Çay mı tradutor Francês
4,143 parallel translation
Çay mı?
une tasse de thé?
Sıçayım.
Merde.
- Michigan'a gidiyor olmasan belki sen de bardak çarpabilirdin. - Sıçayım ya.
Si tu ne déménageais pas dans le Michigan, peut-être que t'en aurais aussi.
- Sıçayım ya, bence gidemezsin.
Merde, je ne pense pas que tu puisses.
Evinde çay var mı?
As-tu du thé chez toi?
Çayım var sanıyordum.
Je pensais vraiment y avoir pris du thé.
Uyku yapan çayınız var mı?
Vous avez du thé "petite sieste"?
"Uyku yapan çay" mı?
"Du thé petite sieste"?
Bana çay getirir misin?
Vous pouvez m'apporter une tasse de thé?
Her zaman çayımız, karamel dilimlerimiz olur.
Il y a toujours du thé, des caramels et tout.
- Çay alır mısın?
Du thé?
- Benim çayım.
- Mon thé.
Ağzına sıçayım!
Merde.
Sıçayım!
Merde.
- Kahve Çayı mı?
- Cafthé?
Sana çay yapacağım.
Je vais te faire une bonne tasse de thé.
Bir fincan çay alacağım.
Une tasse de thé.
Çay alır mısınız?
Vous voulez une tasse de thé?
Yemeğimizi burada yerdik, çayımızı burada içerdik...
On déjeunait, on prenait le thé ici.
Bir fincan çay alır mısın?
Une petite tasse de thé?
Benim çayımı getirir misin lütfen?
Apporte mon thé, veux-tu, s'il-te-plaît?
Bu hikâyeyi bana çay içerken mi anlatmak istersin Owen yoksa viski mi açayım?
Veux-tu me raconter cette histoire autour d'une tasse de thé, Owen... ou dois-je ouvrir le scotch?
Hay sıçayım.
Merde.
İlki başarısız olursa, oradaki insanlar "hay sıçayım, 49 tane daha mı var bundan?" diyecekler.
- Si la première fait un bide, les gens vont être assis là à penser, "Fais chier, encore 49."
- Eğer danslı çay partisiyse, birer çay alalım.
- C'est un thé dansant, buvons un thé.
Gaddarı atın! Bugün 1817'deki çay dökümünü andığımız yerde Ted Partisi Günü'ndeyiz.
Catapultez ce scélérat! Aujourd'hui, c'est le Ted Party Day où on commémore le répandage de thé de 1817.
Eğlenceli bir tarihi gerçek kurucu atalarımız tüzüğü yazdıklarında eski elyazıları "a" ları "d" gibi göstermiş bu yüzden "çay" * oldu "Ted." *
L'Histoire veut que l'écriture archaïque des pères fondateurs a transformé "hé" en "ed", et "thé" devint "Ted".
Bayan Pegg'e yardım etmeyi gerçekten istiyorsanız... Bunun onunla çay içip dertlerini dinlemekten daha fazla yararı olur.
Si vous tenez vraiment à aider Mrs Pegg, ce lui sera plus utile qu'un mot gentil et une tasse de thé.
Hizmetkârların çayı hazır mı?
Tout est-il prêt pour le thé des serviteurs?
Bir saniye canım, anne çayını bıraksın.
Un instant, mon chéri, que Maman pose sa tasse.
Çay yapmıştım.
J'ai fait du thé.
Bu gece misafirin çok olduğunu ve hizmetkârların çayını koyarsam Bayan Patmore'a yardımcı olacağımı söyledi.
Comme vous avez une réception, Mrs Patmore a besoin d'aide pour servir le repas des domestiques.
Hizmetkârların çayını koymaya mı?
À servir les serviteurs?
Bu bana Yunnan'dan getirdiğin çayın tırnağı olamaz tabii.
C'est loin d'être bon comme le Pu-erh que vous avez utilisé pour m'apporter du Yunnan.
Ben gidip kendime çay alacağım.
Je vais préparer une autre bouilloire de thé.
Bir fincan çay alır mısın?
Est ce que tu voudrais une tasse de thé?
En sevdiğin çayı aldım. Erin.
Ce qui signifie que j'étais à côté de Lin Cho et j'ai rapporté ton thé préféré.
Bana çay ikram ettin.
Tu m'as proposé du thé.
Sana yeşil çay aldım.
J'ai racheté du thé vert.
Buzlu çay istediğinde bir sorun olduğunu anlamıştım.
J'ai su que quelque chose n'allait pas quand elle a commandé un thé glacé.
Sence biz bisküvimizi çayımıza bandırıp yemekten başka bir yapmıyor muyuz?
Qu'à Limehouse, on passe notre temps à boire le thé?
Bu kuş hali hazırda bir kulak için bir fincan çayı mı açığa çıkarıyor? Oyunu kurallarına göre oynayan.
Ce petit doigt a une tasse de thé pour oreille?
Alevler içinde yanmadan önce bir fincan çay içecek zaman bırakmışsın bana.
Vous me laissez juste assez de temps pour boire une tasse de thé avant que je ne m'enflamme.
Canım aşırı derecede çay çekiyor.
J'ai horriblement besoin de thé.
Ne oluyor aına koyayım, s-kayım s-çayım, s-keyim im im şu anda?
C'est quoi ce B.O.R.D.E.L, sans déconner?
Gidip sevdiğin o bitki çayından getireceğim tamam mı?
Je vais te chercher
Geçenlerde bir marka satın aldım çay içmek için.
J'a récemment acheté une louche... pour les soupes.
Al, biraz daha çay alır mısın?
Un peu plus de thé?
Pekala, biraz çay alacağım.
Je prendrai un thé.
Eğitimin için... Sıçayım.
Je t'ai dit que je bougerai pas!
Sıçayım!
Merde!