Mutluluk tradutor Português
4,016 parallel translation
" Paylaşılmadığı zaman mutluluk neye yarar?
"De que serve a felicidade quando não é compartilhada."
Dilediğin mutluluk bu değildi.
Esta não é a felicidade que desejavas.
Gözyaşlarını alıp, mutluluk veren herkes Krrish'dir.
Quem traz o sorriso no rosto de alguém é Krrish.
Beni atalarımın çöl rüzgarındaki çığlıklarından tanıyorsun ve senin kötü tohumlarını yeryüzünden sildiğimde mutluluk haykırışlarını da duyacaksın.
Conheces-me através dos gritos dos meus antepassados no vento do deserto. Tal como conhecerás os seus gritos de alegria, quanto remover da Terra a tua semente maligna.
Çünkü gerçek mutluluk, gerçek arkadaşlar gerçekten hayatı yaşamaya değer kılar. Ya savaşmaya.
Porque a verdadeira felicidade, amigos de verdade, essas são coisas pelo que vale a pena viver, vale a pena lutar.
Mutluluk duyarım.
Ficarei feliz em fazé-lo.
Yardımcı olmak için, çıkarma ekibine eşlik etmekten mutluluk duyarım.
Ficaria feliz em acompanhar-te nesse grupo avançado.
Gerçek mutluluk kuramsal değildir...
a verdadeira felicidade não existe...
Eminim öğrencilerim ilham verici birkaç kelimenizi işitmekten mutluluk duyar.
Bem, tenho a certeza que os alunos gostariam de algumas palavras. De inspiração?
Size Yüce Hindi'yi sunmaktan mutluluk duyuyorum.
Apresento-vos o Grande Peru!
Artık tasa keder olmasın, herkes mutluluk içinde yaşasın.
Felicidade para todos, chega de tristeza.
Benim küçük kasabam, varlığımız sonsuza kadar unutulmayacak, demekten mutluluk duyarım.
Por isso, minha pequena aldeia, agrada-me anunciar que nossas vidas estarão ligadas para sempre.
Umarım birbirinize eşlik etmekten mutluluk duyarsınız.
Espero que gostem da companhia um do outro.
- Ahbap, cidden söyleyeyim mi? - Kardeşimi sikmenden mutluluk duyarım.
Adorava que comesses a minha irmã.
Ortama mutluluk saçıyorsunuz cidden.
Vocês são mesmo uma lufada de ar fresco.
Ama şimdi Londra sahnelerinde adından övgüyle söz ettiren genç bir grubu taktim etmekten mutluluk duyuyorum. Dwayne Johnson Kuartet.
Mas agora tenho o prazer de vos apresentar uma jovem banda que está a deixar marcas na cena londrina, o Quarteto Dwayne Johnson.
Mutluluk..
Felicidade.
Belki de, sadece tadını seviyordur ve bu da ona mutluluk veriyor olabilir. Vücut için bu da gerekli.
Ou talvez ele goste do sabor, e isso lhe dê prazer, e isso também é bom para o corpo dele.
Mutluluk. Mutluluk.
Feliz é garfo.
Seni götürmekten mutluluk duyarım.
Teria todo o gosto em levá-la.
Döndüğü kişinin sen olmandan hep mutluluk duydum.
Sempre fui feliz e foste tu que ele escolheu.
Şimdi Debbie'nin bir çocuğu var, bence harika bir anne olacak ve umarım, onun bana getirdiği kadar çocuğu da ona mutluluk getirir.
Agora que a Debbie tem uma criança, penso que será uma óptima mãe e desejo que a sua criança lhe traga tanto prazer quanto ela me trouxe.
Canavar, mutluluk anahtarını koruyordu.
E aquela besta guardava a chave dourada para a felicidade.
İyi dostumuz Clay Regazzoni'nin Ferrari ailesine dönüşünden ve Avusturyalı Niki Lauda'yı tanıtmaktan mutluluk duyuyoruz.
É com prazer que trazemos de volta à Família Ferrari, o nosso amigo Clay Regazzoni. E apresentámos-vos Niki Lauda, proveniente da Áustria.
Mutluluk en büyük düşman.
A felicidade é a inimiga.
Gideceğin yer çok korkunç, akıllıyı bile deli edecek ölçüde huzur ve mutluluk verici, neşeli kahkahalarla bezenmiş korkunç bir âlem, tüyler ürpertici.
O teu destino é um verdadeiro horror. Um reino repleto de paz implacável, pontuada pela vil cacofonia da alegria. - É horrível.
Haggis mutluluk seviyor.
Hackus gostar azul.
Mutluluk dedikleri buymuş demek.
É isto que é ser feliz?
