Sadece senin tradutor Português
4,969 parallel translation
Bunu sadece senin karın hiç çekici olmadığı için söylüyorsun
Só está a dizer isso porque a sua esposa não é atraente.
Başından beri, tanık olduğum tüm vahşet ve kanuna aykırı davranışlar, sadece senin tarafından yapıldı.
Sabe, desde o principio, a violência e más atitudes partiram sempre de si.
Sadece senin söyleyişini duymak istemiştim.
Gosto de te ouvir dizê-lo.
Senin çekmene izin vereceğini söyledi. Sadece senin.
Ela disse que só deixa que tu lho arranques.
Ben sadece senin mutlu ve sağlıklı olmanı ve arasıra evinde çocuklarınla futbol oynamanı istiyorum.
Eu só quero que sejas feliz e saudável... e venhas a casa, de vez em quando, jogar futebol com os teus filhos.
Sadece senin gibi insanlar yok. İş medet uman insanlar da var.
Mas mostrou ser um bom homem, ajudando as pessoas a arrajar trabalho.
Çekiçte sadece senin parmak izlerin var.
No martelo só estão as suas impressões digitais.
Sadece senin hayatına nasıl etki ettiğini öğrenmeye çalışıyorum...
Estava apenas a pensar no impacto que isso teve na tua vida...
Ben sadece senin gibiyim!
K : Porque eu sou como tu!
Burada sadece senin geleceğin söz konusu değil.
E não se trata só do teu futuro.
Sadece senin mutlu olmanı istediğimden.
só quero que sejas feliz.
Sadece senin mutlu omanı istedim.
Só quero que sejas feliz.
Sadece senin o ikna edici sesini üç tane, altmış saniyelik reklamda kullanmak istiyorum o kadar.
Só o uso dessa tua voz tão persuasiva para três pequenos anúncios de 60 segundos.
Eğer oraya silahsız dönersem ve bu şartlar altında sadece senin emirlerini sebep göstererek yaptığım şeyi öğrenirlerse Cambridge'deki mezarımı anında kazmaya başlarlar.
Se eu regressar desarmado e descobrirem que o fiz, nestas circunstâncias, apenas com as suas ordens como justificação, serei enterrado numa cova pouco profunda, algures em Cambridge.
John ben saçma sapan bir adamım. Sadece senin arkadaşlığının sıcaklığı ve azmiyle ayakta kalıyorum.
John, sou um homem ridículo, redimido apenas pelo calor e firmeza da tua amizade.
Ve fark ettim ki, sadece senin mutlu olmanı istiyorum.
E cheguei à conclusão que só quero que sejas feliz.
Sonrasında adamlarımı geri çekeceğim ve sokakta yaşanan her şey sadece senin sorunun olacak.
Nessa altura, retirarei os meus homens e o que se passa na rua será problema apenas seu.
Bu ilişki ne zaman sadece senin hayallerini desteklemekle ilgili olmaya başladı?
Quando é que esta relação tornou-se exclusivamente num suporte ao teu sonho?
Ben sadece senin oynuyordum, adamım.
Ei, simplesmente estava a brincar contigo, velho.
Herhangi bir şey yok. Sadece senin kanın var.
Deu negativo, o sangue é seu.
Senin... böyle büyük bir fırsatın var işin burada, ve sadece senin bunu kaybettiğini görmek istemiyorum.
Uma grande oportunidade com o teu trabalho aqui, - e eu só não quero que tu o percas.
Sadece senin için en iyisini istiyorum.
Eu só quero uma coisa
- Sadece senin peşindeyim.
- Vim por ti.
Onları okurken sadece senin sesini duyuyorum.
Mas apenas escuto a tua voz quando os leio.
Sadece senin için endişeliydik.
Preocupados contigo.
Senin için endişeleniyorum sadece.
Só estou preocupado contigo.
Hayır, sadece sen "başka bir ödül daha kazandın" dediğinde ben de senin dışarıda birisiyle konuştuğunu sandım.
Não, mas tu disseste : - "Ganhaste outro prémio." - Bem, o...
Ona sadece, onun senin lanet olası kuzenin olduğunu bilmediğimi söyledim.
