Fl tradutor Português
2,534 parallel translation
Evet, zayıflıklarımızı göstermemiz gereken zamanlar gelebilir.
Sim, chega uma altura em que temos de expor as nossas fraquezas.
Ama bazen o kadar yalnız hissederiz ki üstesinde geldiğimizi sandığımız bir zayıflık bir anda karşı koyamayacağımız kadar güçlenebilir.
Mas, às vezes, sentimo-nos tão sozinhos que uma fraqueza que pensávamos ter ultrapassado torna-se de repente demasiado forte para combater.
Zayıflık noktasına.
Ponto fraco.
Zayıflık noktasına.
O ponto fraco.
Kim baba olmak için daha vasıflı?
Quem é mais qualificado para ser pai?
- Görüşüm zayıflıyor.
Não consigo ver.
Her olağanüstü yeteneğin bir zayıflığı vardır, inan bana.
Todas as habilidades excepcionais têm fraquezas, acredita.
Her geçen gün daha da zayıflıyorlar.
Enfraquecem com o passar dos dias.
Sence bu zayıflık mı?
Achas que é uma fraqueza?
Bu şekildeki bir zayıflığını yaratığın önünde sergilemek istemezsin.
Não podes mostrar essa fraqueza em frente ao extraterrestre.
Sinyalin zayıflığına bakarsak en az 70 km. uzakta olmalılar.
E pela intensidade do sinal, devem estar a pelo menos 60 km.
Zayıflıklarınızı keşfediyorlar.
Eles estão a estudar as vossas fraquezas.
İki zayıflığı dışında.
Excepto que ele tem dois pontos fracos.
Sanır mısınız ki muaftır acıdan hakkaniyetli birinin ya da bir bilgenin bedeni? Sanır mısınız ki muaftır huzursuzluklardan, güzelliğini bozacak sakatlıklardan? Sanır mısınız ki muaftır sağlığını elinden alacak zayıflıklardan?
Estará o corpo do homem sábio, ou do justo, isento de qualquer dor, de qualquer inquietação, da deformidade que possa manchar a sua beleza, da fraqueza que possa destruir a sua saúde?
Bu fani beden zayıflıyor.
- Esta forma mortal tornou-se fraca.
Koloni zayıflığımızdan şüphe ederse.. ... peşimizden ayrılmazlar.
Se o clã suspeitar de alguma debilidade nossa... não nos vão deixar em paz.
Zayıflıkları onları sömürecektir
Aproveitam qualquer debilidade que puderem.
Yemeden, dinlenmeden, gittikçe zayıflıyorsun.
Sem comer nem descansar, estás fraco.
Duygusal zayıflığı olmayan bir Outcome.
Resultados sem interferências emocionais.
Belki de zayıflığım ve melankolikliğim yüzünden bana işkence çektirmek için o ruhları kullanıyor olabilir.
Se calhar, por causa da minha fraqueza e melancolia, ele tem muito poder sobre almas assim, tenta-me para eu me perder.
Aranıza karışabilmek için insan formuna girdik ve zayıflıklarınızı öğrendik. Ama onun yerine...
Tomámos a vossa forma humana para nos infiltrarmos na vossa sociedade... e conhecermos as vossas fraquezas, mas, em vez disso...
Sizin zayıflığınız üç kişinin hayatına mal oldu.
E a tua fraqueza custou a vida a três pessoas.
Zayıflığın vücuttan çıkmasıdır, o kadar.
É apenas a fraqueza a deixar o corpo.
Acı, zayıflığın vücuttan çıkmasıdır.
"A dor é a fraqueza a deixar o corpo."
Hoşça kal, zayıflık.
Adeus, fraqueza.
Zayıflık, vücuttan çıkıyor.
Fraqueza... a deixar o corpo.
Senin zayıflığın babana ve kardeşine olan kör nefretin.
A tua fraqueza é a tua raiva cega pelo teu pai e pelo teu irmão.
"Benim lütfüm yeterlidir,... çünkü benim gücüm zayıflıkta zafer kazanacaktır." olmuştur.
"Minha graça é suficiente, porque o meu poder triunfará na fraqueza".
Bu yüzden, zayıflığımdan memnun olmakla övüneceğim,... böylece İsa'nın gücü içimde yaşayabilir.
Portanto, mostrarei com alegria as minhas fraquezas, para que o poder de Cristo habite em mim.
Bu yolda zayıflık kaybetmektir.
Mas uma fraqueza só o é se pensarmos nela como tal.
Düşmanın zayıflıklarından faydalanmak...
Aproveita-se de qualquer debilidade que nosso inimigo tem.
Sizce bu zayıflık biliyorum
Achas que as enxaquecas são um sinal de debilidade, não queres que saibam. Entendo.
Bak, Armando, bu ülke Amerika'nın zayıflığından faydanalarak güçlenecek.
Olha, Armando, este país será forte... Com a fraqueza dos Estados Unidos.
Bu onu benden vasıflı kılıyor.
Isso torna-o mais qualificado que eu.
Orman, gücünü senin zayıflığından alır.
A floresta ganha força com a tua fraqueza.
Davranışımın zayıflık veya duygusallıktan ileri geldiğini sanmıyorum.
Não creio que o meu comportamento foi gerado por fraqueza ou sentimentalismo.
Bunun için sadece değişen havayı suçlamıyorum. Beceriksizliğim ve fiziksel zayıflığım da aynı oranda suçluydu.
Culpei não só as mudanças climáticas, mas minha falta de jeito e fraqueza física.
Yani, bir anlık bir zayıflık gösterdim, ve sonra o bir kobra gibi soktu.
Quer dizer, eu mostrei um momento de fraqueza, e então ele caiu como uma cobra.
İnsanların zayıflıklarından faydalanıyorlar. üzgün insanları... seçip avlıyorlar.Bunun gibileri TV'de çok görürsün.
Eles aparecem dos esgotos, videntes... detetives particulares.
Steve, bence bu onun zayıflığı değil
Steve, eu não acho que política externa seja a sua única fraqueza.
- Nostalji benim zayıflığımdır.
- A nostalgia é a minha fraqueza.
Bu da benim zayıflığım... Ama adil olmalıyım, tek zayıflığım bu.
É uma fraqueza minha, mas, para ser sincero, é a minha única fraqueza.
Bir şey yapmadığın her geçen günü, bir zayıflık olarak görüyorlar.
Em cada dia que não faz nada, eles vêem uma fraqueza.
Gerginim! Nezaketimi zayıflık olarak görmeyin, avukat bey.
Não confunda a minha amabilidade com fraqueza, Doutor.
Onları daha iyi insan yapmak için zayıflıklarını dövüyorum.
Exorcizo as suas fraquezas, tornando-as pessoas melhores.
Lesley Adams'ın politik sisteminin zayıflığını herkes görebilsin diye ortaya çıkarttık.
Expusemos, para quem quiser ver, as fraquezas da máquina política de Lesley Adams.
Zayıflığın yüzünden o sandalyedesin!
A tua fraqueza colocou-te nessa cadeira de rodas!
Diğerlerinin zayıflıklarını avantajımıza kullandık.
Usamo-nos mutuamente.
Ölümlülere bağlanmak ilk zayıflık belirtisidir.
Condescender com os mortais é o primeiro sinal de fraqueza.
Güçlerimizi gözden geçirip, zayıflıklarımızı değerlendirelim.
Inventário de forças, acessar as fraquezas.
Frank biz konuşurken kalp kaslarım zayıflıyor.
Frank, os meus músculos cardíacos estão a decompor-se enquanto falamos.