James kaybolduktan sonra, görevin verdiği zevk ve mutluluk hissi birden kesildi.
Depois de perdemos o James, a alegria da missão, a excitação de todos... Acabou.
Yumuşak bir mutluluk hali, artan müzik sevgisi erotik imalar.
Leva à euforia, apreciação ampliada da música, algumas conotações eróticas.
Onu görmekten mutluluk duydum.
Eu adoraria vê-la novamente.
Kızın hayatında birazcık mutluluk olsun diye.
Para ela ter alguma felicidade na vida.
Mesela Sansa Stark'ı, Tyrell'lere verme planınızın önüne geçtiğim zaman dürüst olmak gerekirse gayet açık bir şekilde mutluluk hissettim.
Por exemplo, quando impedi os vossos planos de entregar a Sansa Stark aos Tyrell. Para ser sincero, senti uma grande alegria com isso.
Ama sırdaşınız planlarımla ilgili sizi bilgilendiren ortağınız korumaya yemin ettiğiniz kişi sizden gelen bir mutluluk görmedi.
Mas à vossa confidente, àquela que vos informou dos meus planos, àquela que jurastes proteger, não lhe trouxestes nenhuma alegria.
Bana da hiç mutluluk getirmedi.
E ela não me trouxe nenhuma alegria.
Eğer bununla ilgili bir problemin olursa, Washington'u aramaktan çekinmem, ve onlara gerekçelerimi sunmaktan dolayı mutluluk duyacağım.
E se tiver algum problema com isso... sinta-se livre para ligar para Washington... e ficarei feliz em mostrar a eles minhas razões.
- Ona işemekten mutluluk duyarım Brenda.
Ficaria feliz de mijar em cima disso, Brenda. Não, Phil.
Böylece bana gizli mutluluk formülünü söyledi.
Ele deu-me então a sua fórmula secreta para a felicidade.
Mutluluk duyuyorum.
Estou feliz por assinar.
Roma'nın en sevilen evladını ağırlamaktan mutluluk duyarız.
Estamos muito felizes por receber o estimado filho de Roma.
- Mutluluk peşinde.
- A busca da felicidade...
Barış, uyum, mutluluk ile.
Em paz, em harmonia, e felicidade.
Roma'nın en sevilen evladını ağırlamaktan mutluluk duyarız.
Estamos muito felizes... por receber o estimado filho de Roma.
Ve anlaşmayı bozma ihtimaline karşın Albertus Magnus'un yöntemleri kullanılarak gümüş nitratla yapılmış bu bezin üzerinde bulunan,... gelecekte sergilemekten mutluluk duyacağım bu kepazelik kalıcı olarak duracak.
E se não cumprirdes o nosso acordo... este pano... coberto com nitrato de prata, usando os métodos de Alberto Magno, contém um registo eterno da vossa infâmia. Que terei muito prazer em exibir no futuro.
Ama bildiğiniz gibi, şimdi her şey mutluluk verici görünse bile her an başınıza bir felaket gelebilir.
Mas, como sabem, apesar de agora tudo parecerem rosas podemos ser atingidos em qualquer altura.
Şimdiyse bundan mutluluk duyuyorum.
Mas aprendi a gostar disto.
Bu mesajınızı iletmekten mutluluk duyacağım.
Darei esse recado com gosto.
- Mutluluk duyarım Frank.
É um prazer, Frank.
Size yeni konsey üyemizi tanıştırmaktan mutluluk duyarım Bay Datak Tarr.
Eu gostava de apresentar o mais novo membro do Conselho da Cidade, Sr. Datak Tarr.
Çatal. Mutluluk. Mutluluk.
Feliz...
İmzalamaktan mutluluk duyar.
- Ela ficaria feliz por assinar.
mutluluklar dilerim 16
mutlu yıllar 555
mutlu ol 66
mutlu günler 26
mutlu 183
mutlu son 24
mutluyum 175
mutlu olun 20
mutlu musun 338
mutlu yıllar sana 161
mutlu yıllar 555
mutlu ol 66
mutlu günler 26
mutlu 183
mutlu son 24
mutluyum 175
mutlu olun 20
mutlu musun 338
mutlu yıllar sana 161
mutlu noeller 1070
mutlu paskalyalar 22
mutluyuz 22
mutlusun 26
mutlumusun 18
mutlu noel 30
mutlu olmanı istiyorum 16
mutlu değilim 17
mutlu oldun mu 50
mutlu mu 63
mutlu paskalyalar 22
mutluyuz 22
mutlusun 26
mutlumusun 18
mutlu noel 30
mutlu olmanı istiyorum 16
mutlu değilim 17
mutlu oldun mu 50
mutlu mu 63