English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ B ] / Bir saat kadar önce

Bir saat kadar önce tradutor Português

325 parallel translation
Kapama saatinden bir saat kadar önce büyük siyah arabası olan bir adam geldi.
" Cerca de uma hora antes de fechar, chegou um tipo num carro preto grande.
- Bir saat kadar önce çıktı.
- Saiu há cerca de uma hora.
Şu tesadüfe bak ki, bir saat kadar önce Lionel ile birlikteydik.
- Estive com o Lionel, há uma hora.
Bir saat kadar önce öncü birliği ile haber geldi.
Um relâmpago apanhounos.
Amiral Wards'un bu emri bir saat kadar önce elime geçti.
Recebi esta mensagem do almirante Wards há cerca de uma hora.
Bir saat kadar önce toprak kayması oldu.
Ouve uma derrocada de terra à uma hora atrás.
Bir saat kadar önce buradaydı.
Ele esteve aqui em baixo, sabe, há cerca de uma hora atrás.
Aynı Eylül gününde, yaklaşık bir saat kadar önce... şehrin başka bir bölgesinde...
Cerca de uma horas antes, nequela mesma tarde de Sábado em Setembro... noutra zona da cidade...
- Evet, bir saat kadar önce.
- Sim, mas foi há uma hora atrás.
Bir saat kadar önce kalanları almaya gitmiştim.
Fui buscar o tabuleiro dele há quase uma hora.
Bir saat kadar önce, Alfa 60'ın 1.4 milyar sinir hücresinden biri seni sorguya aldı.
Há uma hora, foi interrogado... por um dos 14 biliões de centros nervosos que compõem Alpha 60.
Bir saat kadar önce üç adam geldi.
Há uma hora, passaram três homens.
Ulusal Güvenlikten, salgın ekibinde güvenlik kontrollerini yapan arkadaşımız, bir saat kadar önce bir konuşma yakalamış
Um aviso do nosso amigo da NSA... que está a fazer o controlo de segurança da equipa Wildfire.
Üzgünüm, Bayan Goodland. Bir saat kadar önce kocanızın arabasını bulduk.
Lamento, Sra. Goodland, encontrámos o carro do seu marido há cerca de uma hora.
- Evet. Onları bir saat kadar önce aradım ve saat 10.00'da benimle, burada buluşmalarını istedim.
Sim, liguei-lhes há uma hora atrás e pedi-lhes que viessem aqui às 22 : 00 horas.
Bir saat kadar önce Münih istasyonundaymış. Hamburg'a telefon etmiş.
Ele esteve na Estação de Munique há uma hora, a telefonar para Hamburgo.
- Babanız bir saat kadar önce gitti.
- O seu pai partiu há cerca de uma hora.
- Bir saat kadar önce.
- Foi há cerca de uma hora.
- Yalnız mı? Bir saat kadar önce, yanına 1-2 kız çıktı.
Subiram duas raparigas.
Şimdi, bir saat kadar önce, dükkanın yörüngesine giren, 150 kiloluk kadını hatırladın mı? Dişlerinin arasına tavuk kanadı kaçmış olan mı?
Tive que abandonar a ponte para te dizer, mas tivemos muitas queixas sobre este hambúrguer.
- Bir saat kadar önce.
- Há cerca de uma hora.
Bir saat kadar önce Harlemwood barı soymaya çalışan soyguncu polisler tarafından öldürüldü.
Um pistoleiro foi morto Em um tiroteiro com a polícia Como ele tentou roubar o bar do Harlemwood. Pouco menos de uma hora atrás.
Q sahneye çıkmadan bir saat kadar önce.
Uma hora Antes Q ir cima.
- Bir saat kadar önce, Amerikalı biriyle çıktı.
Ela saiu há cerca de uma hora, com um americano.
Bir saat kadar önce bir yardımcım, Rogers soyadlı birinden bir kayıp ihbarı aldı.
Há uma hora, foi-nos comunicado um desaparecimento por um tipo chamado Rogers.
Bir saat kadar önce yakaladım.
Pesquei há uma hora.
Evet, bir saat kadar önce.
Sim, acerca de uma hora atrás.
Bir saat kadar önce.
Há cerca de uma hora.
St. Franks'in aşağısındaki kursta şiir dersi alıyor,... yaklaşık bir saat kadar önce eve dönmüş olması lazımdı.
Ela tem uma aula em St Frank esta noite. Uma aula de poesia. Devia ter chegado há mais de uma hora.
Bir saat kadar önce oldukça telaşıydı.
Esteve muito agitado há cerca de uma hora.
- Ne zaman? - Bir saat kadar önce.
- Há cerca de uma hora atrás.
- Bir saat kadar önce Giles'la beraber bir çeşit keşfe çıktılar.
- Ela saiu com o Giles, há uma hora. - Algum tipo de excursão de trabalho.
Bir saat kadar önce çıktı. Seninle şehir merkezinde buluşacağını söyledi.
