Kısa boylu tradutor Português
278 parallel translation
Bu onlardan biri. Kısa boylu ve esmer olan.
Aquele é um deles, o homenzinho moreno.
- Soluk yüzlü, kısa boylu olan mı?
- Um tipo baixo e pálido?
- Kısa boylu, soluk yüzlü.
- Baixo. Rosto pálido.
- Nerede? Kısa boylu kadın?
Onde é que ela está?
Çirkinliğini, sakatlığını bir derece azalmak için kendini kısa boylu, hoş bir genç olarak tanıtabilirsin.
A pouco e pouco minimiza-se a nossa fealdade, o nosso defeito... e começa-se a pensar em nós próprios... como apresentáveis jovens com um ligeiro coxear.
Kısa boylu bir hemşire komşusu var. Çok hareketli.
Há uma enfermeira ao lado que está sempre ocupada.
Hiç uzun boylu, zayıf bir sarışın yoktu, ama kısa boylu bir kızıl vardı.
Não. Nunca houve uma loura alta e esbelta, mas sim uma baixinha ruiva.
Birincisi, kaşları her yandan fışkıran kısa boylu bir adamdı.
O primeiro que me vem à cabeça é um sujeito baixo, com sobrancelhas grossas.
Öyle kısa boylu bir kameramanımız vardı ki, onu tamamıyla kaldırdık.
Temos um cameraman extremamente baixo, que foi eliminado completamente.
Kısa boylu.
É baixinho, quase um anão.
Kısa boylu, bıyıklı, faşist, değil mi?
Baixinho com bigode. E fascista.
Toulouse Lautrec, en sevdiğim kısa boylu adamlardandır.
Toulouse-Lautrec. Um dos meus baixotes favoritos.
- Kısa boylu ama neşeli biri.
- Eu faço.
Kısa boylu bir erkeğe aşık olabilir misin?
Achas que poderias amar um baixote?
Çok çekici, kısa boylu bir erkeği sever misin?
Gostavas de amar um baixote muito atraente?
Kısa boylu, kaba ve sinirli biri. Alt dudağı berbat durumda.
Baixo, nervoso, com uma cicatriz no lábio inferior.
- Kısa boylu, kaba biri. Hep o konuşur.
- Baixo, nervoso e é o que fala.
Sorunlu bir hastam sandım ve halletmeye çalışıyordum ki bu kısa boylu, toplu olan bana vurdu.
Pensei que fosse um doente exaltado e fui tratar disso quando um mais baixo e gordo me atingiu.
Ve her perşembe akşamı barda berbat bir kabare şov vardır. Kısa boylu, kara kuru, 25 cm'lik kıçı olan bir Latin'le iri, şişko, saçı briyantinli, koca götlü bir karı yabancılar için Flamenco sunar.
Todas as quintas à noite há uma porcaria de cabaré no bar que apresenta um latino emancipado com ancas largas e uma velha gorda com o cabelo mal penteado e um rabo enorme,
Tüvit takımlı kısa boylu adamlar kurbağaları doğrar, bağış toplar.
É um grupo de gente com fatos de lã, a abrir rãs... financiados por fundações...
Kısa boylu, asabi ve dağınık saçlı.
- É pequeno, nervoso, e tem o cabelo em pé.
Kısa boylu, eksantrik, mutsuz bir gençlik yaşayan, orta Avrupalı bir ekek.
Um pequeno homem excêntrico e branco, com uma infância infeliz.
Bilirsin, şu koyu tenli, yakışıklı, kısa boylu çocuk.
Já sabe, esse homem baixinho, moreno e atrativo.
- Kısa boylu, 1.60 falan.
- Era baixo, com 1,75 m?
Kısa boylu olan, Hershel Kaminsky.
O baixinho é Hershel Kaminsky.
Kısa boylu! Şu bavulları indirmeye yardım et.
Dêem uma mãozinha à bagagem.
- Kısa boylu bir adam.
- Um tipo baixo, atarracado.
- Geniş omuzlu, kısa boylu.
- É baixo e forte.
Kısa boylu içi kötü ve zayıf biri.
É agarrado... ... mesquinho... ... e fraco.
Şey, kısa boylu bir adam... kahverengi saçlı ve gözlüklü.
- É um tipo pequeno, cabelo castanho, usa óculos...
Kısa boylu ne yapacağını düşünüyor. Çünkü şimdi dört kişiyiz. Galiba korkuyor.
O baixinho está a pensar o que vai fazer já que somos quatro, agora.
Kısa boylu, kara kuru, 25 cm. lik kıçı olan bir Latin'le iri, şişko, saçı briyantinli, koca götlü bir karı yabancılar için flamenko gösterisi yapar. - Lütfen susun.
- Todas as terças à noite há um maldito cabaret no bar apresentado por uma minúscula magricela espanhola com coxas de 20 cm e uma enorme tarte de frutas no cabelo a escorrer brilhantina e um grande cu, a apresentar flamenco aos estrangeiros.
Kısa boylu bey kim?
Quem é aquele senhor baixinho?
Biliyor musun, tanıdığım en uzun en kısa boylu adamsın?
Sabes que és o anão mais alto que conheço?
Ve kısa boylu, rahibe gibi görünüyorum.
Sim, e um bocadinho mais curto, senão pareço uma freira.
Kısa boylu, gözlüklü, sıska yüzü olan bir adamdı.
Era baixo e tinha óculos. Magro de cara, mas muito agradável no trato, pois ria-se sempre que falava.
Hafif bir rüzgar çoğu kısa boylu köknar ağaçlarıyla harmanlanmış servilerimizin arasından esmekte.
Sim. Brisa leve que sopra entre os ciprestes. Que se misturam com um grupo numeroso de pequenos abetos.
Ha şu kısa boylu olan oydu.
Essa é a pessoa pequenina.
Kısa boylu insan çok mutlu.
Pequena feliz.
O önemsiz. Kısa boylu, tecrübesiz. Sadece onun kızı.
Ela é pequena, inexperiente, não passa de uma filha.
Kısa boylu, çirkin adamlar için sonra çok zamanın olacak.
Depois terás tempo para os tipos baixos e feios.
Biraz kısa boylu ama çok zeki.
- Ele é pequeno, mas esperto. - Nós o amamos.
Biri uzun boylu, koca burunlu, diğeriyse kısa boylu.
Um deles é alto, nariz grande, o outro um pouco mais baixo mas bem parecido.
Kısa boylu, bıyıklı olan.
O baixinho, de bigodinho.
Biliyorsun, Pete şu kısa boylu aşçıya bypass yapmak istiyor.
Sabes, o Pete quer fazer um bypass naquele anão comilão.
Kısa boylu olduğun için mi?
É por seres baixo?
Ben kısa boylu, tıknaz olanım.
Sou o sujeito grande.
Uzun boylu kadınları sever misin, kısa, şişman, ince, utangaç, konuşkan?
Gosta de mulher Alta? Baixa? Gorda?
Çok genç, çok yaşlı, çok kısa, çok uzun boylu.
Muito novo, muito velho, muito pequeno, muito alto.
Öyle uzun boylu bir çocuk için çok kısa bir tabutmuş.
Esse caixão é muito pequeno para um rapaz tão alto.
Uzun boylu, kaslı, kısa saçlı.
Um tipo alto e musculado.