English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Z ] / Zorundadır

Zorundadır tradutor Francês

704 parallel translation
Gündüz saatlerinde gömüldüğü toprakta dinlenmek zorundadır.
Le jour, il doit se reposer dans le sol où il a été enterré.
Ama kadın iyi niyetli görünmek için tamamen hisleriyle ve biraz da varsayımlarıyla bir karara varmak zorundadır.
Mais une femme ne peut que décider d'instinct, en devinant, si elle veut être bien jugée.
Her adam hesaba katılmak zorundadır.
Chaque homme doit s'investir.
Her adam, vazifesini yapmak zorundadır.
Chacun doit jouer son rôle.
Güçlüler, zayıflara yardım etmek zorundadır.
Les forts aideront les plus faibles.
Bozulan şeyler düzeltilmek zorundadır.
On répare ce qui ne va pas.
Ona şarkı söyleyen telden konuşan Büyük Beyaz Baba'nın Kızılderili oğlunun yaralanmasından dolayı çok üzgün olduğunu söyle, ama bu ışıklı konuşma güçlü bir ilaçtır ve buradan geçmek zorundadır.
Le Grand Chef Blanc à la Parole de Feu des Fils Chantants est triste que son fils soit blessé, mais Parole de Feu est une médecine puissante qui doit passer.
Ama bence kendi yaşına uygun birilerini bulmak zorundadır.
Il faut chercher quelqu'un de son âge.
Bununla uyumak zorundadır.
Il doit dormir avec elles.
Bazen bir erkek mücadele etmek zorundadır.
Parfois, un homme doit se battre pour y arriver.
Temel sırrı öğrenmemişsin, yaşlılar gençlere yol açmak zorundadır özellikle de insanlar, onların akıl sağlıklarından şüphe etmeye başlarsa.
Et ne connaissez pas encore le secret de la science. Le vieux doit faire place au neuf, surtout quand le vieux est soupçonné de sénilité.
Onlar sözlerini tutmak zorundadır.
Un homme d'affaires tient ce qui est dit.
Kont Drakula gün doğumundan önce tabutuna geri dönmek zorundadır.
"Le comte Dracula doit retourner dans son cercueil avant l'aube."
"Kont Drakula gün doğumundan önce bütün gün boyunca çaresizce yattığı tabutuna geri dönmek zorundadır."
"Le comte Dracula doit retourner avant l'aube dans son cercueil... où il repose sans défense toute la journée."
Çünkü daha öncelikli kaygılar taşımaktaydım. Muhtemel dükler dahi, karınlarını doyurmak zorundadır.
Je me souciais de bien autre chose, à l'époque car même les ducs en puissance doivent manger.
Bu gruba. Bu grup senin varlığının tek nedeni olmak zorundadır.
Ce groupe doit être votre seule raison d'être!
Meydan okuyan bu yerel nişancı, Bayan Starr'ın ortaya koyduğu bahsin % 10luk ufak bir kısmını ona hibe etmeye mutabık olmak zorundadır.
Le challenger devra convenir de lui remettre 10 % de la somme qu'elle offre.
Yani, herkes hayatın çirkinliklerine katlanmak zorundadır.
Je veux dire... on est obligé d'affronter le mal.
Herkes yeri geldiğinde kendi hayatını düşünmek zorundadır.
Ils doivent s'occuper de leur propre vie.
Senaryo mantıklı olmak zorundadır, ve hayat bildiğini okur.
Un scénario doit être logique, mais la vie, non.
İyi bir stratejist tüm olasılıkları önceden görmek zorundadır.
Un bon stratège doit envisager toutes les possibilités.
"Seyahat eden herkes geçerli bir kimlik belgesi göstermek zorundadır"
"Tous les voyageurs doivent présenter leurs autorisations"
Eli, bazıları köle olmaya mahkumdur. Bazıları da kaçmak zorundadır. Sen onlardan birisin.
Eli, certains hommes se posent, d'autres sont faits pour courir.
Yönetim bu tür şeyleri sendikaya sormak zorundadır.
