Alacak tradutor Português
10,613 parallel translation
Hisse senedi fiyatını kurtarmak zaman alacak sadece.
Mas as ações vão demorar a recuperar.
Ordu, asker ailelerinin daha fazla kederlenmemesi için genellikle kendi kayıtlarından onlara ait alyans gibi duygusal öğelerin yerini alacak eşyalar yaptırır.
O Exército, não se poupa a esforços para poupar as famílias dos militares de mais sofrimento. Muitas vezes, substitui os objectos de valor sentimental como alianças dos seus registos.
Herkes 2 granola bar ve yarım litre su alacak.
Duas barras de cereais cada e meio litro de água.
Buraya uğrayıp lastiğini alacak.
A May vai gravar mais logo e vem buscar o círculo de borracha.
Sadece biraz zaman alacak.
Vai levar tempo a fazê-lo ajudar-nos.
Yer değişimi ile yeni bir kimlik alacak mı?
Recebe recolocação e uma nova identidade?
Babası beni birkaç saat içinde alacak.
O pai dela vem-me buscar, daqui a um par de horas.
Herkesin nasıl ilham alacak birine ihtiyaç duyduğunu.
E como toda a gente precisa de alguém que a inspire.
Tehlikeli madde ekibi için uğraşıyorum ama toplamak biraz zaman alacak.
Vou juntar uma equipa biológica, mas vai demorar algum tempo a reunir.
- Büro sana başkasını alacak.
A agência compra-te uma nova.
Bütün gününü alacak çünkü.
Pois vai levar o dia todo.
Liderliği geri alacak!
Ele vai tomar a liderança outra vez!
Bütün parayı o mu alacak?
Ele recebe o dinheiro todo?
Biraz zaman alacak.
Vai levar-me algum tempo.
- İşi alacak mısın?
Vais aceitar o trabalho?
Rüşvet alacak ve ellerini kirletecek tarzda bir adamdı.
Ele era do tipo subornável, que sujava as mãos.
Webber geçici olarak yerimi alacak.
O Webber vai ficar no meu lugar.
Ödül alacak mıyım?
E ganho um prémio?
Ve eğer kalırsak, popon bir ev kadar büyük bir hal alacak.
Além disso, se ficarmos, o teu rabo vai ficar do tamanho de uma casa.
İnan bana, senin yüksek güvenlikli bir hapishanede çürüdüğünü görmekten keyif alacak bir sürü meslektaşım var.
Acredite, há muitos colegas meus aqui perto de nós que gostavam de vê-la apodrecer numa prisão de máxima segurança.
Burada ölüme terkedilene kadar önüne yemek koyacak veya alacak olan adam olduğumu düşünüyorum.
Acho que isso me transforma na mão que tudo dá e tudo lhe tira, até que apenas lhe reste o tempo e o espaço.
Sapığın tekinden evlilik tavsiyesi alacak değilim.
Não preciso de conselhos matrimoniais de uma depravada.
Bundan sonra işçiler dolar başına 20 sent alacak.
Daqui em diante, os trabalhadores vão receber 20 centavos por dólar.
Çinliler olmadan Ma'an'ı geri alacak adamımız yok.
Sem os chineses, não temos homens para retomar Ma'an.
Yarın ilk uçakla buraya gelip elimizdeki tetikçiyi federal gözaltına alacak.
Chegará no primeiro avião da manhã para colocar a nossa assassina sob custódia federal.
Casus olmak istememin diğer sebebi de lazer silahı alacak olmam.
Quero ser espião para usar uma arma laser.
- Ciddi ciddi o ceketi alacak mısın?
Vais mesmo tirar-lho?
Anne sana alaycıkuş alacak.
A mamã vai comprar-te um rouxinol
Anne sana elmas yüzük alacak.
A mamã compra-te um anel de diamantes
Buradaki esas soru, Kirkin, Callen'a yardım karşılığında ne alacak?
O principal aqui é, o que é que o Kirkin está a receber para ajudar o Callen?
Onlar seni alacak, ben de takip edilmemen için anahtarı.
Eles levam-te, eu levo a chave para não poderes ser rastreado.
Bana göre, şu anki durumumda kulenin tepesine ulaşmam bir buçuk günümü alacak.
Acho, na minha condição atual, que demoro um dia e meio a chegar ao topo da torre.
Doktor, Lord Başkan, bu riski cidden göze alacak mısınız?
Doutor, Senhor Presidente, está pronto para correr esse risco?
.. ve ekstreyi alacak,
Ficas com o extracto...
Byth Encil ülkemizi elinizden alacak.
O grupo Byth Encil recuperará o nosso país.
Bu umudu neredeyse elimden alacak olduğunun farkında mısın?
Tu sabes que quase me tiraste essa esperança?
Kaydettiğiniz her şey şu an sonsuza dek kayıt altında. Söylediklerimiz ya da yaptıklarımız ne kadar kişisel olursa olsun gözetim altında olmak kariyerimizin geri kalanında resmi belgede yer alacak.
Tudo o que gravaste vai ficar registado para sempre, não importa se tudo o que dissemos ou fizemos quando estávamos a ser vigiados, foi pessoal ou não, vai ficar registado oficialmente, para o resto das nossas carreiras.
Anlattım, çünkü adaylığını alacak ve onu korumak zorundayım.
Sim, eu disse-lhe, porque ela vai ser nomeada, e eu tenho de a proteger.
- Büro gelecekteki bombalama olaylarına karışı önlem alacak mı?
Estará o bureau a tomar todas as medidas para evitar... - Não percas a esperança.
Büromuz davanızı elinizden alacak.
O FBI vai tirar esse caso da sua mesa.
Kurallari yikip beni içeri alacak kadar çaresiz.
Suficientemente desesperado para violar o protocolo e deixar-me entrar.
O armut ve manchego salatasıyla minik bonfile alacak.
Ela vai querer o filet mignon, com salada de pera e queijo.
Sabah yola çıkıyoruz ama kâhya yanına alacak.
Continuaremos pela manhã, mas o cozinheiro poderá levá-la na viagem.
Banks'in kanını alacak teçhizatlarımız yok.
Não conseguimos tirar-lhe sangue.
- Bu iş pis bir hal alacak.
- Isto vai sujar tudo.
Yine içgüdüm kontrolü eline alacak.
O instinto apodera-se de novo.
Bunu sindirmesi zaman alacak.
Isso é muita coisa para digerir.
Biraz zaman alacak gibi.
Provavelmente vai levar ainda algum tempo.
- Biraz zaman alacak.
Isso demora tempo.
Joe mis gibi temiz hava alacak.
Erica, preciso de ti!
Oradan teslim alacak.
Ele vai levá-la de lá.
alacakaranlık kuşağı 39
alacakaranlik kuşaği 23
alacaksın 58
alacaksınız 23
alacak mısın 19
alacağım 105
alacağız 40
alacakaranlik kuşaği 23
alacaksın 58
alacaksınız 23
alacak mısın 19
alacağım 105
alacağız 40