English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Ş ] / Şanslıyız

Şanslıyız tradutor Francês

1,657 parallel translation
Şanslıyız ki Bay Oliver var.
Nous avons un bienfaiteur, Monsieur Olliver
- İyi bir takımımız olursa şanslıyız.
- C'est déjà bien qu'on ait une équipe.
Şanslıyız.
On est bon.
Dinle Jake. İkimiz de şanslıyız.
On a de la chance tous les deux.
Sana sahip olduğumuz için çok şanslıyız.
On est chanceux de vous avoir.
Ateşlendiği için şanslıyız.
Je ne pensais pas qu'il marcherait.
polisi aramadığı için şanslıyız.
Une chance qu'il n'appelle pas la police.
Bay Bottoms gibi bir komşumuz olduğu için şanslıyız.
Parce que nous avons la chance d'avoir un voisin comme M. Bottoms.
Şanslıyız demek ki.
Tant mieux pour nous.
Ama bu yıl Quentin'e hoş geldin diyebilecek kadar şanslıyız. Quentin, R adasından.
Mais cette année nous avons la chance d'accueillir parmi nous Quentin, qui nous arrive de l'île de La Réunion.
Ne şanslıyız ki, öncülük yapan birkaç eyalet var.
Heureusement, plusieurs de nos états prennent l'initiative.
Ölünce yerin dibinde bir çukura gömülsek bile şanslıyız.
On sera chanceux si on nous enterre.
Şanslıyız, silah yerine kaplumbağaları seçiyor.
Heureusement qu'elle a choisi les turtles plutôt que les flingues.
Yani şanslıyız. Ya ayrıldı ya da öğlen yemeğine gitti.
On a eu de la chance, ou elle est partie manger.
Şanslıyız ki "Winky Dinky Sosislileri" nin içinden çıkan parmağın değeri 10.000 dolardı.
Par chance, le montant perçu pour trouver un orteil dans un hot dog était de $ 10.000.
Şanslıyız ki birini tanıyoruz.
Heureusement pour nous on connait un gars.
İnanılmaz derecede şanslıyız.
On a une chance incroyable.
Bayanlar, baylar. Bu gece ne kadar da şanslıyız. Nehir kenarındaki sahanın efsanesi Lucas Scott bizlerle.
Mesdames et messieurs, quel plaisir on a ce soir... la légende de River Court, Lucas Scott.
Çok şanslıyız.
On a beaucoup de chance.
Herhangi bir şey bulabilirsek şanslıyız.
J'ai eu de la chance d'avoir eu quelque chose.
Ne şanslıyız değil mi?
On a de la chance, pas vrai?
İkimizde etrafı temiz tutma konusunda titiz olduğumuz için çok şanslıyız.
Heureusement, on est tous les deux au stade anal concernant la propreté.
Masa bulursak şanslıyız. Kasabada yemek yiyecek başka hiçbir yer yok.
Oh, eh bien, on aura de la chance si on a une table.
Şanslıyız ki onun gerçekte kim olduğunu bilen yok.
Il est très probable que personne ne sache qui il est vraiment.
Söyleyecek kimse kaldıysa şanslıyız demektir.
Il n'y a plus personne à prévenir.
Eğer genlerimizin muhtemel tüm kombinasyonlarını düşünürseniz, siz ve ben burada olduğumuz için acayip derecede şanslıyız.
Les gens disent parfois "Il doit y avoir davantage que ce seul monde, que cette seule vie."
Şanslıyız ki beni hatırladı.
Heureusement qu'il se souvenait de moi.
Çok şanslıyız.
Quelle chance.
İş buraya kadar gelmediği için şanslıyız bence. Demek istediğim, eğer bu yolu seçseydi bunu anlayabilirdim.
Je suppose qu'on a eu de la chance de ne jamais en arriver là, mais... en fait, si elle l'avait choisi, j'aurais compris.
- Şanslıyız.
Une chance pour nous.
Kimse ölmediği için çok şanslıyız.
On est chanceux que personne n'ait été tué.
Hayır. Biz diğer ailelerden daha şanslıyız, çünkü biz gerçekten gidiyoruz.
