Şanslı mı tradutor Francês
5,414 parallel translation
- Şanslıydım.
J'ai eu de la chance.
Arkadaşın, hâlâ ona ihtiyacımız olabileceği için şanslı.
Ton ami a de la chance qu'on ait encore besoin de lui.
Sahiden çok mu iyiyim yoksa çok mu şanslıyım bilmiyorum ama sonucu üstleniyorum.
Je ne sais pas si je suis vraiment que la bonne ou que la chance, mais je vais le prendre.
Keltoşla lezbiyen bizi önce yakaladı diye şanslıyız sanırım.
On a eu de la chance d'être d'abord attrapés par le chauve et la? .
Ama sen pek de şanslı değildin, yanlış mıyım?
Contrairement à vous, non?
Saçları dökmeme konusunda hepimiz Bay Morales kadar şanslı olamıyoruz.
On n'est pas tous aussi chanceux que M. Morales en termes capillaires.
İçimden bir ses, bu olanlardan sonra sömürgelerdeki en şanslı yarım akıllı olduğunu söylüyor.
D'un côté, je pense que tu es l'idiot le plus chanceux de Nassau.
Herkes kadar şanslıyım ama şansımı iyi kullanırım.
J'ai autant de chance que n'importe qui. - Mais je planifie
Şanslı olanlardandım.
J'ai eu de la chance.
ne kadar da şanslıyım.
j'en ai de la chance.
Ve eğer şanslıysanız belki de doğaçlama yaparım.
Et si vous êtes chanceux, je vous ferai peut-être un petit scat.
Hayatta kaldığım için şanslıyım.
J'ai de la chance d'être en vie.
Hayır, ben onu bulduğum için şanslıyım.
Christopher est l'homme le plus chanceux sur cette terre. C'est moi qui ai de la chance.
Ne şanslıyım ki fark etmez çünkü ihtiyacım olan nitelikli çoğunluğa sahibim.
Heureusement pour moi, ça n'a pas d'importance, parce que j'ai la majorité absolue dont j'ai besoin.
Evet, çok şanslıyım.
J'ai vraiment de la chance.
Onu da asmadığım için şanslıydı.
Elle a eu de la chance. Je ne l'ai pas pendue.
Zaman zaman herkesin morali bozulabilir o günlerde yanımda saksafonum olduğu için çok şanslıyım.
Hey, ça arrive à tout le monde d'avoir une vision négative de soi. Ces jours là, je suis heureuse d'avoir mon saxophone.
Ama günün sonunda en şanslımızın o olduğunu söyleyebilirim.
Mais à la fin de la journée, j'ai envie de dire qu'il est peut-être le plus chanceux d'entre nous.
Hiç birinde şanslı çıktın mı?
'déjà envoyé en l'air à l'un d'eux?
Ve asla soğuk küçük ellerini tutmaktan vaz geçmeyeceğim ya da sabahleyin kendimi kaybederek kalktığımda... sana bakıp, ne kadar şanslı olduğumu hatırlayacağım.
Et je ne cesserai jamais de tenir tes froides petites mains ou me perdre en me réveillant le matin en te regardant et en réalisant combien je suis chanceux.
Ben çok şanslıyım.
J'ai de la chance.
Ben de seni tanıdığım için çok şanslıyım.
Je suis chanceuse que tu le saches.
Yaşam mesajını bir sonraki ondan sonraki ve onlardan da sonraki nesillere aktaracak kadar hayatta kalmayı başarmak için atalarımızın ne kadar dirençli, becerikli ve şanslı olmaları gerektiğini bir düşünün.
Pensez à combien résistants, ingénieux et chanceux nos innombrables ancêtres ont dû être pour survivre assez longtemps pour transmettre le message de la vie à la prochaine et à la prochaine... et à la prochaine génération, des centaines de millions de fois...
Dışarıda bekleyen şanslı bir adam mı var?
Le veinard t'attend dehors?
Bu çadırdan çıkabilirsem, şanslıyım.
J'aurais de la chance si j'arrive à m'extirper hors de la tente.
Her zaman kıçımı kurtardığın için çok şanslıydım.
J'avais de la chance que tu sois toujours là pour me tirer d'affaire.
Bunu atlattığımız için şanslıyız.
On a de la chance d'avoir maîtrisé la situation.
Ben şanslı tavşan ayağımı getirdim.
J'ai ramené ma patte porte-bonheur.
- Şanslıyım. - Evet bana sahipsin.
C'est moi, ta récompense.
Bilemiyorum. Sanırım yeniden şanslı hissediyorum.
J'imagine que la chance me sourit à nouveau.
Bu sefer şanslıydım. Peşine düşmedik.
Vous avez de la chance qu'on soit pas venus chez vous.
Düşük yaptığın için şanslı olduğunu söylemek istemem ama aklıma gelen ilk şey de buydu.
"Chanceux" n'est pas le mot juste pour décrire un avortement, mais c'est le premier mot qui m'est venu à l'esprit.
Hayır, şanslıydım.
Non. C'est le bon mot.
Onu içeri almadığımız için şanslı.
Elle a de la chance qu'on ne l'emmène pas ce soir.
Hayatımda olduğun için çok şanslıyım.
Je suis si chanceux... De t'avoir dans ma vie. T'avoir ici me fait sentir que je peux...
Şanslısın adamım.
Tu a de la chance, mec.
- Şanslıyım o zaman.
Je suis chanceux dans ce cas. Non.
Diaz ve ailesi onlara ilk biz ulaştığımız için şanslı.
Diaz et sa famille sont chanceux qu'on soit allé chez eux en premier.
Şanslısın ki, çılgınlığa bayılırım.
Mais heureusement pour toi, j'aime la folie.
Şanslısın adamım.
Tu es un garçon chanceux.
Onu öldürmediğim için şanslıyım.
Je suis chanceuse de ne pas l'avoir tué.
Gelmiş geçmiş en şanslı adamım ben!
Ça ne m'a pas l'air très actuel.
Sen şanslısın vurulmak alamadım.
Tu as de la chance de ne pas t'êtres fait tiré dessus.
Evet, ve sizin için ne kadar şanslı, benim bilgisayarlardan, yaptın ne istediğini alamadım çünkü?
Et quelle chance pour toi, parce que tu n'as pas trouvé ce que tu voulais dans mes ordinateurs, n'est-ce pas?
Ben şanslıyım.
Je suis chanceux.
Dişlerim bende kaldığı için şanslıyım.
J'ai de la chance d'être en possession de mes propres dents.
Daha sana yardım ettiğime şanslısın. Bana son yaptığın Enzo'ya beni boğarak öldürmesini söylemek olduğunu düşünürsek.
Tu as de la chance que je t'aide, sachant que la dernière chose que tu as faite pour moi a été de dire à Enzo de m'étrangler.
Eğer şanslıysak istasyonlarda olabilir ama biraz zamana ihtiyacım var.
Peut-être aux gares.
Evet, şanslıyım.
J'ai de la chance.
Bugün senin şanslı günün galiba hayatım.
C'est ton jour de chance, ma belle.
Görünüşe göre Bay Gatchell şanslı günündeymiş.
Il semblerait que M. Gatchell soit dans son jour de chance.