Kısa mı tradutor Português
4,162 parallel translation
İpini kısa tutmak lazım.
Vou tirar-te as medalhas.
İnanmayabilirsin ama ben de hayatımım bir döneminde çok kısa süreliğine de olsa, senden çok farklı değildim.
Isto pode ser difícil de acreditar, mas houve um tempo na minha vida, ainda que muito breve, que não era diferente de ti.
Nerede kalmıştım bilmiyorum ama kısa keseceğim çünkü bana da böyle yapılması hoşuma gider.
Não sei bem o que ficou lá, mas tentarei ser breve... pois agradeço quando as pessoas fazem o mesmo por mim.
Uzun saçlı olan mı kısa saçlı olan mı?
- Tem cabelo longo ou curto?
Sonra kısa bir basın bildirisi yapacağım.
Depois, faço uma pequena declaração à imprensa.
Aslında Downton Mâlikanesi'nde çalıştım, lakin çok kısa bir süre.
Repare, eu trabalhei em Downton Abbey, mas apenas por um curto período de tempo.
Kısa dalgalı radyonuz var mı?
Tem um rádio de baixa frequência?
Ben CMR'ının kodlamasının bir parçasıyım. Geçmişin hakkında bilgim var ve bütün dosyalarına erişebiliyorum. Eminim ki kısa zamanda seni işlevsel hâle döndürebiliriz.
- Sou parte do código do seu AMC, conheço o seu histórico pessoal e tenho acesso aos seus ficheiros, então, estou certo de que a vamos pôr no activo em breve.
Evlat. Kısa bir süre sonra döneceğiz, tamam mı?
Filho, eu volto num instante, está bem?
Her iki davanın da yazılı çıktıları tablet bilgisayara yüklenmiş halleri uçakta var. Doğu sahiline yapacağımız kısa bir uçuş.
Há cópias impressas e impressões digitais de ambos casos no avião, porque é um voo curto até à costa leste.
En kısa sürede işe geri dönmek istiyorum ama biraz daha dinlenmeye ihtiyacım var.
Sabes... Quero voltar ao trabalho o mais cedo possível, e... - Ainda preciso de algum descanso.
İhtiyacım olan şey, defin işlemlerinin yapılması için babamın en kısa zamanda morgdan salıverilmesi.
O que preciso é que ele seja libertado para o enterro assim que possível.
Elinizde telefonla yakalanırsanız ifşa olursunuz ; kısa ve öz konuşacağım.
Não devia estar com um telemóvel, então vou ser breve.
Kısa bir süre önce kızınızın önünde vurulmamış mıydınız?
Detective, você não foi recentemente atingido na presença da sua filha?
Çıkışa doğru koştum. Sonrasında bildiğim tek şey tutuklandığım.
Tentei sair de lá e depois fui preso.
Kısa cevabım, evet.
Bem, a resposta simples é sim.
Çocuklar, 2012'nin sonlarında çok önemli bir kısa mesaj almıştım.
Meninos, no final de 2012 recebi uma SMS muito importante.
Benim kısa boylu, gözlüklü bir iş arkadaşım. Dahi ev arkadaşının gölgesinde yaşamını sürdürüyor.
Bem, um colega meu, pequeno e de óculos, que vive na sombra do seu brilhante colega de casa.
Sizinkiler tarafından izlenme ihtimaline karşın konuşmayı kısa tutacağım.
Vou tratar disto rapidamente, para o caso da sua gente a estar a ver.
Bir dur şimdi kısa. Okumak için kitap mı istiyorsun yoksa tabure mi istiyorsun?
Espera, baixota, queres um livro para ler para servir de assento?
En kısa zamanda sana dönüş yapacağım.
Falo consigo assim que puder.
Çünkü kısa bir süre önce cehennem köpeğini öldürdün ve bu mayın tarlasının küçük bir parçası bile değil, karşımıza kim bilir daha neler çıkacak.
Porque acabaste de matar um Cão Infernal, o que não é pêra doce, e há um campo minado sabe-se lá de quê à nossa frente.
- Ne zamana lazım? - En kısa sürede.
- Tens pressa?
Arkadaşın Hannah McKay'den hiç yardım almadığına emin misin? Kendisi kısa bir zaman önce yarım milyar dolarlık bir adamla evlenmiş de.
De certeza que não recebeu ajuda da sua amiga Hannah McKay, que, por acaso, casou com um homem com mais de quinhentos milhões?
Kısa bir süre önce Kanal 8 haber ekibinin eline geçen tüyler ürpertici kayıtlarla ilgisi dolayısıyla Miami Metro, şehir sakinlerinden Oliver Saxon'ı bulmak için halktan yardım istiyor.
A Polícia de Miami pede a ajuda da população para localizar um habitante, Oliver Saxon, no seguimento de gravações arrepiantes a que o Channel Eight teve acesso.
