English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ I ] / Istıyoruz

Istıyoruz tradutor Francês

696 parallel translation
Seni şaşırtmak için biraz karıştırıyoruz.
Je les déplace un peu pour te mêler.
Herşeyi biryerlere tıkıştırmak zorunda kalıyoruz.
On sera obligés de se serrer.
St. Cloud Otelinde kalıyoruz.
Nous sommes à l'hôtel St. Cloud.
Şaraba karıştırıyoruz, o zaman fark edilmiyor. Çayın içine karıştırınca kokusundan anlaşılıyor.
Vois-tu, c'est moins perceptible dans le vin que dans le thé.
Her müşterimize yaptığımız gibi sigortayı 30 gün uzatmıştık ama maalesef daha fazla uzatamıyoruz.
Nous avons prolongé sa police de 30 jours, mais c'est le maximum.
Bunu unutabilirsin. O ofisi Willi ile üç yıldır çalıştırıyoruz.
Nous dirigeons cette œuvre depuis 3 ans.
Yeni St Mary's'in burada inşa edilmesini planlıyoruz.
C'est là que nous avions l'intention de bâtir le nouveau Sainte-Marie.
- Parlamento binasını bombalamaya çalışmıştı. Bu yüzden her yıl onu yakıyoruz.
Il a essayé de faire sauter les Maisons du Parlement.
Bir şeyler atıştırıyoruz.
Nous allons souper. Les choses habituelles.
En sonunda resmi olarak tanıştırılıyoruz.
Pas véritablement.
Birbirimizden sıkılmıştık ama şimdi her şeye yeniden başlıyoruz... yeniden!
On se connaît si bien. Tout est propre et net, nettoyé, lavé.
Yıldönümü kutlaması yapıyoruz. Pandora ile tam 1 sene evvel tanışmıştım.
Nous fêtons l'anniversaire de ma rencontre avec Pandora.
Umarım programınızı karıştırmıyoruz...
Nous ne sommes pas importuns?
Bunu nasıl çalıştırıyoruz?
Pourquoi on parle de ça?
Ön cama St. Christopher madalyası asıyoruz.
Christophe sur le pare-brise.
Bir şeyler atıştırmaya çalışıyoruz.
Tais-toi.
Uzun zamandır bir şeyler atıştırmıyoruz.
à force d'être privé de goûter.
Aslında beraber çalıştırıyoruz.
Nous le tenons ensemble.
Biz hayatlarımızı karıştırıyoruz Maily.
Nous mêlons nos vies, Maily.
Biz yalnızca alıştırma yapıyoruz. Zeka ve nüktecilikten kalanları hayata geçiriyoruz. Aldırma.
C'est un exercice... destiné à conserver le peu d'esprit qui nous reste.
Artık çalıştıracak daha fazla Alman bulamıyoruz.
On ne trouve plus d'allemands pour le vrai travail.
Sonra karıştırıcıyı başlatıyoruz.
Puis on allume l'agitateur.
Her gün kokteyl saatinde fıstık yerine servis yapıyoruz.
On en distribue tous les jours pour l'apéro.
Onu para için sıkıştıramam. Çok uzun süredir tanışıyoruz.
Je ne harcèlerai pas M. Greenfield.
Evet. Madagaskar ve Antiller'den gelen beş değişik tütünle de karıştırıyoruz.
Oui, mélangé à cinq autres tabacs... qui viennent de Madagascar et des Antilles.
St. Pooves'da biz A.N.T'ye inanıyoruz.
Ici, à St Pooves, nous croyons aux TRA.
Siyah militanlarla birlikte mücadele etmek için hukumeti devirmeye çalıştığımız iddialarına karşı biz insanları korumaya calışıyoruz cunku hukumet kendi kendini deviriyor
Pour nous, que vous appelez "militants noirs" qui essaient de "renverser le gouvernement", nous essayons de sauver des gens, le gouvernement s'écroule de lui-même.
Kafanın karıştığını anlayışla karşılıyoruz, evladım.
Nous comprenons ton trouble, mon enfant.
Ah, bence nedeni şu, bilirsiniz, karımla ben dün ve dünden önceki gün ne olduğunu anımsamağa çalıştığımızda, şey, hiçbir şeye katılmıyoruz.
Ma femme et moi, quand on essaie de se rappeler ce qui s'est passé la veille, on n'est d'accord sur rien.
Dört yüzden fazla kişi çalıştırıyoruz burada ve durumu bize bağlı olan birçok aile var.
