Dürüstlük tradutor Português
966 parallel translation
Dürüstlük en iyi politikadır.
A honestidade é a melhor política.
Betty dedi ki ; dürüstlük en iyi politikadır.
Ela disse que a honestidade é a melhor política.
- Bu dünyada hiç dürüstlük yok mu?
Será que já não há honestidade neste mundo
Dürüstlük takınıp yalan söyledi, seninle hiç karşılaşmamış.
Pois vou fazer com que se lembre de mim e nunca mais me esqueça.
Dürüstlük ve eski günlerin anısına.
Por seres sincero e pelos velhos tempos.
Dürüstlük diye bir şey var.
Há que ser justo...
Evliliğimizden geriye biraz dürüstlük kalsın hiç değilse.
Deixa que haja alguma dignidade no nosso casamento. Poupa-nos a esta cena.
Uyaniklikta oldugu kadar dürüstlük konusunda da bilgili olsaydiniz...
Se fosses täo honesto como és de esperto...
İngiliz gemilerinde böyle dürüstlük abidelerine denk gelirsin işte.
A bordo de um navio inglês encontramos um tal ar de incorruptibilidade.
- Bak, Walter bahsettiğim iş zeka ve dürüstlük ister.
- Olhe, Walter proponho-te um emprego que requer talento e integridade.
Korkarım bu işe yaramaz efendim. Tek ve yegane meziyeti dürüstlük.
Penso que não resultaria, a honestidade é a sua única virtude.
- Olmaz. Hayatım boyunca adaletsizliğin ve sahtekarlığın dürüstlük bayrağı çektiğini gördüm.
Toda a minha vida vi injustiça e desonestidade... hasteando a bandeira da decência.
Gerçek dürüstlük.
Esta é a pura verdade.
Önemli konularda belirleyici olan dürüstlük değil tarzdır.
No que respeita à importância... é mais vital o estilo do que a sinceridade.
Dürüstlük.
É honestidade.
O, uzaktan sevebileceğiniz dürüstlük abidesi olan Sör Galahad değil.
ele nâo é um cavaleiro andante que ama á distância.
İkinizden de dürüstlük istiyorum.
Quero a franqueza de ambos.
Senden dürüstlük bekleyebileceğimi sanmıyorum.
Não espero que seja justo.
- Dürüstlük!
Honestidade!
Kahrolası dürüstlük, öldürüyor beni.
Tão danada de honesta, que me mata.
Bir şey yapıyorsun, onu senden çalabiliyorlar. Ama kendimiz yaptık diyerek etrafta dolaşmak dürüstlük oluyor.
Se fizer algo pode ser que lhe roubem isso... mas tenho muito honra para dizer que fizeram eles mesmos.
" Gelseydim, akademik dürüstlük ruhundan etkilenerek...
" Se fosse, talvez me entusiasmasse com o espírito da pureza académica...
Evet, belki dürüstlük çoğu kez çirkin ve acı fakat benim yaptığım gibi onunla yüzleşilmesi gerekir.
Sim, talvez a honestidade, muitas vezes, seja feia e amarga, mas tem que ser encarada, como eu a encaro.
Davranışlarında bir dürüstlük olsaydı, daha farklı davranabilirdim.
Se parecesse honesta, eu agiria diferente.
Dürüstlük konusunu karıştırıyorsun.
Estás a confundir o termo "decente."
İşi aldığım ilk gün dedi ki, "Larry, senden tek istediğim dürüstlük", hatırladın mı?
Quando consegui o emprego, disse : "Larry, só te peço a verdade."
Aynı günde hem haysiyet hem de dürüstlük mü!
Dignidade e honestidade numa só tarde!
Sen dürüstlük timsaliydin.
Tu eras a própria integridade.
Arzumuz, hoş görülmeyecek şeyleri hoş görerek dayanılmaza dayanarak ve sorumluluklarımızı ve kat edilmesi gereken yolun uzun olduğunu unutmayarak, tüm gücümüzü geleceğin inşasında kullanıp, derin bir ahlak ve dürüstlük duygusuyla gelecek kuşaklar için barışın egemen olduğu bir dönem başlatmaktır.
É o nosso desejo iniciar uma era de paz para as gerações futuras, tolerando o intolerável e suportando o insuportável lembrando-nos das nossas pesadas responsabilidades e da extensão da estrada, ainda por percorrer e concentrando toda a nossa força na construção do futuro, animados por uma profunda moralidade e uma honestidade firme.
Kimileri buna dürüstlük der.
Há quem chame a isso "sinceridade".
Bu kadar dürüstlük de fazla Thomas.
És bom demais em tudo.
- Tam bir dürüstlük istiyorum, Onbaşı.
- Insisto em absoluta franqueza.
Savaş hayallerini ellerinden aldı, dürüstlük istiyorlar.
Agora elas estão desiludidas, elas anseiam honestidade.
Dayanıklılık, zihinsel bir özelliktir. Yiğitlik, dürüstlük ve hırs gibi.
A dureza é uma qualidade da mente a honestidade e a ambição.
- Dürüstlük timsali bir adamsın.
- É um homem íntegro, Spock.
- Kaptan James Kirk'ü görüyorum. Dürüstlük timsali.
Eu vejo o capitão James Kirk, um homem de moralidade, decência, atraente e forte.
Dürüstlük halka sattığın bir şeydir.
A integridade é algo que se vende ao público.
Erkeklerde inanç. bağlılık ya da dürüstlük arama ;
Não há fé, nem confiança, nem honestidade nos homens.
Dürüstlük... Genelde akıllıca.
A honestidade é... geralmente sensata.
- Dürüstlük istiyordun.
- Queres honestidade.
Dürüstlük, fakire göre değildir.
A honestidade não é para os pobres.
Dürüstlük yavaş yavaş ölmeye başlamıştı.
Aos poucos, a honestidade foi-se esvaindo.
Yani sende dürüstlük kıvılcımı var.
Então resta-te um fogacho integridade.
Dürüstlük kalıcı...
a virtude é eterna.
Dürüstlük, prensip sahibi olmak çok güzel ama sonuçta, bunlar boş sözcüklerden başka bir şey değil.
É óptimo se preocupar-se com justiça e consciência, ou princípios morais... ainda, no final, nada mais são do que palavras vazias, pelo menos nesse buraco sujo.
Beyler iyi niyetlerimi sunuyorum sizlere. Tüm dileklerim sıhhat, zenginlik, özgürlük ve dürüstlük için.
Senhores, desejo a vocês muita... saúde e prosperidade... com liberdade e honestidade.
Güvenilirlik, cesaret, dürüstlük, merhamet, nezaket, sebat ve sabrınızın olması gerekli.
Precisam de integridade, coragem, honestidade, compaixão, boas maneiras, perseverança e paciência.
Lucrezia Borgia cesaret, dürüstlük timsalidir!
Lucrécia Borgia, a que personifica a honra a beldade, a fama honesta!
" kilometre taşları itaat, çalşkanlık, dürüstlük, düzenlilik...
" Os seus marcos são obediência, esforço, honestidade, ordem,
Üstüme tükürdükleri zaman hoşuma gidiyor, dürüstlük bu, keyifleniyorum.
Gosto quando cospem em mim, é honesto.
Bak sana bir dürüstlük örneği Tom.
Aqui está um exemplo de sinceridade, Tom.