English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ I ] / Istıyorum

Istıyorum tradutor Francês

4,545 parallel translation
Karıştırmıyorum.
Pas d'erreur.
Ann Richards bir keresinde kazanmıştı, sanıyorum Janet Napolitano da.
Ann Richards a gagné une fois, et Janet Napolitano, je crois.
Bir şişeleme fabrikası çalıştırıyorum işin yasal göründüğünden emin olurum.
Je dirige une usine d'embouteillage, je fais en sorte que la compta ait l'air réglo.
Tren garında yanılmamıştım. Bu konuda da yanılmıyorum.
Je n'avais pas tort à la gare, et je ne me trompe pas maintenant.
Bu aile toplantısını organize etmeye çalıştığına hâlâ inanamıyorum.
Je n'arrive toujours pas à croire que tu essaies de réunir la famille.
Unutmuşsun bakıyorum... Telefonunu çalmıştım, hatırladın mı?
Vous avez oublié que j'ai volé... votre téléphone, vous vous rappelez?
Bu kızın aklımı karıştırdığına inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire que j'ai laissé cette fille me tourner la tête.
Bana ulaşmaya çalışıyor ama nerede olduğunu bilmiyorum ve ne demeye çalıştığını anlayamıyorum.
Il essaye de me tendre la main, mais je ne sais pas où il est, et je comprends pas ce qu'il essaie de dire.
Hatırlıyorum da, sonraki üç gün kabız dolaşmıştım.
Je veux dire, j'ai été constipé pendant trois jours.
Göz mü kırpıyor gözünü mü kırpıştırıyor anlamıyorum.
Impossible de savoir s'il ferme les yeux ou s'il cligne des yeux.
Fıstık ezmeli sandviç yapıyorum.
Des sandwiches au beurre de cacahuète.
Seni diğerleriyle tanıştırmak için sabırsızlanıyorum.
Je... Je ne peux pas attendre que vous vous rencontiez.
Oracy Çelik'te çalışıyorum. Gece vardiyasına kalmıştım.
Je travaille pour Oracy Steel, asservi 2 fois.
Kelimesi kelimesine hatırlamıyorum ama bir düzine insanı ağlatmıştı.
Pas dans les détails mais de gens éclatant en sanglots, oui.
- Katılıyorum. - Duyduğum ilk klise konuşmasıydı ama çok iyi hazırlanmıştı.
C'était... le premier sermon que j'entendais mais il était très bien écrit.
Yeniden yarıştığına inanamıyorum.
[Renifle] Je ne peux pas croire qu'il faisait encore ça.
Alıştırma yapmaya çalışıyorum.
J'essaye de de réviser.
Evet, ben müzik odasında alıştırma yapıyorum ve basketbol alıştırmalarının salonda yapıldığından da oldukça eminim.
Je vois, j'étais en train de réviser dans la salle de musique et je suis pratiquement sûre que l'entrainement de basket se passe dans le gymnase.
Fark ettiysen alıştırma yapmaya çalışıyorum.
J'essaye de réviser si t'as pas remarqué.
Limanda kadınları çalıştıran biriyle iş yapıyorum.
Je travaille avec quelqu'un qui dirige des filles hors du port.
Jack Shaw adlı bir boksör çalıştırıcısını arıyorum.
J'essaye de trouver cet entraîneur de combat son nom est Jack Shaw.
Seni yeterince çalıştırmıyorum.
Je ne te donne pas assez de travail.
Şarkı takılmıştı, uğraşıyorum. Bilirsin işte...
La chanson a gardé coincé, J'essaie donc, vous savez...
- Küçük beyninin çalıştığını görebiliyorum ama anlamıyorum ki niye...
Je peux voir ton petit cerveau réfléchir, - mais je ne comprends pas pourquoi... - C'est de la sémantique.
Düzgün şekilde tanıştırıldığımızı sanmıyorum.
Je ne crois pas que nous ayons été présentés.
- Bu cipsleri atıştırıyorum o yüzden.
C'est à cause des chips.
Beni öldürmeye çalıştığın için seni suçlamıyorum.
Je ne t'en veux pas d'avoir essayé de me tuer.
