Çünkü sen tradutor Francês
10,046 parallel translation
Güzel, güzel çünkü sen Datak Votan Birliği için sabotajcı olacaksın.
Parfait. Vous, Datak, vous serez saboteur pour le Collectif de Votanis.
Babam Mesnet yüzünden öldürüldü çünkü sen ve adamların o gece onu almaya geldiniz.
Mon père a été tué à cause du Fulcrum parce que vous et vos amis, vous êtes venus pour ça ce soir là.
Lafı fazla dolandırmayacağım, çünkü sen korkmuş ve sıkıntı çeken birine benziyorsun.
Je vais aller droit au but, car vous semblez avoir peur et porter un fardeau.
Demek bu yüzden sana döndüm. Çünkü sen karşı konulmaz birisin, öyle mi?
Oh tu penses que je ne pourrai pas me détacher de toi parce que tu es irrésistible.
Bunu söylemen ilginç. Çünkü sen beni görmezden gelirken, benim psikopat bir katil olduğumu düşünürken...
Car pendant que tu m'ignorais, pensant que j'étais un meurtrier psychotique...
Çünkü sen kampüsteki herkesin benimle olmak istemesini kaldıramayan şımarık, homofobik küçük bir kızsın.
Parce que tu es une fille homophobe et pourrie gâtée qui ne peut pas gérer le fait que tout le monde sur ce campus veuille coucher avec moi.
Paul seni buraya getirdim, çünkü sen hikayeyi toparlarsın.
Paul, je t'ai amené parce que tu peux le maintenir ensemble.
- Çünkü sen benden istedin.
- Parce que tu me l'as demandé.
Hayır, fakat onu elinde tutacaktı, çünkü sen- -
Non mais il allait la garder parce tu... as heurté ses précieux sentiments. Je sais.
O önemli, Louis, fakat sen bunu göremiyorsun, çünkü sen bir müvekkil istemedin.
Elle est importante, Louis, mais tu ne peux pas le voir parce que tu ne veux pas de client.
Hayır, kanserli gibi gelmedi çünkü sen gerçekten, cidden kanser değilsin.
Non, parce que réellement, sincèrement tu n'as pas le cancer.
- Bunu söylediğime inanamıyorum çünkü sen bir erkeğin görebileceği en mest edici kadınsın.
Je n'arrive pas à croire que je dise ça car tu es la femme la plus toxique qu'un homme puisse jamais rencontrer.
Biliyorum, çünkü sen söyledin.
Je le sais parce que vous me l'avez dit.
Çünkü sen ofisine gidiyorsan ben de işime gidiyorum.
Parce que si tu vas à ton bureau, je vais au mien.
İnsanlar avukatları yanlış biliyor çünkü sen çok zeki bir avukatsın. Ne dediğini çok iyi biliyorsun.
C'est faux ce que les gens disent sur les avocats, parce que tu es à l'évidence très intelligente, tu es avocate, et tu sais vraiment de quoi tu parles.
Çünkü korkuyordum, fakat fikrimi değiştirdim, çünkü sen pes etmeyi reddettin.
Par ce que j'avais peur. Mais j'ai changé d'avis, parce que tu refusais d'abandonner.
Ona en başından davanı almamasını söyledim, çünkü senin hokkabaz bir tip olduğunu biliyordum, fakat şimdi umursadığım biri sen para aldın diye tehlikede.
Je lui ai dit de ne pas prendre votre cas dès le début, car je savais que vous n'étiez qu'un bon à rien d'artiste, mais maintenant, quelqu'un à qui je tiens a des problèmes parce que vous avez été payé.
Çünkü sen hâlâ 5 kuruşluk bir adamsın.
Car tu es toujours une fripouille, Knowles.
çünkü sen aldın.
Parce que vous l'avez acheté. Non!
- Çünkü sen bayağı uzattın.
- qu'est ce que vous étudiez?
Aslında neredeyse çok sıcak. Çünkü sen...
- Presque trop chaude en fait, maintenant que, euh...
Çünkü sen büyük bir bilim insanı olabilirdin Lana.
Comment as-tu pu gâcher ton talent?
ve o anlaşmayı yerine getireceksin çünkü sen aşşağılık bir orospu çoçuğu değilsin. herkes öyle olduğunu söylesede..
Et tu vas honorer cet accord parce que tu n'es pas le fils de p * te que tout le monde dit que tu es.
Çünkü sen iyi birisin ve onların yaşamasını istedin.
Parce que tu es bon. Et tu veux qu'ils vivent.
- Çünkü sen de benim için bir şey yapacaksın.
Parce que tu vas faire quelque chose pour moi.
Çünkü eğer sen bana kodu vermeden kız kapıyı açmış olursa pişman olacaksın.
Parce que si elle ouvre cette porte avant que tu me donnes le code, tu le regretteras.
Ben burdayım, çünkü, sen benim kızımsın.
Je suis ici parce que tu es ma fille.
Ayrıca, sen de dedektif değilsin. Yargıça anlat bunu. Çünkü aşağı gidiyorsun.
et tu diras au juge que tu es allée en ville.
Çünkü biliyorum... Sen de Wallace Üniversitesine gitmişsin. Ve Kappa'da çaylak olmuşsun.
Parce que j'ai découvert que vous étiez aussi à l'Université Wallace et que vous avez fait un serment Kappa.
Çünkü önceden sen bana bırakmak istediğini söylemiştin ve sonra son saniyede fikrini değiştirdin.
Tu m'as déjà dit que tu voulais arrêter et tu as changé d'avis au dernier moment.
Görünen o ki sen de benim söylediklerimi duymamışsın, çünkü Louis'e benim müşterilerimden birini alabileceğini söyledim.
