Fazla değil tradutor Português
4,493 parallel translation
- Fazla değil.
Nem por isso.
Bu çok fazla değil, dünya uçsuz bucaksızdır
Nem tanto. O mundo é grande e extensa.
O kadar fazla değil.
Não ponhas tanto!
Evet ama yüzünüz için fazla değil ve benim değil ama izleyicimizin dikkatini tutmaya devam edeceğinden emin hissediyorum.
Sim, mas não muito. É no seu rosto e não no meu que a atenção do público se focará, de certeza.
Bu risk için fazla değil.
928 ) } Não é muito dinheiro pelo risco que se corre.
Fazla değil.
Não muito.
LC, bu biraz fazla değil mi?
LC, isto não é pouco excessivo?
Tüm şehir için endişe ettiğimden fazla değil.
Não mais do que estou com o resto da cidade.
Fazla değil.
Pouca coisa.
- 20'den fazla değil.
- Não mais de 20.
Çok fazla değil.
- Muita coisa.
Fazla değil, 50 sterlin.
Não consegui muito. 50 libras.
- Fazla değil.
Não muito.
- Nasıl fazla değil?
Quanto é, não muito?
Fazla uzağa gitmiş olamaz, değil mi?
Ele não pode ter ido muito longe.
Etrafta senin gibi olan fazla yoktur, değil mi?
Não deve haver muitos como tu por aqui, pois não?
Daha fazla oldular. Ama bunlar polis değil.
Vêm mais... e eles nem são polícias.
Annenin kredi durumunu da düşününce.. ... daha da fazla borca batmak için uygun bir zaman değil bence, değil mi?
E tendo em conta a hipoteca elevada da tua mãe, não me parece que seja a altura certa para te endividares mais, não?
Aşırı derecede fazla zamanı ziyan ediyorsun, bunun farkındasın değil mi?
Desperdiças imenso tempo, sabias?
Fazla uzak değil.
... não muito longe agora.
O kimseyi sevemez... En fazla on saat sürüyor. değil mi?
Ele não consegue amar nada que não seja um voo de 10 horas a partir de JFK.
Pekala, sence de bura fazla sıkışık ve dar değil mi dostum?
Isto aqui está apertado, não acha?
Sanırım bu Türkmenistan yorumu Bakan ile pek fazla iyi gitmedi, değil mi?
Calculo que aquele comentário do Turquemenistão não correu muito bem com o Secretário, pois não?
Sana daha fazla borç vermeyeceğimi biliyorsun, değil mi?
Sabes que não te empresto mais dinheiro, não?
Tehlikeli değil ama beklenenden oldukça fazla.
Não é nada perigoso, mas é mais do que devia ser.
Pek bu tarafa bakmıyor ama tavır ve hareketleri sanki fazla katı, öyle değil mi?
Não parece exagerado, mas as suas expressões e trejeitos são um tanto determinadas, não acha?
- Yürüyelim. Fazla uzak değil, değil mi?
Vamos ficar ganzados, apenas alguns quilómetros, certo?
1,57 boyunda, fazla uzun değil.
Ele mede 1.57m, não é muito alta.
Birkaç günden fazla kalmazsın, değil mi?
Olha, não precisas... Não precisas de ficar mais do que uns dois dias, pois não?
Bir kişi değil, bence o birden fazla kez tecavüze uğramış.
Não foi um. Acho que foi... violada por vários.
O da bana : "Sorun değil fazla sürmeyecek."
E ele disse, " Tudo bem, mas não vai demorar.
Bu yeni koparılmış bir çiçeğe karşı olan benzersiz, gerçek bir final savaşı ama bu yeni rakibin değerinden daha fazla benzersiz de değil.
De facto este último combate com uma recém iniciada nunca aconteceu, mas... Sem menosprezar a dignidade sem precedentes da sua nova adversária...
Ufak bir ıskalamada değil çok fazla hedef kaçırıyorsun.
Não falhas pouco, falhas é muito.
Demek ki katil fazla uzakta değil?
Então, o assassino não está longe?
- Bir ergen olarak görünmek için, fazla yaşlı değil misin?
Não é um bocado velho para passar por adolescente?
Çok fazla yeteneğin olduğunda başına bu gelir, değil mi?
Isto é o que se passa quando tens muitos talentos, não?
- Çok fazla salam var o çantalarda, değil mi?
- Tudo bem. - Um monte de salame nesses sacos?
Bana daha fazla para kalıyor o zaman, değil mi?
Mais dinheiro para mim, certo?
Pek fazla kullanmıyorsun, değil mi? Öyle mi?
Não o usais para muita coisa, pois não?
- Hasar fazla değil.
O estrago não é muito grande?
Pek fazla kamp yapan biri sayılmam, ama eğlenceli olabilir değil mi?
Não sou muito campista, mas pode ser divertido, não?
Fazla kahverengi değil mi?
Não é demasiado... castanho?
- Fazla dekolte değil. Hayır.
Esse não te faz mamalhuda.
- Hiç komik değil. Sana fazla bile.
Esta é a verdade.
Biraz fazla kaçmamış, değil mi?
É um pouco demais?
Manzara fazla değişmemiş, değil mi?
A cidade não mudou muito, pois não?
Kraliyet sarayı fazla uzak değil.
A Casa Real não está longe.
Doğru olmak için biraz fazla mükemmel değil mi?
Não achas que é bom demais para ser verdade?
Çok fazla insan virüsü kaptı ama kapmayanlar da az değil.
Toneladas de pessoas ficaram doentes... mas muitas não.
Fazla şirin değil.
Não bonito de mais.
Eğer içinde biraz daha fazla kalmış olsaydım onu öldürebilirdim ki bu aklımdan geçmedi değil.
Se ficasse lá por mais tempo, tinha-o morto. O que cheguei a considerar.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66