English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ H ] / Hé

tradutor Português

2,583 parallel translation
* Gittiğinde, pişman olur belki *
And when you're gone, he might regret it
* Ama anlayamaz bir türlü *
But he just won't get it
* Döner geriye dizlerinin üstünde, lütfen *
He'll be back on his knees, so please
* Senin için neler hissettiğini ifade etsin *
Make him express how he feels
* Senin için neler hissettiğini göstersin *
- Make him show you how - Make him show how he feels
* Her şeyi ifade etsin *
Express what he's got
* Ön bahçesinin içinden geçer çevreyolu *
He's got an interstate Runnin'through his front yard
* Ama inanır bunun iyi bir şey olduğuna *
You know, he thinks that he's got it so good
* Adam ona bakar ve der ki *
And he looks at her and says
* "Oğlum, bir hatıra çalar mısın" diyor bana *
He says, " Son, can you play me a memory?
He, bunu iki km kadar ötede buldum.
Oh, eu encontrei este talvez uma milha de distância.
Öyle değil mi, he?
INão é verdade, Hugh?
He?
Sentiste?
Günde 9 kilometre koşuyorum, şişman mı görünüyorum?
Corro 20 km por dia, pareço-he gorda?
Hoşça kal.
Eu já volto a ligar-he, ok? Adeus.
Perdeleri neden kapattın, he?
Fechaste as cortinas?
He siğil evet.
Claro, verrugas, sim.
- Benny'nin kardeşi he?
O Benny é teu irmão?
He?
Diz-me.
Vay canına, bir saat he?
- Seu filho da mãe, um relógio.
İçeri geçip bir yere otursana. Kart turşu için sıcak bir koltuk, he?
Já passaram 10 minutos, o que são mais 15?
He gördüm. Kovanları yerleştirecek yer arıyordu.
Sim, ele estava a tentar encontrar um local para as suas colmeias.
Amerikan tutuşu he mi?
É um aperto americano?
He benim ne oldu?
Sim. E quê?
He, ben de o köylüyüm.
Sim. Sou da mesma aldeia.
He, bildim.
Sim, eu sei.
He, onun kızı vardı evet.
Ela tinha uma filha.
He, iki tane kocası var.
Teve dois maridos.
He, Vehbi amca vardı.
Havia o Tio Vehbi.
He, biliyorum. Evet orada bir tane ev vardı.
Sim, ele tinha aí uma casa.
Vallahi babam he.
Juro que é o meu pai.
- He tamam.
- Está bem.
He, laptop.
Sim, um portátil.
He? He? Dümbük ne oldu?
Tu perdeste.
- Lavaboda gördüm. - Temiz. He, temizse al.
Se tiver as mãos limpas pode tirar.
He? Neden böyle davranıyorsun?
Porque ages dessa maneira?
Cinnet geçireceğim he!
Estou a dar em doido.
- He, FSM tamam. FSM. Onu aç şimdi, aç.
- Desvendo o acrónimo.
¶ well, he robbed his way from utah to oklahoma ¶
Bem, ele pilhou o seu caminho Desde Utah até Oklahoma
Ben he zaman doğruyu söyledim.
Sempre contei a verdade.
Bunu yapabiliriz, he?
- Conseguimos fazer isto, certo?
Peki, ne kadar he?
Então, quanto?
Ama eminim bir durum odanız vardır he?
Mas aposto que tem um tipo de sala de controle, não é?
- He, he.
- Vai-te lixar!
Hiç sanmıyorum, He-Man.
Não me parece, He-Man.
Şu an ben konuşuyorum, anlayamadın mı? Seni pataklayayım mı he?
Quer uma sanduíche com dedos?
Oh, hoo-he day
# Oh, dia Hoo-ha
Yani ; he-heyy! Ben kazandım!
Assim, eu ganhei!
I'll ask if he's hiring.
Vou perguntar se ele está a contratar.
* İzledim, kendi kalbini kendinin kırdığını *
He broke his own heart as I watched
* Tekrar birleştirmeye çalıştığını *
As he tried to reassemble it

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]