Avec son agent.
Bazen rüzgar çıkıyor, bunu unutmayın. Rüzgarın olduğu zamanlar George Everest'in gördüğü manzaranın aynısını görüyorsunuz.
C'est un peu exposé au vent, mais rappelez-vous que quand le vent se lève, vous avez la même vu qu'avait George Everest.
Evlat edinmeye çalıştık ama o zamanlar bu kadar kolay değildi.
On a voulu adopter des enfants. Mais ce n'était pas facile à l'époque.
O zamanlar... Şu adamın oturduğu yerde otururdum.
A l'époque, ma place était là-bas, où dort ce garçon.
Birçok insanla çalıştım. Size, tüm zamanların... Birçok insanla çalıştım.
J'en ai connu beaucoup, et c'est une des meilleures voix de tous les temps.
Tüm zamanların en sevdiğim aktristi, Kristen Stewart, ve favori filmim, Harika Seçim.
Mon actrice préférée, c'est Kristen Stewart, et mon film préféré, c'est The Hit Girls.
Bir zamanlar olduğun kız gibi olmadığın aşikâr.
En effet, tu n'es plus celle que tu étais.
Onu en tepeye koyuyorum, belki de tüm zamanların en iyisi. Konu kapanmıştır.
Je le tiens pour le meilleur de tous les temps, point final.
Ray Bradbury bir zamanlar şöyle demişti : Ortaya bir fikir atmak, Medusa'nın kellesini almaya çalışmak gibidir.
Ray Bradbury a dit que trouver une idée était comme essayer de décapiter Méduse.
Ama o zamanlar, bu kimsenin aklına bile gelmedi.
Mais à l'époque, personne n'y a jamais pensé.
Bob Zemeckis tüm zamanların en büyük tanıtımını bizim yaptığımızı söylüyor.
Bob Zemeckis nous a fait cadeau du meilleur lancement qui soit,
O zamanlar bilgisayar efektleri yoktu.
C'est parfait. Nous n'avions pas les images de synthèse à l'époque et les acteurs étaient suspendus à des câbles.
Yanılmaz ebeveynlerinin, küçük bir çocukken hiç hata yapmayacaklarını düşündüğün ebeveynlerinin, bir zamanlar arabada oynaşıp, ne yaptıklarını bile bilmeyen ahmak yeniyetmeler olduklarını fark ettiğin an.
Quand on réalise soudainement que nos parents infaillibles, car on les pense infaillibles quand on est enfant... ont un jour été des adolescents empotés qui vadrouillaient en voiture à ne pas savoir quoi faire.
Garip çünkü ben yöneticiliğe terfi etmeden önce cankurtaranlık yaptığımız zamanlar... yazın son hafta sonu... çalışan partisi yapardık.
C'est drôle parce que le dernier week-end de l'été, quand nous étions maîtres-nageurs, avant que je sois promu responsable à ta place, on organisait une fête du personnel.
Kendini korumanın tek bir yolu vardır. Rahatlayıp, Keyifli zamanlarımızı birlikte geçirelim.
Une où vous pouvez vous défendre, vous relaxer, et profiter de notre temps ensemble.
Ve o zamanlar, Organik benim için o kadar önemli değildi,
Alors à l'époque, le biologique n'était plus important à mes yeux,
Ta ki John beni kurguya dönüştürene kadar bir zamanlar gerçektim sanırım ve ondan sonra da küçük bir seçeneğim vardı.
Je n'ai été réalité que dans la fiction de Watson. De là, mon choix a été mince.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]