Onu yakalamalıyız tradutor Português
113 parallel translation
Çabuk, boyna ulaşmadan onu yakalamalıyız.
Depressa, temos de pegá-lo antes que chegue ao pescoço.
Çabuk, boyna ulaşmadan onu yakalamalıyız.
Depressa, temos de o apanhar antes que chegue ao pescoço.
Onu yakalamalıyız.
Temos que captura-la.
- Tamam. O zaman onu yakalamalıyız artık. - Evet.
- Então, temos que o apanhar.
Çabuk, onu yakalamalıyız!
Depressa, temos de apanhá-lo!
- Onu yakalamalıyız.
- Temos de capturá-lo.
Onu yakalamalıyız.
Temos de o apanhar.
Onu yakalamalıyız!
Nós temos que pegá-lo
Rufus, onu yakalamalıyız. Hadi.
Rufus, temos que pegá-lo, vamos.
Eğer Kaptan Engle, bunu yapanlardan biriyse, iner inmez onu yakalamalıyız. Sen, ben, Bay Gaffney ve belki de Britanyalı arkadaş.
Se for, teremos de capturá-lo assim que aterrarmos... você, eu, o Sr.Gaffney e talvez o inglês.
Onu yakalamalıyız.
Temos de agarrá-lo!
Başka birini daha yaralamadan onu yakalamalıyız.
Temos de o apanhar antes que apanhe mais alguém.
Çok geç olmadan onu yakalamalıyız.
Temos que apanhá-lo antes que seja demasiado tarde.
Deli bir kamyoncu çocuklarımı kaçırdı. Onu yakalamalıyız.
Um camionista psicopata levou as minhas crianças!
- İze sapmadan önce onu yakalamalıyız.
Temos que apanhá-la antes que ela entre no trail.
Kaçmaya fırsat bulamadan onu yakalamalıyız.
Temos de apanhá-lo antes que desapareça.
Onu yakalamalıyız.
- Confia em mim.
Şüphe çekmeden onu yakalamalıyız.
Mas temos de o trazer sem levantar suspeitas.
Onu yakalamalıyız.
Temos que abatê-lo.
- Onu yakalamalıyız.
- Temos de o encontrar.
Onu yakalamalıyız.
Temos de o encontrar já.
Onu bu sefer yakalamalıyız.
Desta vez apanhámo-lo.
Onu bir an önce yakalamalıyız.
Senão vai ficar com o melhor quarto.
Onu mutlaka yakalamalıyız.
Temos de deitar-lhe a mão.
Ama, onu kurtaracaksak, tam zamanında yakalamalıyız, yoksa ölür.
No entanto, para o recuperarmos, temos de o apanhar no momento certo, ou ele morrerá.
Onu fazla uzaklaşmadan yakalamalıyız.
Podemos seguir o seu trilho antes que chegue à fronteira.
Onu çok çabuk yakalamalıyız.
Multiplicámo-nos como pulgas.
Şeytanı yakalamalıyız, o pullu yaratığı ince boynundan, ve sonra onu sallayarak çıkarırsınız!
Agarramos essa malvada e escamosa criatura... pelo seu pescoço escorregadio, e depois é só abaná-lo bastante!
Eğer bunu yapan Leonard ise onu karanlık çökmeden yakalamalıyız.
Vamos apanha-lo antes de anoitecer.
Unutma, onu canlı yakalamalıyız.
Achas que vai funcionar?
Onu onlardan önce yakalamalıyız.
É simples. Nós temos de o apanhar primeiro.
Onu canlı yakalamalıyız.
Temos de o apanhar vivo.
Onu yakalamalıyım yoksa asla amiral olamazsınız.
Vou matá-lo senão você não chega a almirante.
Onu bugün yakalamalıyız.
Temos que apanhá-lo hoje!
Onu mutlaka yakalamalıyız yoksa herşey mahvolucak.
Temos de apanhá-lo, senão está tudo perdido.
Onu canlı olarak yakalamalıyız ve. olduğunca orijinal halinde kalmalı
Apanhá-lo nesta forma e tentar trazê-lo com vida.
Yüce Tanrım, onu hemen yakalamalıyız.
Valha-nos Deus! Esta coisa não pode andar à solta.
Onu şaşırtmalıyız, en güçlü olduğumuz yerde yakalamalıyız, en çok birleştiğimiz yerde.
Temos de o apanhar de surpresa, de ir aonde somos mais poderosas, aonde estamos mais conetadas.
Onu canlı yakalamalıyız!
Queremo-la viva.
Sınıra varmadan onu yakalamalıyız.
Temos que detê-lo antes da fronteira!
Onu Gamo'dayken yakalamalıyız, hâlâ karadayken.
Temos que o apanhar em Gamo, ainda em terra
Onu kanıt elindeyken yakalamalıyız.
Temos de o apanhar em flagrante.
Onu bize ödeme yaparken yakalamalıyız.
Ouça, a única forma de o fazer é apanhá-lo a pagar-nos para fazermos o serviço.
- Onu canlı yakalamalıyız.
- Precisamos dela viva.
Belki de... onu bir yerde yakalamalıyız,
Então, talvez devêssemos tentar apanhá-la.
- İyi. - Onu canlı yakalamalıyız.
- Precisamos dele com vida.
Eğer bu nadir ve ölümcül bir yaratıksa... onu canlı yakalamalıyız, değil mi?
Se esta for uma criatura rara e mortal, temos que tentar capturá-la viva, ok?
Nasıl yaptığını bilmiyoruz ama onu hemen yakalamalıyız.
Não sabemos como ela conseguiu, mas é melhor apanhá-la.
Şimdi onu tekrar yakalamalıyız. Bunu nasıl yapacağımızı zannediyorsun?
- Só temos de o voltar a encontrar.
Onu, onlardan önce yakalamalıyız.
Temos de o apanhar primeiro que eles.
- Onu canlı yakalamalıyız.
Eu preciso dele vivo.