Biliyorsun ya tradutor Português
653 parallel translation
New York'u falan biliyorsun ya.
Conhece Nova Iorque e tudo isso.
- Ezbere biliyorsun ya.
- Mas tu sabe-lo de cor.
Biliyorsun ya, umarım hiç ölmeyiz!
- Tu! Oxalá nunca morramos!
Ne biliyorsun ya da ne bildiğini sanıyorsun?
O que é que já sabe ou pensa que sabe?
Nasıl başladığını biliyorsun ya, Francesco?
Sabes como começou, Francisco?
Biliyorsun ya.
Tu sabes.
Gazetede hâlâ senin hakkında yazılar yazıyorlar. Biliyorsun ya, kahraman oluşunla ilgili.
Ainda fazem editoriais nos jornais sobre seres um herói.
Biliyorsun ya Ralph.
Sabes, Ralph.
Biliyorsun sorun ya da kavga çıkarmak istemiyorum, ama... Bak, sığırlarımıza ne oldu, bak bugün neler oldu.
Sabe que não procuro briga nem problemas, mas... olhe o que aconteceu ao gado, o que aconteceu hoje.
- Sen de biliyorsun, onları Laura'ya sadece ödünç vermiştim.
- Só as emprestei a Laura, com sabe. - Claro que sim, Waldo.
Laura'yla aranda olan her şeyin bittiğini ya da yakın bir zamanda biteceğini biliyorsun.
Sabes que está tudo acabado entre ti e Laura, ou ao menos estará em breve.
Emirlere uyup Marsilya'ya gidersem neler olacağını biliyorsun.
Se eu cumprir as minhas ordens e rumar para Marselha, veja o que irá acontecer.
Bıçaklanası ya da vurulası bir kalbim var tabi ama... demek istediğimi sen de biliyorsun.
Oh, tenho coração para ser apunhalado ou ferido a tiro, mas... sabe o que eu quero dizer.
Mavnanın kıyıya çıkacağını ve öleceğini biliyorsun.
A tua embarcação chega a terra, e tu sabes que vais morrer.
Öyle ya da böyle, alacağımı biliyorsun.
Espanta-me ver-te assim.
Doğru ya da yanlış, bir sonraki cinayette seni asacaklar, biliyorsun.
Certo ou errado, vão enforcar-te por outra morte. Tu sabes disso.
Ve senin Laura'ya karşı tehditlerinin böyle olduğunu biliyorum, tehditler! Nereden biliyorsun?
E as tuas ameaças à Laura, não passam disso!
Evet, ve sen de borsa konusunda bir şeyler biliyorsun, ya da son 17 yılı boşa harcadın.
Sim, e também sabes alguma coisa sobre o mercado de ações, ou terás desperdiçado os últimos 17 anos de vida.
Biliyorsun, şu anda seni Amerika'ya götüremem ama bu saçma kuralı yakında değiştireceklerinden eminim.
Não poderei levar-te para a América, mas eles terão de mudar essa lei ridícula em breve.
- Biliyorsun, beni dışarıya çağırdılar.
- Eles desafiaram-me.
Belki onları tanımıyorsun ya da konuşmuyorsun ama sen onlara, onlarda sana bakıyor ve yalnızca onların orada olduğunu biliyorsun.
Talvez nem sequer as conheças. Talvez não fales com elas. Mas olhas e elas olham, e sabemos que elas estão ali...
Biliyorsun, bayan, annen ve sen karşıya geçtiğinizde, şehirde çok rahat bir gece geçirmenizi isterim.
Missy, tu e a tua mãe podem atravessar agora, e passarem uma noite confortável na cidade. - Eu ia gostar disso.
Peki sonra ne olacak? Buradan neredeyse her ay dışarıya altın gönderdiğimizi biliyorsun.
Sabes que todos os meses sai daqui um carregamento de ouro.
Bela olduğunu biliyorsun. Amerika'ya gitmeliydin.
Você devia ter ido para a América.
Ya onlar ya bendim, sen bunu biliyorsun ve bu kasaba da biliyor.
Espera aí, não fui eu, tu sabes, e a cidade também sabe...
