Çin tradutor Francês
10,731 parallel translation
Çin Seddi?
Le mur des meilleurs buveurs?
- En sevdiğin Çin mantısı için mi?
Pour des dim sun? Ton plat préféré.
Müvekkillerin, Çin'deki üretim açıklarını kullanarak hayvanlarını zehirledi.
Vos clients ont empoisonné ces animaux en contournant les normes en Chine.
Sen de Çin yemeğini seversin, haydi gidelim.
Tu aimes le chinois. Viens.
Çin yemeğini, İtalyan yemeğini sevdiğin kadar sevdiğini hatırladım.
Je me suis souvenue que tu aimais la bouffe chinoise autant que l'italienne.
- Çin'e varmak üzere, Pounds'u unuttun.
On est à mi-chemin de la Chine. Vous avez oublié Pounds.
Çin'e.
A la Chine.
Çin'e kadar bir çok hastaneden bilgiler var.
Des informations proviennent des hôpitaux aussi loin qu'en Chine.
Gümüş çatal, Çin tabakları...
De l'argenterie, de la porcelaine.
- Evet, sen benim Çin'imsin.
T'es mon partenaire.
Bir an için çaresizlik ve cin kokusu aldığımı sanmıştım.
Je pensais bien avoir senti l'odeur du désespoir et du gin.
Çin Mahallesi'nde bir bara daldım. Nu'uanu'daki O'Toole'un Yeri.
Je suis entré dans un bar à Chinatown... le O'Toole's sur Nu'uanu.
Cory az önce Çin Mahallesi'ndeki O'Toole'un Yeri'nde içtiğini söyledi.
Cory nous a dit qu'il buvait à O'Toole, à Chinatown.
Çin'de işin mi var Phillip?
Des affaires en Chine?
Çin'deki yeni dostlarımızla bu alanları geliştireceğiz.
Avec nos nouveaux amis de Chine, nous développerons ce terrain.
Ahmed'i Çin elçisinin yanına oturt.
Place Ahmed à côté de l'ambassadeur de Chine.
Çin'de günde 11 saat futbol topu dikiminde çalışan bir kadın. Bangladeş'te bir gemiyi hurda için parçalarken zehre maruz kalan bir çocuk. Bolivya'daki bir madenci her işe gittiğinde ölüm tehlikesiyle karşı karşıya.
La femme en chine qui travaille 11 heures par jour à coudre des ballons, le gamin au Bangladesh qui respire du poison en fouillant une décharge, le mineur en Bolivie qui risque sa vie à chaque fois qu'il va travailler.
Bugün pazar ve ben de yarı Yahudiyim, yani Çin lokantaları ailemin ibadethanesidir.
C'est Dimanche et je suis à moitié juif, donc les restaurants chinois sont ma maison de famille que j'adore.
- Çan, çin, çon falan.
Clang, bang, meringue.
"Çin Mahallesi" nin uzay versiyonu gibi.
Comme un Chinatown dans l'espace.
Biri Çin mutfağından mı sipariş verdi?
Quelqu'un a commandé chinois?
Çin kültüründe dört numara kötü şanstır.
Dans la culture chinoise, le 4 porte malheur.
Cooper Çin'den geri döndü ve gecenin bir yarısı süpriz yaptı.
Hum... Cooper est rentré de Chine et m'a fait la surprise au milieu de la nuit.
Çin'den Cooper?
Cooper de China?
Bu gece Çin'e geri dönmem gerekiyordu biliyorsun.
Comme tu sais, je suis censée repartir en Chine ce soir?
Neyse farkettim ki Josh balayındayken benimle Çin'de 3 hafta geçirebilirsin.
Bref, j'ai calculé que pendant Josh serait en lune de miel, tu pourrais passer trois semaines avec moi en Chine!
Josh'tan Cooper'la Çin'e gidebilmek için izin alacağm eğer izin verirse, bana karşı bir şey hissetmiyor demektir.
Je vais demander à Josh si je peux aller en Chine avec Cooper, et s'il me laisse y aller, alors ça voudra dire qu'il ne m'aime pas.
- Cooper'la 3 haftalığına Çin'e gitmeme?
Prendre 3 semaines de vacances et partir en Chine avec Cooper?
Çin'le ilgili, Cooper'ın yaptığı gibi.
A propos... de la Chine1 Comme Cooper
Çin'i severim.
J'adore la Chine.
Çin'e git.
Va en Chine.
Çin soğuk olur.
Il fait froid en Chine.
Cooper'la Çin'e gidebilir miyim diye Josh'a sordum. Sorun olmayacağını söyledi. Bu da bana bir şey hissetmediği anlamına geliyor.
J'ai demandé à Josh si je pouvais aller en Chine avec Cooper, et il a dis oui, ce qui signifie qu'il ne ressent rien pour moi.
Çin'e gidiyor muyuz?
On va en Chine?
- Görüşürüz! - Çin!
- A plus, salut.
Çin.
Chine.
Çin'de olduğuma inanamıyorum.
Je peux pas croire que je suis en Chine.
Biliyor musun, Çin'de her zaman iki kez öpüşürler.
Tu sais, en Chine ils s'embrassent toujours deux fois.
Hâlâ Çin'de yani.
Toujours en Chine.
Çin'de ev sahibinin yiyecek ya da içecek teklifini reddetmek hakarettir.
En Chine, c'est une insulte de refuser l'offre de son hôte.
Neyse ki Çin'de değiliz.
Mais ce n'est pas la Chine, Dieu merci.
Adam korsan. Askeri hizmette kullanmak için Güney Çin Denizindeki İngiliz afyon gemisine el koymuş.
C'est un pirate né sur un navire à opium Anglais
Çin de öyle.
La Chine aussi.
Kazınan mide, sarı adamları Çin'e yollamayacak.
Les douleurs d'estomac ne renvoient pas les jaunes en Chine.
- Cin getirdim.
- J'ai amené du gin.
En son gördüğümde Cehennem Mutfağı'ndaki poker oyununda cin parasını alıyordun.
La dernière fois qu'on l'a vu, tu lui prenais son fric dans un tournoi de poker.
Jeremy'i neden cin çarptı sanıyorsun?
Pourquoi pensez-vous que Jeremy a été possédé?
Peki o zaman, bana bir cin tonik ver.
Donnez-moi un gin tonic, alors.
Çin'de neler oldu?
Que s'est-il passé en Chine?
- Çin'de.
En Chine.
Noah Solloway ile bir ilişkiye başladı. ... ve sonrasında da cin şişeden çıktı.
Elle commence une liaison avec Noah Solloway et le génie sort de la bouteille.
cindy 262
cinderella 17
cinnamon 38
cincinnati 50
cinque 18
cinayet 342
çingene 37
cinzia 17
cinayet mi 95
cinayetler 19
cinderella 17
cinnamon 38
cincinnati 50
cinque 18
cinayet 342
çingene 37
cinzia 17
cinayet mi 95
cinayetler 19
cinayetten 20
cinler 18
çinko 16
cinayet masası 86
çingeneler 30
çinli 46
çinliler 44
çin yemeği 22
çin mahallesi 51
çıngıraklı yılan 35
cinler 18
çinko 16
cinayet masası 86
çingeneler 30
çinli 46
çinliler 44
çin yemeği 22
çin mahallesi 51
çıngıraklı yılan 35