Işte o tradutor Português
38,684 parallel translation
işte o zaman bu işe yarayacak.
Em qualquer caso... estes irão ser-te úteis.
Koloni köyüydü işte.
Isso torna-o colonial.
İşte Bill Cosby her gün her an böyle hissediyor.
E é isso que o Bill Cosby sente o dia todo, todos os dias.
Ama Bill Cosby beni dinlemedi işte.
Mas o Bill Cosby não me daria ouvidos, pois não?
"Yanında uyandığında dokuz böyle hissetmişti işte."
"Foi o que o nove sentiu quando acordou ao teu lado."
İşte o yarık sorunu büyümeye devam ediyor.
Infelizmente, a situação piorou.
Kabul et işte başına gelen en güzel şey benim.
Encara-o, meu! Sou a melhor coisa que te aconteceu.
Eleanor suçlumuz işte bu kısa listenin içinde.
Eleanor, o nosso criminoso está nesta pequena lista.
Eleanor suçlumuz işte bu daha uzun listenin içinde.
Eleanor, o nosso criminoso está nesta lista muito maior.
O zaman işte tam da bu yüzden senden kaçtığımı söylerdim.
Eu diria que foi por isso que te andei a evitar.
İşte tam da bu yüzden mahkemeden Bay Cahill'in müvekkilimi içeren tüm davalardan alınmasını istiyorum. Kafayı mı yedin sen?
E, por isso mesmo, gostaria de pedir ao tribunal que o Sr. Cahill seja afastado de qualquer investigação relativa ao meu cliente no futuro.
bu yüzden hadi bu işte birlikte olduğumuzu itiraf et, ve halletmiş olalım.
Vamos só admitir que estamos nisto juntos e acabar com o caso.
O yüzden bu işte birlikte olduğumuzu kabul edip bu işi bitirelim.
Vamos só admitir que estamos nisto juntos e acabar com isto.
İşte bu, kalan son Concorde'u bul, kirala ve onunla Paris'e uç.
Grande cena, é isso mesmo. Encontrar o último Concorde, alugá-lo e voar nele para Paris.
İşte kablo geliyor.
O cabo vem aí.
Bu yüzden işte... Bir hafta, sadece ikimiz oluyoruz. İstediğimiz zaman istediğimiz şeyi yapabiliyoruz ve başıboş, istediğimiz kadar özgürüz.
Por isso, uma semana somos só nós os dois, fazemos o que queremos, quando queremos, e na semana seguinte, é basebol, jogos de futebol, estudar para os exames e visitar faculdades, tu sabes, por isso...
iste benim özel adamim.
Esse é o meu amigo.
- Şu an gidiyorum işte. Bayrağımı astım.
Vou agora, para picar o ponto.
- Noluyor? - İşte, göstereyim sana.
- O que se passa aqui?
İşte bu tarz bir yorum yüzünden sorun çıkıyor.
Sabe... esse tipo de comentário, ilustra o problema.
Kötü alışkanlık işte, tırnaklarını yemek mesela, hatta daha kötüsü.
O vício é um hábito mau, é como trincar as unhas, mas é pior.
- Kevin, burada... işte burada...
Kevin, aqui... aqui é o...
İşte o an büyüdüğümde ne olmak istediğimi anladım :
Esse foi quando soube exatamente o que queria ser quando crescesse :
İşte o zaman elinde bir şey olduğunu anlardık.
Aí sim, saberemos que funciona mesmo.
Gelmiş geçmiş en sıcak yıl oldu. İşte bu eylemler, insanoğlunun cennet bahçesinden kovulmasına sebep oldu.
Foram estas ações que expulsaram o Homem do Paraíso.
Tesla'dan çok daha büyük şirketler aynısını yaparsa, işte bu her şeyi değiştirir.
O que fará a diferença é se as empresas muito maiores que a Tesla fizerem o mesmo.
Onay almak için ihtiyacımız olan kanıt bu işte.
É o tipo de prova que precisam para autorizar.
Ama dünya kıyamete sürüklenirken bize umut veren şeyler de bunlar işte.
Mas são essas coisas que nos dão esperança quando o mundo está a ficar caótico.
- O yüzden mi yaptın? - Hayır işte!
- É essa a justificação real?
- Şikago Walters'ı Şikago Walters yapan şey oydu işte.
- Foi o que fez do Chicago Walters, o Chicago Walters...
İşte demek istediğim bu.
Exatamente o que quero dizer.
Bak işte bu yüzden söylemiyorum.
Veja isso é o que você faz.
İşte senaristlerle programın yetenekli oyuncularının çok sıkı çalştıkları yer burası.
SEGUNDA-FEIRA : ESCRITA onde os argumentistas trabalham no duro com o talentoso elenco do programa.
Şehirdeki tele-Taksicilere böyle yaparız işte.
Isto é o que fazemos aos motoristas da Uber nesta cidade.
İşte sorun tam da bu- - benim çocuğum.
É exactamente isso que quero dizer. O meu filho.
Ve işte Marmaduke geliyor kusmuğu yalamaya.
E aí vem o Marmaduke para lamber o vomitado.
Satao'nun sonu işte burada.
É este o fim do Satao.
"Iste ask" demistim.
Do género : "Cá está agora o romance."
Iste o zaman polis ve savcilik, bunun bir grup cinayeti oldugunu söylemeye basladi.
A Polícia e o Ministério Público começaram a dizer que era um crime de grupo.
Sahada başarılı olmayı ve kazanmayı başarılı bir öğrenci yetiştirmeye yeğleyecek miyim? İşte...
Quando coloquei as vitórias ou o sucesso em campo à frente do sucesso daquele atleta estudante lá?
İşte Barrios.
Lá está o Barrios.
Gördün işte, senin oyununu ezbere biliyorum, kardeşim.
Parceiro, conheço o teu jogo muito bem.
İşte ölüyü diriltmek için ihtiyacım olan şey.
Exactamente o que preciso para trazê-lo de volta aos vivos.
İşte oldu.
Foi este o take.
Haberi o sırada aldım işte.
Foi nessa altura que soube o que se passara no Capitólio.
Bilirsin işte, dışarı çıkıp suçla savaşma, insanları kurtarma, kostüm giyme...
Sabes... sais por aí, combates o crime, salvas pessoas, usas um fato...
İşte ilk günün! - Hayır.
- É o teu primeiro dia de trabalho!
Bilirsin işte, kardeşin, Superman hatta Hank, bazen J'onn...
É que, sabes, com a tua irmã e o Super-Homem e até o Hank... ou o J'onn. Apenas...
İşte bu da o insan, Henk Henshaw.
Aquele era o humano. O Hank Henshaw.
Bu garip işte. Hematokrit seviyesi çok düşmüş.
Que estranho, o teu hematócrito está baixo.
Bilirsin işte, gaza bastık.
Estamos a dar o máximo.
işte orada 1649
iste orada 22
işte o kadar 74
işte öyle 69
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte o zaman 54
işte oluyor 47
işte onlar 41
iste orada 22
işte o kadar 74
işte öyle 69
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte o zaman 54
işte oluyor 47
işte onlar 41