Kısa bir süre önce doğruladım.
Confirmei isso há pouco tempo.
Benim hatam değil. Kısa piste inmek zorunda kaldım.
Não é minha a culpa de ter aterrado perto da pista.
İki metreden uzun yada kısa değildi.
Não mais que 1,88 m e não menos que 1,83 m.
Bak bu adamlar kırmızı şapkaı, orta boylu, kısa saçlı, rusça konuşan, birini bulmayı umuyorlar.
Vejam, estão à espera de um tipo de boné vermelho 1.80 m, cabelo curto, que fala russo, e vão ter um.
İncil, mutluluğa giden en kısa yol başkalarına yardım etmektir, der.
A Bíblia diz que servir os outros é o caminho mais rápido para a felicidade.
Ama kısa bir süre öncesine kadar, tadına baktıklarım sadece alkol ve çikolataydı.
Mas até há bem pouco tempo, só conseguia beber álcool e comer chocolate.
Sadece daha kısa ceza aldığımızı söylemek için aradım.
Só queria dizer que nos deram uma sentença mais pequena.
O yüzden sana, bu insanlara kısa vadede canlarını yakan şeyin, uzun vadede onlara yardımı dokunacağını yalnız sen anlatabilirsin dediğimde bana inan.
Acredita quando digo que só tu podes ajudá-los a perceber que aquilo que os prejudica a curto prazo vai ajudá-los a longo prazo.
Steven, benim yandaşım ve arkadaşım olması gereken kişi şovumun artık 15 dakika daha kısa olacağını söyledi.
O Steven, que era suposto ser meu defensor e melhor amigo, informou-me que, a partir de agora, o meu programa vai ter menos 15 minutos.
En kısa sürede gelmeye çalışacağım.
Vou para lá assim que puder.
Boyum kısa, yumruklarım da aşağı taraflara gelir.
Sou pequena. Os meus socos são baixos.
Khan'ın bilgisayarı ölmeden hemen önce, sabit diskine anlık bir kısa bakış atabilmiştik, ve McGee'yle ben yüksek derecede profesyonellikle çalıştığımız için...
Antes do PC do Khan pifar, tivemos uma visão momentânea do disco rígido, e porque o McGee e eu trabalhamos num alto grau de profissionalismo...
Metropol bölgesi polisinin böyle kısa süreli ihbarda gönüllü bir şekilde bize yardım etmesine şaşırdım.
Estou surpreendido que a polícia tenha aceitado ajudar-nos tão depressa.
Seni geri ararım. Tamir ettirmeyi düşünüyordum ama kısa süreliğine bakır boru falan taktırdım.
- Planeio efectuar algumas reparações, mas fui enganado numa venda de cobre.
Bunu en kısa zamanda tekrarlayalım.
Foi divertido. Devíamos fazer isto mais vezes.
12 yaşındayken ona kısa diyen denyoya bağırdığımı hatırlıyor musun?
Lembras-te quando ela tinha 12 anos e gritei com aquele cabrão por chamá-la baixinha?
Pekâlâ, şu an durumlar biraz sıkışık ama en kısa sürede halledeceğim, anlaştık mı?
Percebe, as coisas estão apertadas agora, mas vou comprar-te assim que puder, prometo, está bem?
Karımla üç haftalık bir çıkma faslının ardından evlendik ve kadın bipolar hastası bir uyuşturucu bağımlısı çıktı- - Bekle. Altı çocuğu başıma bırakarak çekip gitti ama öte yandan ev arkadaşım Bay Christopher'sa tamamen arınmış ve ayık bir halde ülkesinin çalışan bir bireyi.
A minha mulher e eu casámos após um namoro de 3 semanas, e ficou viciada em drogas de bipolaridade, calma, e deixou-me sozinho com 6 crianças para criar, enquanto o meu parceiro doméstico, o Sr. Christopher Collier, que está limpo e sóbrio,
Kısa süre içinde tekrar ararım. Tamam.
- Ligo-te de volta daqui a pouco.
Umarım onu kısa süre içinde yakalarsınız.
Aaron.
En kısa sürede onlarla konuşmamız lazım.
Vamos querer falar com eles o mais cedo possível.
Kısa bir soru soracağım.
Uma pergunta rápida.
En kısa sürede orada olacağım.
Ouça, eu já não demoro muito.
Cam, kısa süre içinde seni çağıracağım.
Cam, já vou falar contigo.
Cam sadece kısa bir süredir birlikteyiz ama mükemmel atılımlar yaptığımızı düşünüyorum.
Então, Cam, estamos juntos há pouco tempo, mas, acho que fizemos excelentes progressos.
Kısa sarı saçları.5'8 ".
Cabelo curto louro. 1,70 m.