E eu disse-lhe,'Não sabia que era o raio da tua prima.'
Bu sadece... Senin yanında gerginim.
É que... fico nervosa ao pé de si.
"Ben sadece sorunun ne olduğunu söylüyorum, yapıp yaptırmamak senin kararın."
"Só estou a dizer, a decisão é sua".
Senin hikâyene gelirsek sadece % 7'lik bir solüsyon olduğundan emin misin?
Agora, sobre a verdade, tem certeza que ainda usas uma solução de 7 %?
Evet, erken. Sen babamla tanışınca, ben de senin arkadaşlarınla tanışınca hepsi bu ilişkinin bir parçası haline gelecektir. Sadece ikimizin olduğu şu dünyada biraz daha kalmak istiyorum.
Depois de conheceres o meu pai e eu os teus amigos, eles farão parte disto... e eu só quero ficar um pouco mais na nossa bolha.
Senin aşkın ve birlikteliğin ; kalanımızın sadece hayâl edebileceği türdendi.
O teu amor e parceria, é o tipo de descanso com que apenas podemos sonhar.
Ben senin vitrinde tuttuğun kupalardan biriyim sadece.
Eu sou apenas outro dos troféus que tens dentro da mala.
Hayır, senin sadece iddiaların ve bir kutu kasedin var.
Não, só tens boatos e uma caixa com gravações.
Sadece,... aile bağlarının senin için çok önemli olduğunu söylediğini sanıyordum.
É só que disseste que os laços familiares eram muito importantes para ti.
Bu senin işin Long Qi üstelik ben sadece müzik dinlemeye geldim.
Isso é entre você e Long Qi. Só vim aqui ouvir música..
Demek bu sadece senin sorunun?
Acha que o problema é apenas seu?
Artık bu sadece senin meselen değil.
Isso não é apenas assunto seu.
- Senin mutlu olmanı istiyorum sadece.
Só quero que sejas feliz.
- Hayır, sadece bu senin uzmanlık alanın mı ondan pek emin değilim.
Não, só que não sei... se é mesmo a tua área de especialidade.
Dinle, acaba senin beni sadece azarlaman gibi bir durum olabilir mi?
Olha, não haverá nenhuma maneira de me deixares ir com um repreensão.
Sadece sen ve senin oğlun girebiliyor buraya.
Só tu e o teu filho podem entrar aqui.
Sen hastane yatağında yatmanın ne kadar nadir birşey olduğunu bilmiyorsun. ve insanlar sadece ziyaretine gelir senin ve ebeveynlerinin.
Não sabes o que é isso até estares numa cama de hospital e as únicas pessoas que te visitam são os teus pais.
Senin tek bir işin var, sadece tek bir iş.
Só tens uma tarefa, e uma só tarefa...
Sadece bence o senin için gerçekten iyi.
Nada. Eu só acho que ele é realmente bom para ti.
Senin sadece şüphesi olanları teselli etmen gerekiyor.
Precisa apenas confortar os que têm perguntas.
Bu sadece, senin için ne kadar sevindiğimin vücudumun açıklanamaz bir tepkisi
É apenas a forma muito inesperada que o meu corpo tem de revelar o quão feliz estou por ti.
Çünkü senin sadece üç parmağın vardı.
Era infalível pois você apenas tinha 3 dedos.
Ama senin seçmemizin sebebinin sadece kontratın elverişli şartları olduğunu bilmelisin. - Biliyorum.
Mas deve saber que só o escolhemos por causa das condições favoráveis do contrato.
Çünkü o da senin gibi sadece iyileşmek istiyor.
Porque, como tu, s � quer ficar melhor.
sadece senin için 20
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
senin derdin ne 338
seninleyim 95
seninle gurur duyuyorum 314
seninim 46
senin neyin var 538
seninle mi 82
senin adına çok sevindim 42
seninle evleneceğim 47
senin için 556
senin derdin ne 338
seninleyim 95
seninle gurur duyuyorum 314
seninim 46
senin neyin var 538
seninle mi 82
senin adına çok sevindim 42
seninle evleneceğim 47