Et apparemment, tu n'as pas entendu ce que j'ai dit, parce que je viens de dire à Louis qu'il pouvait avoir un de mes clients.
Louis'ten hiç farkın yok, çünkü hayatımıza devam etmemize yardım etme şansın var ve sen bu şansı gereksiz bir şey için tepiyorsun, ki bu da Louis'in yapacağı bir şey.
Tu n'es pas différent de Louis, parce que tu as l'occasion de tous nous aider à avancer, et tu la gâches par mesquinerie, exactement comme Louis le ferait.
Sen beni hukuki hakimiyetinle etkilemeye çalışıyorsun çünkü sadece bir stajyer değil bir yardımcı avukat olduğunu kanıtlamaya çalışıyorsun
Tu essaies de m'impressionner avec ta domination légale pour prouver que tu n'es pas juste une juriste mais une associée.
Sen iki kazandın ben bir, çünkü onlar aynı zamanda senin geçen sene kumar oynadığını bulamayacak.
Je dis que vous avez obtenu un deux-pour-un, parce qu'ils ne vont aussi pas trouver de dossier sur vous jouant l'année dernière.
Bence çünkü haftada 25 kez filan seks yaptık ve sen belki iki kere prezarvatif taktın. Onca sekste iki kere.
Je pense que c'est parce que, tu sais, nous avons baisé 25 fois en une semaine et tu avais un préservatif peut-être deux fois... deux fois de ces 25 fois?
Köprüyü sen tek başına geçebilirsin çünkü ben öleceğim.
Peut-être sans moi, parce que je serai morte.
Çünkü bunlar sen o camı kırdıktan sonra olmuştu.
Parce que c'était juste après ceci que vous avez détruit la fenêtre.
Sen kaldırıma oturmuş ağlamaya başlamıştın çünkü büyük bir çocuk şeker dolu balkabağını çalmıştı.
Tu étais assis sur le trottoir et tu pleurais parce qu'un grand avait volé ta citrouille pleine de bonbons.
Ve bunu yaparken sen çeneni kapatsan iyi olur. Çünkü tek istediğim eve gitmekti.
Et pendant qu'on fait ça, j'apprécierais beaucoup moins de conneries de votre part puisque tout ce que je voulais c'était rentrer chez moi!
- Evet, o koltuğu kaptım çünkü tüm hafta sonunu bencillik etmeden geçirdim ama sen bir teşekkür bile etmedin.
Oui, j'ai bien pris ce siège, parce que j'ai passé le week-end entier à être désintéressée, et tu ne m'as pas remercié une seule fois!
Biliyorsun, benim anketim onun gerçek yüzünü ortaya çıkarabilirdi Çünkü, Oscar, Sen...
Tu sais, mon questionnaire l'aurait éliminée.
Ama domates yazıyor, sen aşçısın çünkü.
De bœuf. La tomate.
İnansan iyi olur, çünkü işler düzeldi ve sen olmasaydın düzelmeyecekti.
Vous feriez mieux d'y croire, parce que cela arrive, et cela ne serait pas arriver sans vous.
- Bizim yürümemizi istemedi çünkü! Sen arabada kalmalıydın!
Il a tenu à nous emmener, mais toi, tu devais pas bouger.
Çünkü babamız orada ve sen burada ailenin imajını düşünürken ve yalancı hüznüne ekleme yaparken o oğlu için gerçek bir yas tutuyor.
Parce que notre père est dehors à faire le deuil de son fils, pendant que tu es là à t'inquiéter à propos de l'image de la famille et en t'ajoutant un couche de Botox.
Çünkü en azından, sen evdesin ve güvendesin diye.
Parce qu'au moins je sais que tu es à la maison et que tu es en sécurité.
Sakin ol moe, kardeşine ulaşman lazım, PIN numaranı o biliyor çünkü, sen unuttun.
Okay c'est parti Moe, tu dois chopper son frère, parce qu'il connait mon code PIN et que je l'ai oublié.
Amirim, adımı yemeğimin üzerine yazıyordum çünkü onu hep sen yiyordun.
Chef, j'ai mis mon nom sur mon déjeuner parce que vous n'arrêtez pas de le manger.
- Evet, Cyril, öyle. Belki Lana ile çıkmanı umursamadığım içindir. Çünkü onunla benim yaşadıklarımı sen asla yaşayamazsın.
Peut-être parce que je me fiche que tu sortes avec Lana, parce que... tu n'auras jamais ce qu'elle et moi avions.
Aslında hiç şaşırmamıştın Frank çünkü en başında o kartı ona sen vermiştin.
Tu n'étais pas surpris Franck, parce que c'est toi qui lui a donné.
Çünkü belki de sen haklısın.
Parce que tu avais peut-être raison.
çünkü seni seviyorum 120
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
seni seviyorum 4697
senatör 298
senator 30
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
seni seviyorum 4697
senatör 298
senator 30
sense 26
seni çok özledim 187
senpai 28
seni 1182
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
sen nasılsın 397
sentinel 21
senin adın nedir 33
seni istiyorum 270
seni çok özledim 187
senpai 28
seni 1182
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
sen nasılsın 397
sentinel 21
senin adın nedir 33
seni istiyorum 270
senden çok hoşlanıyorum 54
senin adın ne 311
senden hoşlanıyorum 151
seni anlamıyorum 181
senin 814
seni seviyorum baba 42
seninle 184
sence 570
sen benimsin 132
seninle olmak istiyorum 35
senin adın ne 311
senden hoşlanıyorum 151
seni anlamıyorum 181
senin 814
seni seviyorum baba 42
seninle 184
sence 570
sen benimsin 132
seninle olmak istiyorum 35