Nous employons plus de 400 personnes, ici. Beaucoup de familles comptent sur nous.
Akü ve marş motorunu çalıştırıyoruz.
La batterie et le démarreur.
Neden onu, St-Germain'de yakalıyoruz?
Mon Colonel on peut pas l'enlever comme ça, en plein St-Germain des près?
Alfa'dan bazı şeyler öğrenmeye çalıştığımız birtakım deneyler yapıyoruz.
Nous nous concentrons sur certaines expériences, Essayant d'apprendre certaines choses à alpha,
Tehlikeli bir düşmanla uğraşıyoruz, St. Clare.
On a affaire à un adversaire redoutable.
Çalıştığımız işyerlerinde, endüstrilerde, okullarda erkeklerle aynı işi yaparak, onların aldıklarının üçte biri maaş alıyoruz.
Sur les lieux de travail où nous sommes admises, usines et écoles, nous ne sommes payées qu'un tiers du salaire des hommes pour le même travail.
Eskiden 100 metre arkaya koşup geri geliyorduk... ama şimdi kapıyı açıyoruz ve... genelde çalıştığı gibi çalışmıyor.
Avant, il fallait passer par là, faire tout le tour, Maintenant, il suffit d'ouvrir, et... Ça ne marche pas aussi bien que d'habitude.
Ve size şunu söyleyebilirim ki Nate Salsbury, kariyeri boyunca hiç bu geçeki kadar gurur duymamıştı çünkü bugün özel istek üzerine ilk gece şovumuzu sunuyoruz ve bunu size yani Amerika'nın en iyi vatandaşına ve güzel, yeni eşinize adıyoruz.
Et je peux vous dire que Nate Salsbury... n'a jamais été aussifier... dans sa longue carrière dans le spectacle... qu'il ne l'est cette nuit... de présenter notre premier spectacle nocturne... et de vous le dédier, à vous, notre américain le plus estimé... et sa ravissante épouse.
H. Stoffels, Amsterdam kilise meclisi huzurunda yerini almıştır, 23 Tem. 1654. Rembrandt'la zina suçu işlediğini itiraf ettiği için... #... kendisini ağır cezaya çarptırıyoruz. # Bundan böyle, Rabbin Sofrası ayinine katılması yasaklanmıştır.
Hendrickje Stoffels, comparue ce 23 juillet devant le consistoire de l'Eglise d'Amsterdam a été condamnée pour concubinage sur son propre aveu et bannie définitivement de la Sainte-Table.
Yani çalıştırıyoruz.
C'est oui.
Houston, kamerayı çalıştırıyoruz.
Houston, on enclenche la caméra.
Cuda, onu sen çalıştırıyorsun. Biz burada çok çalışıyoruz.
Cuda, faites-lui comprendre qu'ici, on travaille dur.
Ve karşılığında onun işletmelerini çalıştırıyoruz.
Et en échange, nous nous occupons de ses affaires.
Bu tehlikeyi yatıştırmaya yönelik bazı adımlar atıyoruz.. Yine de bu adımlar son derece küçük... ve çok yavaş....
Nous avançons prudemment... mais nos pas sont trop petits... et notre marche trop lente.
Her gün görüyorum. Çalıştığım yerde kullanıyoruz.
Tous les jours, à mon boulot!
# Sinir sistemimizin nasıl çalıştığını daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz.
Le fonctionnement de notre système nerveux commence à peine à être compris.
Adamı biraz sıkıştırıyoruz, o kadar.
On met un peu de pression sur Gallagher.
Her ikimiz de çalıştığımızdan, evde iş bölümü yapıyoruz.
Nous partageons les tâches ménagères car nous travaillons tous les deux.
Yaklaşık dört yıl önce ayrılmıştı ve biz onun kayıtlarını arıyoruz.
Elle est partie il y a 4 ans et il nous faudrait sa fiche.
Hepsini birbirine karıştırıyoruz diye... yemeklerden azar azar koymayacağız tabii ki.
Même si tout cela est mélangé, nous vous donnerons de véritables parts.
Çalıştığımızı Tanrıdan saklamıyorsak, neden komşulardan saklıyoruz?
Dieu sait que j'étudie, mais tu le caches aux voisins?
"* Tanrı'ya inanarak ölenler kutsanmıştır. " * Hepimiz sana yakarıyoruz. " * Senin kutsal sevginin dağıtıcısı
Nous t'implorons, multiplie, pour ceux qui se reposent en Jésus, les grâces nombreuses de ton amour.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]