- Foi há 1 hora ter contigo.
Ama önce bir saat kadar şu küvetin içine girip iyice serinleyeceğim.
Mas agora vou pôr-me de molho na banheira durante uma hora.
Yarım saat kadar önce buradaydı, eyerlerini aldı. Sonra da kasadan bir torba altın alıp, aceleyle çıktı.
Veio à meia hora, levou os alforjes... uma talega de oiro da caixa forte, e foi-se.
Şu anda, gemi iki saat önce tam iniş yaptığı noktada hareketsiz bulunmakta. Ve şimdiye kadar içerisinde bir hayat belirtisi görülmedi.
A nave está neste momento parada exactamente onde aterrou há 2 horas atrás, e até agora não há sinais de vida vindo do seu interior.
Bir saat önce adli tıbbın basına söylediğine göre kız, her ne kadar boğulma sonucu öldüyse de bereler, bir boğuşmanın yer aldığını gösteriyor.
Há um hora, o médido Legista informou a Imprensa... que apesar da morte da rapariga ter sido causado pelo afogamento, contusões indicariam que que teria havido luta.
Kapıyı kilitlemeden önce bir iki saat kadar çalışır, Ama eminim hiç bu kadar geç- -
Ele trabalha algumas horas antes de fechar tudo... mas tenho certeza de que nunca ficaria até tão tarde...
Yarım saat önce bir denizaltının farkedildiğini ve bunu bana bildirmenin bu kadar zaman aldığını mı demek istiyorsunuz?
Está a dizer-me que um submarino foi detectado há mais de meia hora e que demoraram todo este tempo para me informarem?
Bak ben hatırlıyorum, beş yıl kadar önce... bir tur atmak için birkaç saat alırdı ve... bir depo dolusu benzin gerekirdi.
Eu me lembro de uns cinco anos atrás... bastava umas duas horas e um tanque cheio.. pra fazer o circuito.
Şimdi, Bu olağanüstü durum bir fırtınaydı. 18 saat kadar önce... Nimitz bu fırtınanın içinden geçti.
Uma tormenta por que passou o Nimitz ha menos de 18 horas.
Komik. Yaklaşık 24 saat önce, gemi doktoruna buradan pek farkı olmayan bir hayatı ne kadar istediğimi söylüyordum.
É engraçado... ainda ontem estava a dizer ao médico da minha nave que desejava uma coisa não muito diferente do que temos aqui.
Anladığım kadarıyla, haneye tecavüz bir saat önce gerçekleşmiş.
Pelo que percebo, o assalto ocorreu há uma hora.
Onu kaçırdın. Yarım saat kadar önce, sarı bir taksiyle gitti.
Foi-se embora num táxi há coisa de meia hora.
Servis edilmeden yaklaşık olarak bir, bir buçuk, hatta iki saat kadar önce açılmalıdır.
ou mesmo duas horas antes de ser servido.
Hükümetin dediklerinden şüphe duymazsak... Oswald'ın 1,5 kilometreyi 6 ila 11 dakika içinde koşması... sonra cinayeti işlemesi, yönünü değiştirip... Teksas Sineması'na kadar bir kilometre daha yürümesi... ve saat 13.30'dan önce orada olması gerekir.
Mesmo dando ao governo o beneficio da dúvida, teria de fazer esse km e meio entre 6 a 1 1 minutos, mata o polícia, voltar para trás, percorrer 800 metros até ao Texas Theater e chegar lá antes da 1 e 30.
Anlaşılan dün, Adelphi Oteli'nden sabah 11'de ayrılmış. Tren, Paddington istasyonundan kalkmadan bir saat önce yani. Akşam 10'a kadar da geri dönmemiş.
Aparentemente deixou o Adelphi ás 11.00 H de ontem, uma hora antes do Expresso sair de Paddington e não regressou até depois das 22.00 H.
Zor birkaç ay geçirdik. Ama bunu gururla söylüyorum. Azimli ve kararlı bir çalışma sonucunda yarım saat önce,... şu ana kadar inilen buz tabakası derinliği rekorunu kırdık.
Passámos uns meses frustrantes, mas depois de muita insistência, orgulho-me de vos comunicar que há meia hora ultrapassámos o recorde anterior de perfuração da capa de gelo.
Ama daha bir saat önce düşündüklerimizi dikkate alırsak o kadar da fena sayılmaz, değil mi?
Tendo em conta o que pensávamos há escassas horas, não é assim tão mau, pois não?
Yarım saat önce kocası geldi... ve ona bir kase çorbayı fırlattı. Çünkü kocasının onu ne kadar sevdiğini kavrayamıyordu.
Meia hora antes o marido atirara-lhe com um prato de sopa por ela não saber como ele a amava.
Anladığım kadarıyla Bay Tolar iki saat önce buraya gelmiş ve bir şişe Whelan viskisi söylemiş.
Pelo que percebi, o Sr. Tolar chegou há duas horas, pediu uma garrafa de Whelan Bitters.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]