Fazla zamanım yok tradutor Português
964 parallel translation
Affet beni bebeğim konuşmak için fazla zamanım yok taşıyacağım pek çok yaralı var.
Como ocorreu? Acho que te darão a medalha ao valor. Poderíamos conseguir-te uma medalha d'argento seguro que te dão a de bronze.
Fazla zamanım yok.
A esse também despacho depressa...
- Farkındayım, ama fazla zamanım yok! - Ne?
- Compreendo, mas tenho pouco tempo.
"Farkındayım, ama fazla zamanım yok!" dedim.
- O quê? Compreendo, mas não tenho muito tempo.
Bu saçmalık yüzünden üç gün daha kaybettim. Ve bu oyunun için daha fazla zamanım yok.
Esta loucura já dura há três dias... e eu não tenho mais tempo a perder com os teus joguinhos.
Fazla zamanım yok. Sorun nedir?
Não tenho muito tempo.
Artık çok fazla zamanım yok.
Para mim já não resta muito tempo.
- Hayır, fazla zamanım yok.
Não, estou com pressa.
Fazla zamanım yok.
Bem, não tenho muito tempo.
Martey'nin ölmesini isteyenleri bulmak için fazla zamanım yok.
Não tenho muito tempo para descobrir quem é que queria o Martey morto.
- Fazla zamanım yok.
- Não tenho muito tempo.
Bak, fazla zamanım yok!
Olhe, não tenho muito tempo!
Fazla zamanım yok.
O tempo aperta.
Özür diliyorum, fazla zamanım yok ama seninle konuşmak istiyorum.
Desculpe, tem um pouco de pressa. Mas quero falar consigo.
Fazla zamanım yok.
Eu não tenho muito tempo.
Fazla zamanımız yok.
Não temos muito tempo.
Bu kestirme bir yol, ama fazla zamanımız yok.
É um atalho mas não temos muito tempo.
Phillip, fazla zamanımız yok.
Phillip, não temos muito tempo.
Sizinle daha fazla konuşmak isterdim, fakat şu anda zamanım yok.
Quero falar mais consigo, mas agora não tenho tempo.
Mesele şu ki fazla zamanımız yok!
A questão é que não temos muito tempo!
Bakın bayan, fazla zamanımız yok.
Ouça, não temos muito tempo.
Tamam, al. Ama çabuk ol. Fazla zamanımız yok.
Vai lá, mas despacha-te, já não temos muito tempo.
Unutmayın fazla zamanımız yok efendim.
Lembre-se, não temos muito tempo.
Fazla zamanımız yok, Bayan Annie.
Não demore, Srta. Annie.
Şimdi, fazla zamanımız yok, adamın dediklerini dinleyin.
Não temos muito tempo, por isso ouçam bem.
- Fazla zamanımız yok.
- Não temos muito tempo.
kendini evinde say artık aileden biri sayılırsın... sana kanımız kaynadı çok iyi anlaşacağımız ortada... başımızın üstünde yerin var evin demirbaşlarından biri olabilirsin... fazla bir şeyimiz yok ama neyimiz varsa paylaşırız... burada kimse burnu büyük değildir herkesin payına bir şeyler düşer... yine de ev sahibi geldiği zaman tedbirli olmak iyidir... kendini bizden say bunun lafı bile olmaz... çünkü aramızda görüştükten sonra deriz ki artık kendini... artık kendini bizden say!
considera-te em casa considera-te da família simpatizámos tanto contigo que se vê que nos vamos entender considera-te instalado como parte da mobília não temos muito p'ra dar mas o que temos partilhamos aqui ninguém é mais do que o outro mas há sempre chá p'ra todos e tem o rolo da massa à mão quando o senhorio aparecer considera-te um amigo não queremos confusão já pensámos e podemos afirmar considera-te... considera-te um de nós!
Eğer biz sadece Morgan ve Lasky ile çalışırsak bir dakikadan fazla zamanımız yok.
Se o tentarmos... com Morgan e Lasky por perto não teremos mais que um minuto.
Kaybedecek fazla zamanımız yok.
Não temos muito tempo para perder.
Çok fazla zamanımız yok.
Não temos muito tempo.
Fazla zamanım yok, uçağı kaçırmamalıyım.
Como me encontrou?
Tedaviyi biraz geciktirebiliriz, ama fazla zamanımız yok.
Podemos protelar o tratamento, mas não por muito tempo.
Tamam, fazla zamanımız yok.
Muito bem, não temos muito tempo.
Fazla zamanımız yok
Temos pouco tempo
- Daha fazla zamanımız yok.
- Não temos mais tempo.
Fazla zamanımız yok.
Vamos. Temos pouco tempo.
Fazla zamanımız yok.
Já não temos muito tempo.
Fazla zamanımız yok.
Não há muito tempo.
Fazla zamanımız yok.
Nâo temos muito tempo.
- Haklı, fazla zamanımız yok.
Ela tem razão. Não temos muito tempo.
Fazla zamanımız yok Nick.
Não temos muito tempo, Nick.
Fazla zamanımız yok.
Desenrasca-te! Também não há tempo para isso.
Onları hikayenin gerçek olduğuna inandırmak zorundayız ve fazla zamanımız yok.
Sugiro rever o que vamos dizer ao Precedium, convencê-los de que dizem a verdade e que não nos resta muito tempo.
Brenda, fazla zamanımız yok.
Brenda... não temos muito tempo.
Komutan, detayları açıklayacak zamanım yok ama yakında çok fazla uçan cisim tespit edeceksiniz. Benim aşağımdan gezegene doğru açı oluşturan..
Não tenho tempo para explicar detalhadamente, mas dentro de microns vai apanhar vários objectos... a cruzarem o céu do planeta que está por baixo de mim.
Fazla zamanımız yok hadi.
Entre. Não temos muito tempo. Vamos.
Fazla zamanımız yok. - Ben.
- Não temos muito tempo.
Fazla zamanım yok!
Não tenho muito tempo!
Fazla zamanımız yok!
Estamos a ficar sem tempo!
O zaman fazla vakit yok... çünkü kızım bu evin bir yerlerinde ve canlı.
Então, a minha filha está viva algures ainda dentro desta casa.
Dinle. Fazla zamanımız yok.
Nós não temos muito tempo.
fazla zamanımız yok 113
zamanım yok 137
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
zamanım yok 137
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37