Fazla bir şey değil tradutor Português
300 parallel translation
Pek fazla bir şey değil.
- Pouca coisa!
Altın çünkü altın bir hiçti. Ayaklarının altındaki kumdan fazla bir şey değil... ya da dönüştüğümüz taştan.
Dourada por que ouro era nada, mais do que areia sob seus pés, ou a pedra na qual nos tornámos.
O da fazla bir şey değil.
Bem, não é muito.
Fazla bir şey değil. Sadece onu iyice dövdü.
Nada de mais, só lhe deu uma sova.
- Fazla bir şey değil, sadece İmparatora karşı saldırı var.
Nada de especial, só um atentado que houve contra o Imperador.
- Fazla bir şey değil.
- Nada de especial.
İstediğim fazla bir şey değil
Não peço muito
Çok da fazla bir şey değil.
Não muito.
Fazla bir şey değil.
Quase nada.
- Fazla bir şey değil.
- Pouca coisa.
Fazla bir şey değil.
Não é muito.
Fazla bir şey değil...
Muito pouco
Şu an için pek fazla bir şey değil.
Isso não vale muito agora.
Çok fazla bir şey değil.
- Não muito.
- Fazla bir şey değil, küçük bir iş.
- Näo é muito. É à comissäo.
Şu an için, pek fazla bir şey değil.
- No momento, não muito.
Fazla bir şey değil.
Pouca coisa.
Fazla bir şey değil, ufak bir hediye.
Não é uma grande coisa.
Fazla bir şey değil aslında, yalnızca gülümsemeni, sessiz olmanı, ve işbirliğini.
Muito pouco, na verdade. Só o seu sorriso, o seu silêncio e a sua cooperação.
Fazla bir şey değil, sadece bir iki isim...
- Nada de mais. Só alguns nomes.
Benim için yaptıklarından fazla bir şey değil.
Nada mais do que ele fez por mim.
Pek Fazla Bir şey Değil..
É a nossa jurisdição.
- Fazla bir şey değil. Sadece iki kaçak için kontrol.
- Procuramos uns fugitivos.
- Fazla bir şey değil.
- É o mínimo.
Ben de " Fazla bir şey değil.
E eu digo : " Nada de especial.
Tabii, fazla bir şey değil ama, ihtiyaçları o kadar zaten.
Claro que não é muito, mas de mais não precisam.
Fazla bir şey değil.
Nada de mais.
- Fazla bir şey değil.
- Pouco.
Çok fazla bir şey değil.
Não eram muitas.
Fazla bir şey değil ama, önemli olan düşünce.
É pouco, mas o que vale é a intenção, certo?
- Ne anladın? - Fazla bir şey değil.
- Descobriste alguma coisa?
Bir dost olarak senden fazla bir şey istemiyoruz, öyle değil mi?
Não é pedir muito entre amigos, pois não?
- Yanlızca küçük bir şey, fazla değil.
- Um pequeno detalhe entre amigos.
- Fazla iş gerektiren bir şey değil.
É bem fácil.
Yapabileceğim fazla bir şey yok, değil mi?
Não há nada que eu possa fazer, certo?
Kullanabileceğim fazla bir şey yok, değil mi?
Não sobrou-me muita coisa para prosseguir, não é?
- Fazla bir şey söylemedi, değil mi?
Afinal não disse grande coisa.
- Fazla bir şey değil.
- Nada de importante.
Boş bir kurtarma botu belki ufak bir bayrak, ülkemin simgesi. Fazla bir şey değil.
- Não muito.
Ama aslında, ona söyleyecek fazla bir şey yok, öyle değil mi?
Mas também não teria muito a dizer-lhe.
- Muhtemelen bir şey demek istemiyorsun, değil mi? - Çok fazla dert ediyorsun.
Provavelmente isto não quer dizer nada.
Fazla bir şey değil.
Nada de especial.
Fazla konuşkan biri değil. Bir şey de söylemiyor. Yalnızca merhaba ve hoşça kal.
É um homem de poucas falas muito taciturno, só...
Öğrendiğime göre, sadece bir Avusturyalı süvari 50 binden fazla Bosnalı barbarı püskürtmeyi başarmış. Harika bir şey değil mi?
Alguns homens a cavalo expulsaram 50.000 bárbaros bósnios fanáticos.
Pek fazla bir şey değil, Snydie.
E o que é relevante no presente momento?
- Fazla bir şey değil.
Não muito.
Fazla bir şey değil.
- Não trouxe nada para a chuva.
Bu senin burnunu sürtmek için yaptığım bir şey değil. Millet, tahmin edin ne oldu. Kocamdan daha fazla para kazandım.
Se disser que vou levar o lixo, posso passar por baixo da vedação, vou para a estação dos autocarros, apanho um autocarro e desapareço daqui.
Tanrım, o gerçek değil ve o, bir insandan çok daha fazla şey yapabiliyor.
Jesus, ele nem é real... e se ele não é humano eu sou.
Fazla bir şey değil.
- Só andando.
Fazla bir şey değil.
De pouca coisa.