On a plus de chance que certaines familles, car on part.
Şanslıyız ki diğer insanların temizlik anlayışı bizimki gibi değil.
Mais heureusement pour nous, l'idée qu'ont les gens sur la propreté est différente de la nôtre.
Asıl mesele, sonuçları üç gün içinde alırsak şanslıyız.
On aura leurs résultats sous 3 jours.
Şanslıyız bugün.
On a du bol.
Nimmi, biz çok şanslıyız.
nimmi, nous sommes si chanceux.
Dışarısı o kadar soğuk olmadığı için şanslıyız. Yoksa kimse bu kahrolası devrimi başlatamayacaktı.
C'est de la chance qu'il fait pas froid dehors, sinon il n'y avait personne pour démarrer cette Révolution de merde.
Benim beş şanslı yıldızım.
Mes cinq étoiles filantes.
Birimiz bunu yapmalı, haksız mıyım? Bunu aramızdaki en şanslı kişinin yapması gerekiyor ki o benim. - Haksızsam söyleyin.
Faut envoyer celui qui est le plus capable de tenir :
Yarının şanslı, yetenekli yıldızı Bay Tiny Joe Dixon!
Qui a assez de chance et de talent pour être la star de demain? M. "Mini" Joe Dixon!
Sanırım gerçekten fazlasıyla şanslıyız, öyle değil mi?
Je suppose que nous avons vraiment de la chance...
Yoko ve ben, birkaç hafta önce bu adamla tanıştığımız için yeterince şanslıydık.
Yoko et moi avons eu la chance de rencontrer cet homme il y a environ un mois.
Biz gerçekten şanslıyız. O harika bir çocuk.
C'est une enfant remarquable.
Düşündükçe, o günün şanssız bir adamın en şanslı günü olduğuna inanıyorum.
Eh bien, quand j'y repense, c'est mon plus beau jour de chance dans une vie de malchance.
Ailesiyle önceden şanslıydık ama bir masumu öldürmeden önce onları durdurmalıyız.
On a raté une fois avec ses parents, il faut les arrêter avant qu'ils tuent.
Eğer çaresizseniz....... şanslısınız demektir. Burası şehir hastanesi. Etrafta bu konuda işinize yarayabilecek. çok sayıda eroin bağımlısı var.
Si vous êtes désespéré, vous êtes chanceux car c'est un hôpital de ville et y a plein de psy qui seront ravis de s'occuper de vous.
Kurtulan varsa şanslı sayılırız.
Il n'y a plus guère d'espoir.
Belkide bu konuda kendimizi şanslı saymalıyız.
On devrait peut-être s'estimer heureux.
Burada ise algoritma, bilgisayara, kamu kayıtlarından alınan bilgilerden hangisini saklayacağını, hangisini "bir blok halinde" atacağını, hangisini konu dışı olarak ayıracağını söyleyecek ; ta ki bu veri yığınından yavaş yavaş anlamlı bir şekil belirinceye kadar. Eğer şanslıysak bu şekil elimizdeki mevcut şekil ile bağlantılı olacak, yani rastgele seçilmiş okul nişancımızın profili ile.
Bien, dans ce cas, l'algorithme dit à l'ordinateur quels détails des dossiers publics garder et lesquels "éclater" - ie rejetter ce qui n'est pas pertinant - jusqu'à ce que doucement une image apparaisse de ce bloc massif de données... qui, tu sais, si on est chanceux, correspond avec une image déjà existante :
Her neyse, bunca yıldan sonra seni bulduğum için çok şanslıyım... ve bir sonraki aşamaya adım atıp, beraber yaşamamız gerektiğini düşünüyorum.
Bref, je suis tellement content de t'avoir retrouvée après toutes ces années que je me dis qu'on pourrait passer à l'étape suivante et emménager ensemble.
Bir süreliğine iyi işlerimiz vardı ama sırf şanslı olduğumuz içindi ve şimdi şanssızız.
Il y avait de bons boulots pendant un temps, mais c'était juste qu'on avait de la chance, et maintenant on en a moins.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]