İlk hapishane isyanımı hatırlıyorum da etrafta koşuşup takım elbiseli herkesi bıçaklamıştık.
Je me rappelle ma premiere bagarre en prison, on se baladait et on poignardait chaque personne en uniforme.
Günışığı yüzüklerini hak ettiklerini görmek için onları çok çalıştırıyorum.
Ils travaillent dur pour avoir une bague.
Karıştırmaya çalışıyorum.
J'ai essayé de changer un peu.
Fakirlerin derdini anlıyorum ama unutmayın ki Amerika'da fakir insan yoktur kendi hataları yüzünden kimse fakir olmamıştır.
Je compatis pour le pauvre, mais soyons en sûr chaque pauvre en Amérique, aux USA, est devenu pauvre à cause de ses propres défauts.
Ben yalnızca James'in bana ne anlatmaya çalıştığını çözmeye çalışıyorum.
J'essaye juste de découvrir ce que James essayait de me dire.
Ben, ben hala aynı şirkette çalıştığımıza inanamıyorum.
Je ne peux toujours pas croire que nous sommes dans le même label.
Bu şeyin hala çalıştığına inanamıyorum.
J'arrive pas à croire que ce truc soit encore debout.
Birinin onu öldürmeye çalıştığına inanamıyorum.
Je ne peux pas croire que quelqu'un voudrait essayer de le tuer.
Ne yapmaya çalıştığınızı anlayamıyorum.
Je ne sais pas ce que vous faites,
Gri Ticaret dosyalarını karıştırıyorum da şunda karar kıldım :
Je creuse les dossiers de Greytrade, et je choisi celui-ci :
Bana yardım etmeye çalıştığınızı biliyorum ama gerçekten hatırlayamıyorum Bay Caffrey.
Je sais que vous essayez de m'aider, mais honnêtement non, M. Caffrey.
Bunu Bella adlı biri yazmış ve geçen Aralık'ta atılmış. Benim adım Bell, sonda A yok ama bizi karıştırmanı anlıyorum.
Je m'appelle Bell, sans A, mais je vois d'où vient l'erreur.
Bu konuşmaya devam etme isteğimi gerçekten arıyorum ama üzgünüm. O yüzden gidip bir şeyler atıştıracağım.
Je suis vraiment en train de chercher la passion pour garder mon intérêt dans cette conversation, mais je suis vraiment triste, donc je vais aller manger mon snack.
Ben hayatımı tüm ilişkilerimi geliştirmek için geçirmedim... düşmüş kral ya da başarısız bir valiyi çağrıştıtırıyorum, ölen arkadaşım şöyle dursun.
Toutes les relations que j'ai cultivées dans ma vie ne sont pas du type de d'appeler un magnat déchu ou un ancien gouverneur, mais ils laissent seul un ami mourant.
Kafamı karıştırmana izin verdiğime inanamıyorum. Hayır.
Et je t'ai laissée me distraire?
Bardan daha yeni tanıştığım bir adamla ayrıldığıma inanamıyorum!
Je ne peux pas croire que je quitte un bar avec un gars que je viens juste de rencontrer!
Sana söylemeye çalıştığım... Söylediğin hiçbir şeyi anlamıyorum!
J'essaie de te dire Je ne comprends rien à ce que tu dis!
O kadar çalıştığımızı hatırlamıyorum.
Je ne me souviens pas de beaucoup de travail.
Seninle ilk tanıştığımız zamanı hatırlıyorum.
Je me souviens de la première fois que je t'ai rencontré.
Hatırlıyorum çünkü arkadaşımla beraber küçük bir lig maçında hakemlik yapıyorduk. Atıcının kolu fırlamıştı. Tam anlamıyla.
Je m'en souviens, car mon ami et moi on arbitrait un match de petite ligue, et le lanceur a lancé son bras, littéralement.
Benim küçük fıstığıma neler oluyor hiç anlamıyorum.
Je ne sais pas ce qui se passe avec ma petite peanut.
Zaten çalıştırılıyorum.
Je suis dans les effectifs.
İşimi yapıyorum sanmıştım.
Je pensais faire mon travail.
Senin FBI için çalıştığını düşündüğüme inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire que j'ai cru que vous travailliez pour le FBI.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]