Fazla bir şey yok tradutor Português
622 parallel translation
İnanın bana efendim, yapabileceğim fazla bir şey yok.
Asseguro-lhe que não posso fazer mais nada.
Söyleyecek fazla bir şey yok.
Não há muito a contar...
- Fazla bir şey yok.
- Não diz muito.
Yapabileceğimiz fazla bir şey yok.
Não há nada a fazer. Eu sei como ela é.
Bilinmesi gereken fazla bir şey yok. Olanı da size ben anlatmak isterim.
Não há muito para conhecer. mas o que há, eu quero dizer-lhe eu próprio.
- Maalesef yapılabilecek fazla bir şey yok.
- Receio que haja pouco a fazer.
Söylenecek pek fazla bir şey yok.
Não há muito que dizer.
Yapabileceğim fazla bir şey yok, değil mi?
Não há nada que eu possa fazer, certo?
Fazla bir şey yok, şu eski pantalon, gömlek ve bir de müzik kutusu.
Só tem esses velhos cobertores, uma jaqueta de couro e a sua sanfona.
Ve bunun hakkında size söylenecek fazla bir şey yok.
E não há muito que contar a respeito.
Oh, bırakşunu, Bay Birch. 12 yıldır üst katta kiracımdın. Konuşmadığımız fazla bir şey yok.
Você já é meu inquilino há 12 anos, nós já falamos de tudo.
Evet, kayıtlardan adresini çıkarırım, elbette, fakat korkarım Kont hakkında bildiğim başkaca fazla bir şey yok.
Sim, posso ir buscar a morada aos nossos registos, mas não sei muito mais sobre o Conde.
Kullanabileceğim fazla bir şey yok, değil mi?
Não sobrou-me muita coisa para prosseguir, não é?
Söyleyecek fazla bir şey yok.
Não há mais nada a dizer.
Yapacağınız fazla bir şey yok.
Não há nada que possa fazer.
Allen, aslında söylenecek fazla bir şey yok.
Allen, não há realmente mais nada a dizer.
Eğer evimle benim istediğim fiyata ilgilenmiyorsanız, söylenecek fazla bir şey yok.
Se não está interessado no preço, não há mais nada a dizer.
Tek başıma yapabileceğim fazla bir şey yok.
Não havia muito que eu pudesse fazer sendo um só homem.
Fazla bir şey yok.
Não faz muito tempo.
Aslında ziyaretçilere verebileceği fazla bir şey yok. Tabii tepelere sıkışıp kalmış harabelerden hoşlanmıyorsan.
Não oferece muito aos visitantes, a menos que se goste de barracas numa colina.
Artık bu gece yapabileceğimiz daha fazla bir şey yok.
Não há mais nada que possamos fazer hoje à noite.
Heyecanlanacağı fazla bir şey yok.
Não tem muito com que se excitar com aquela idade.
Neyin var bakalım? Fazla bir şey yok.
O que tens aí?
Bu savaşa ait sana söyleyebileceğim fazla bir şey yok.
Já não te posso dizer mais nada acerca esta guerra.
Söyleyecek fazla bir şey yok, Kaptan.
Tenho pouco a dizer, Capitão.
Dahi olması dışında fazla bir şey yok.
Não muito, além do facto de ele ser um génio.
Aslında zavallı Millard hakkında söylenecek pek fazla bir şey yok çünkü o aramıza katılalı daha iki gün olmuştu. Ancak onu içten içe kemiren öldürücü illet her ne ise onu bizden çekip aldı.
Não tenho muito a falar sobre Millard... pois ele só chegou a nós há dois dias... e foi imediatamente morto... por uma doença fatal que o matou.
Aslında söyleyecek fazla bir şey yok ; çünkü çünkü berbat çello çalıyordu.
bom, não há muito que dizer porque... a sua maneira de tocar era terrivel..
Fazla bir şey yok, Baba.
Nada demais, Papa.
Elimizde çok fazla bir şey yok.
Não tenho nada.
Hayır, fazla bir şey yok.
Não, nada de especial.
- Yapacak fazla bir şey yok.
- Não podemos fazer grande coisa.
Fazla bir şey yok.
Não há grande coisa para ver, aqui.
- Söylenecek fazla bir şey yok.
Não há muito mais para dizer sobre o assunto. É apenas...
Söylenecek çok fazla bir şey yok.
Bem, não há nada muito dramático para contar.
Ama aslında, ona söyleyecek fazla bir şey yok, öyle değil mi?
Mas também não teria muito a dizer-lhe.
Anlatacak fazla bir şey yok.
Não há muito para contar.
Yapabileceğimiz fazla bir şey yok.
Acho que não podemos fazer muito.
Size söyleyebileceğim çok fazla bir şey yok, sadece çok heyecanlı ve gururluyum.
Nâo há muito que possa dizer excepto que sinto-me muito emocionada e orgulhosa.
Fazla bir şey yok.
Pouca coisa.
Söyleyebileceğim fazla bir şey yok. Neyse, gel bakalım.
Vai ser uma conversa chata, mas venha lá.
Fazla yaklaşma. Onlar için yapabileceğin bir şey yok.
Não chegue perto, não há nada que você possa fazer.
Elde fazla bir sey yok.
Não há muito a dizer.
Sanırım hakkımda çok fazla şey bilmiyorsunuz. Aslında, anlatacak fazla bir şey de yok.
Não sabe muito sobre mim, e também não há muito para saber.
Konuşma! Daha fazla konuşmayacağım, çünkü söylenecek başka bir şey yok!
Não direi mais nada, pois não há mais nada a dizer!
Sana yardım etmemi istemiyorsan, burada daha fazla yapabileceğim bir şey yok.
Já que não me permite que te ajude. Deixo-te.
HERKES İÇİN AYNI KANUN Duruşma hakkında söyleyecek fazla bir şey yok.
Pouco a dizer sobre o julgamento.
Fazla bir şey istemeye hakkım yok ama sen de kabul et, uzun zamandır bana hiç şans vermedin.
Sei que não posso pedir muito, mas não me tens dado muita atenção.
Pekâlâ, sanırım benim daha fazla söyleyeceğim bir şey yok Bayan O'Connor.
Acho que não há mais nada que eu possa acrescentar, Sra. O'Connor.
Bundan daha fazla istediğim bir şey yok.
Não há nada que mais me agradasse.
Çünkü yalanların pis kokusundan daha fazla tiksindiğim başka bir şey yok.
Porque não há nada que eu deteste mais do que... o fedor da mentira.