Seninle mi tradutor Português
2,761 parallel translation
Bir de buna rağmen seninle mi görüşeceğim?
Vou ver algum dele de volta?
Beni seninle mi aldatıyordu? Ne?
- Ele está a trair-me contigo.
Frans şuan seninle mi?
O Frans está contigo?
- Jaden seninle mi?
- A Jaden está contigo? - Afirmativo.
- Batista seninle mi? - Hayır.
- O Batista está contigo?
- Seninle mi röportaj yapacaklar?
- Vão entrevistar-te a ti?
- Yani bunların hepsi seninle mi ilgiliydi?
- Então, isto era tudo por tua causa?
Tekrar en başından Mumbai bu. Stonebridge, Scott seninle mi?
O mesmo que houve em Mumbai.
Ve işte nöropazarlamanın asıl amacı budur. Çünkü reklamları izledikten sonra seninle konuştuklarımı açıklayabilmen mümkün değil, değil mi?
E isto é realmente a razão pela qual o neuromarketing está a acontecer agora porque não há nenhuma maneira de me explicares que estavas assim antes de veres o comercial.
Seninle olmak için mi?
Para estar contigo? Sim.
Seninle çalışmak böyle bir şey mi olacak?
É assim que é trabalhar consigo?
Sadece seninle konuşuyorum, öyle değil mi Tommy?
Eu não falo só com você, Tommy?
15 gün içinde seninle bir yıllığına Bogota'ya gelmemi mi istiyorsun?
Queres que vá contigo para Bogotá, durante um ano, daqui a 15 dias?
Bunun yerine seninle evlenmemi mi istedin?
- E por isso pedes-me em casamento?
Seninle bir sorun yaşamayacağım, değil mi, Danny?
Não vou ter problemas contigo, pois não?
Tabii, elbette bu yüzden seninle bir içki içmek daha güvenli bir alternatif olur, değil mi?
Sim, claro. É por isso que levá-la a tomar um copo é uma alternativa mais segura, não concorda?
Burt'ün seninle ikinci aşamaya geçmesini mi istiyorsun?
Queres que o Burt te leve à segunda base?
Seninle ben ilgileneyim mi?
Devo cuidar de ti, eu mesmo?
Onun yerine, seninle konuşup diğer iyi polislerin bu karışıklığa sokmayız, değil mi?
prefiro ser directa consigo. Evitar trazer outros policias para isto, correcto?
Kutuyu açıp kanıtları yok ettin. Ama babamın seninle ilgili ne bulduğunu görmen gerekiyordu, değil mi?
Abriu a caixa, livrou-se das provas, mas tinha que ver o que o meu pai tinha contra si, não é?
Biraz korktugun için de seninle gelmemi mi istiyorsun?
Queres que eu vá contigo porque estás um pouco assustado?
Çok korktugun için mi seninle gelmemi istiyorsun?
Queres que eu vá contigo porque estás muito assustado?
Biraz korktuğun için de seninle gelmemi mi istiyorsun?
E queres que vá contigo porque estás um pouco assustado?
Çok korktuğun için mi seninle gelmemi istiyorsun?
Queres que vá contigo porque estás muito assustado?
Ne yani tamamen delirene kadar seninle zaman geçirmemi mi istiyorsun?
Então o quê? Tu... queres que eu te ajude a passar o tempo até ficares completamente louco?
Buraya gelip adam öldürdüğünü ve tekrar öldüreceğini söylüyorsun. Sonra da benden oturup seninle felsefik bir sohbet etmemi mi bekliyorsun?
Você vem aqui, conta-me que matou pessoas e que vai voltar a matar, e espera que eu fique sentado
- Seninle çıkmayacak biliyorsun değil mi?
Ela não vai sair contigo, sabes.
- Seninle seviştiğimi düşünüyorum. - Öyle mi? Güzel mi bari?
Estou sempre a pensar em ti.
Şimdiyse büyük bir soruna dönüştü. Seninle yürümem gerek bence. Bu senin evine taksiyle gitmek için yeter mi?
Antigamente as ruas de Londres eram seguras para as francesas, mas agora são cada vez menos seguras.
- Gorman seninle 6 senedir çalışıyordu ve görünüşe göre 5 cinayet için ödeme yapmışsın. - Tesadüf olabilir mi dersin?
- Quais as hipóteses?
Ondan seninle gelmesini istedin mi, ya da gözlerinin içine bakarak...
Perguntaste-lhe se queria ir contigo?
Seninle yurtdışına gelmemi mi?
Que corra para o estrangeiro contigo?
Sonra da benden oturup seninle felsefik bir sohbet etmemi mi bekliyorsun?
- e tenha uma conversação filosófica?
Bir gün seninle birlikte olmayı umut etmek gibi mi?
Como esperar que um dia possamos estar juntos?
Seninle geleyim mi?
Queres que vá contigo?
- Seninle eve kadar yürüyeyim mi, yoksa...
- Posso acompanhá-la até à casa?
Müşterilerine şantaj yaptığını anladı ve seninle uğraşmaya başladı, değil mi?
Descobriu que estava a chantagear os clientes e confrontou-a, não foi?
Seninle görüşecekler. - Benimle mi?
- Eles vão-te entrevistar.
O tahtanın karşısında seninle saatlerce oturdu. Değil mi?
Ele ficava sentado à sua frente enquanto jogavam horas a fio?
Mahkumlar seninle takıldığımı anlar.. .. ve ben kimseden yardım bile isteyemem öyle mi?
Os presos podem descobrir que estou contigo e não tenho nem o director para me ajudar?
Walton seninle ilgili gerçeği öğrendi mi?
O Walton descobriu sobre si?
O psikopatın seninle uğraştığını düşünmüyorsun, değil mi?
Achas que era aquele maluco da cicatriz a tentar ameaçá-la?
Kendini kaybetmek üzere olduğunu görmesine rağmen seninle evlenmek mi istedi?
Viu-te nesse estado e ainda queria casar contigo?
- Seninle de hiç şansım yoktu, değil mi? - Evet.
- Não tenho hipótese nenhuma, pois não?
Bana seninle benim liderliği devralmamız gerektiğini mi söylüyorsun?
Estás a falar de liderarmos o ataque?
Seninle değil de onunla ilgilendiği için mi?
O facto de ela parecer mais interessada nele do que em ti?
Seninle ilgileneyim diye mi?
Que cuidava de ti?
Seninle doktor randevularına gelip hasta yatağının başucunda oturayım diye mi?
Ia contigo aos médicos, sentava-me ao teu lado na cama do hospital?
O konuda seninle bir görüşebilir mi, ne dersin?
- Falavas com ele sobre isso?
Değil mi? Buraya annemle iş tekliflerini konuşmaya gelmiştim, ama bunun yerine seninle takılmayı çok isterim.
Vim aqui apenas para falar de propostas de trabalho com a minha mãe, mas preferia levar-te a sair.
Bu seninle "Daha Fazla Uyuma" da buluşması gerekenle aynı Max mi?
É o mesmo Max que era suposto ir ter contigo ao "Nunca mais dormir"?