Merdiveni nasıl aşağıya indireceğini biliyorsun.
Ajudo-a a fazer isso! Sabe como os fazer baixar a escada.
Görüyorsun ya, Dışülke'yi biliyorsun.
Como vê, conhece os Países Exteriores.
Teksas'ta hiç kimsenin bir Meksikalıya dinamit satmayacağını biliyorsun.
Sabe bem que ninguém no Texas vai vender dinamite a um mexicano.
Adresi biliyorsun, ya?
Tem a morada?
Biliyorsun, burayı satmak ya da birilerine devretmek istiyorum.
Eu deveria vender ou dar este palácio.
Ya sen ne biliyorsun?
E o que você sabe?
Biliyorsun, Kris... Bence Dünya'ya dönme zamanın geldi.
Kris... acredito que é o momento de que retorne à Terra.
Biliyorsun, pek şanslı ya da cesur sayılmam ama seni ve bebeği düşünüyordum ve aniden yapıverdim.
Sei que não sou muito sortudo, ou corajoso... mas estava a pensar em ti e no bebé, e acabei por o fazer.
Hadi ya. İstiyorsun ve istediğini de biliyorsun.
Você sabe muito bem que também quer.
Kahvaltıya kalacak mısın, yoksa yemeyi de mi önceden biliyorsun?
Ficas para o pequeno-almoço, ou já sabes comer?
Rebecca'ya "teneke" deme, biliyorsun rahatsız oluyor.
Querido, não diga "estanho" à Rebecca. Sabe que a aborrece.
Corsica'ya gittim, biliyorsun, malum adayı ziyaret ettim malum kişiyle görüştüm.
Sabeis que fui à Córsega? E visitei uma certa ilha e vi uma certa pessoa. Nada disso teria acontecido se não fosseis vós.
Dinle Sylvie bu o kadar karmaşık değil. Ya bu çantayı alırsın yoksa ne olacağını biliyorsun. Annenle ben lokantaya gideceğiz ve seni yalnız bırakacağız.
Agora ouve, se não levares esta carteira, vamos ao restaurante e deixamos-te sozinha.
Bu tam bir saçmalık ve sen biliyorsun. Eğer o Starbuck ya da Boomer ya da yeni bir öğrenci olsaydı da bunu yapardın.
Se fosse o Starbuck ou o Boomer ou um cadete do primeiro ano, faria o mesmo.
Biliyorsun, eğer Rıfkı'ya gerçekten zarar vermek istiyorsan...
Sabes, se quiseres mesmo fazer mal ao Rifki...
Şimdi biliyorsun, in aşağıya.
Bem, agora já o sabes. Por isso.. para baixo!
Biliyorsun, yarı yarıya senin rahatlık bölgesine gitmek için safları kıracaklardan biri olacağını bekliyordum.
Pensei que fosses tu o primeiro a romper fileiras e a voltar ao conforto do lar.
Söylüyorum, " Evet, bunu biliyorsun.
Eu digo, " ya, sabes....
Evet, kim olduğumu biliyorsun herneyse.
Ya. Ele sabe bem quem sou...
Sen Cassandra'ya inanmayanlara ne oldu biliyorsun.
- Claro. Tu sabes o que aconteceu aos que não acreditaram na Cassandra.
Biliyorsun, Lamda Lamda Lamda'ya girebilirsek, karnavalda eş olabiliriz.
Sabes, se entrarmos na Lambda Lambda Lambda, poderiamos ser parceiros na feira que se vai realizar.
Biliyorsun, Almanya'ya tayinini talep edebilirsin.
Podias pedir para ser enviado para a Alemanha.
Biliyorsun, Cal ya da ben o nehirde boğulabilirdik.
Sabe bem que sim, senão eu e o Cal teríamos morrido afogados no rio.
Ya da aslında ne geleceğini biliyorum ve muhtemelen sen de biliyorsun.
Ou talvez eu saiba, e também você, provavelmente.
Şu çocuğu biliyorsun, hani Delta'ya katılan.
Aquele miúdo veio para a Delta.
Avrupa'ya gittiğimizi nerden biliyorsun? Bu bir sır!
Como sabes que vamos para a Europa?