Rien ne t'oblige. La Compagnie ne peut pas décider seule. Elle doit consulter le syndicat.
Çünkü senin benim gibiler, kaybetmiş doğarlar ve buna boyun eğmek zorundadır.
Car on est des perdants on est vide.
Ve bir erkek kalbindeki şey için bir şeyler yapmak zorundadır yoksa kırılır.
Je dois faire quelque chose. Laisser parler mon cœur.
O da fedakârlık yapmak zorundadır!
Avez-vous peur?
Çünkü özünde şunu biliyordu ki damarlarında kan olmayan bir adam eninde sonunda düşmek zorundadır.
Il savait qu'un homme aussi inhumain doit tomber tôt ou tard.
Çünkü herkes belli bir yaşa gelene kadar bir şeyler yapmak zorundadır.
Pour faire quelque chose en attendant un certain âge.
- Herkes geleceğe hazırlanmak zorundadır.
- Il faut préparer l'avenir.
Er ya da geç herkes herkesi bırakmak zorundadır.
On se sépare tôt ou tard.
Herkes buna kendi karar vermek zorundadır.
Chacun doit décider pour soi.
Her kamp girişinde nöbetçi er olmak zorundadır.
Qui dit entrée, dit sentinelles.
İşte bu küçük kuşlar, ayakları olmadığı için bütün yaşamlarını uçarak geçirmek zorundadır.
Ces petits oiseaux n'ont pas de pattes, ils doivent passer toute leur vie en l'air.
Bir kadın iyi yemek yapmak zorundadır.
Une femme doit savoir bien cuisiner.
Kanunların ve okul komisyonunun isteklerini yerine getirmek zorundadır.
Il doit obéir aux lois et à la commission scolaire.
Ama Matt, her insan kendi anıtını kendi dikmek zorundadır.
Mais chacun doit construire son propre monument.
insanlar acılara katlanmak zorundadır.
Endurer la souffrance a un sens pour l'homme.
Bütün eski mahkumlar şehre gelince kaydolmak zorundadır.
Les anciens détenus doivent s'inscrire, en arrivant dans une nouvelle ville.
Ama insan geleceğe bakmak zorundadır.
Mais il faut toujours voir l'avenir.
Ama tapınaktaki altın üzerine ant içen, tutmak zorundadır.
"Mais si on jure par l'or du sanctuaire, on est lié." Insensés et aveugles!
Ama sunaktaki adağın üzerine ant içen, tutmak zorundadır.
"sur l'autel, mais bien sur l'offrande."
Eğer gemi adama ayak uyduramazsa, o zaman adam gemiye ayak uydurmak zorundadır, ve bu fikirle yaklaştım olaya.
Si ce navire ne s'adapte pas à l'homme... il faut que l'homme s'adapte au navire.
Parlak bir şey, parlamak zorundadır. Parlak bir şey.
De l'or dur... ordure...
Bazen ayrılan iki insan..... tekrar bir araya gelmek zorundadır çünkü birbirlerinden koparılmışlardır.
C'est fou comme parfois, deux personnes se séparent puis se retrouvent parce qu'elles sont faites l'une pour l'autre.
Bir erkek güçlü olmak zorundadır.
Un homme se doit d'être fort.
Kendine saygısı olan toplumlar vergi ödemek zorundadır.
Et dans toute société que se respects, chacun doit payer ses impôts!
Ve bu küçük, yalnız yerde bile, azıcık şefkat büyümek zorundadır. Ondaki başka herşey sönüp gitmiş, ama bu ışık parlamıştı. "
Bien que dans sa solitude... ce pincement d'affection devait croître... cela brillait en lui... quand tout le reste avait perdu son éclat. "
Bu andan sonra dışarıda olacak öğrenciler okul sorumlularından imzalı kâğıt almak zorundadır.
Toute permission de sortie devra être signée d'un "whip".
Cesetleri mezarlarından çalanlar ilk önce onları mezara koymak zorundadır.
Maintenant, passons à la coutume :
- Hep acı çeken biri olmak zorundadır.
- Elle joue toujours les martyres.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]