Sen var ya tradutor Português
350 parallel translation
Sen var ya.. Seninle mahkemede görüşeceğiz!
Encontramo-nos no tribunal!
Sen var ya sen...
E tu... tu...
Sen var ya sen.
Tu...! Tu...!
- Sen var ya!
Tu!
Of bahriyeli, sen var ya, sen harikasın... 15 yaşındayken annem bana çok yakında seksi düşünmeye başlayacağımı söylemişti.
Uau, Sailor, tu és fantástico... Quando eu tinha 15 anos, a minha mãe disse-me, que eu em breve iria começar a pensar em sexo.
Seni mükemmel kıskanç seni, sen var ya...
És um ciumento tão charmoso, querido.
Sen var ya, bifteğin iyisine bayılıyorsun ama... tabağına nasıl geldiğini bilmek istemiyorsun.
Sabes, nós adoramos comer um bom bife mas não queremos saber como chegou até o prato.
Sen var ya sen çok hem de çok fena bir veletsin.
Tu és viciado, viciado, um viciado pequeno homem.
Sen var ya...
Tu estás...
Sen var ya sen...
Bem, a ti...
Sen var ya sen.
Você é tão...
- Sen var ya.
Sra. Krabappel, não!
Sen var ya!
E tu...
Sen ve David birlikte üç yıl geçirdiniz. Farkında ol ya da olma aranızda kırılması zor bir bağ var.
Tu e o David passaram três anos juntos... e quer vocês percebam ou não existe entre os dois uma ligação... que não fácil de quebrar.
Bıçaklanası ya da vurulası bir kalbim var tabi ama... demek istediğimi sen de biliyorsun.
Oh, tenho coração para ser apunhalado ou ferido a tiro, mas... sabe o que eu quero dizer.
Gelecek sefere sen sizin pınara git bilirsin manolya var ya onun çevresinde kızılcık ağaçlarını da,
Quando vais ao poço... lembras-te daquela magnólia que tem hera à volta?
Evlat, belki sen onu biliyorsundur ya, bilmen gerekli bir şey var ki.
Filho, há uma coisa que todos os homens têm de saber. Talvez tu já saibas.
Ya sen, Hector, kiliç oyunlari ve boks disinda baska heveslerin var mi?
E tu, Heitor, tens alguma aspiração além da esgrima e do boxe?
Senin de bir ruhun var. Ve sen de ruhunu Tanrı'ya teslim etmelisin.
Em todo o mundo, não há uma alma que possa me dizer como ensinar a você.
Ya sen? Onikiparmak bağırsağımda ülser var.
- Tenho uma úlcera no duodeno.
Dikkatli olmalarını istediğin şu iki adam var ya, eğer sen eski dostlarının hatırına,... aniden fikrini değiştirseydin, ellerini kirletmeden benim boynuma idam halatını geçirdikten sonra, sana olduça zor zamanlar yaşatacaklardı.
Esses dois que tu queres que eu trate Devem ter-te feito passar um mau bocado... e antes de tu meteres a corda no meu pescoço, com essas mãos sujas de repente mudas de ideias, Tudo em nome da velha amizade, dizes tu...
Sen, var ya, sen...
Você... você... você é...
Ya sen, bir mesajın var mı?
Alguma mensagem?
Seni seven bir kız ve sana yardım eden bir dostun var. Ama sen samba yapmayı bile bilmeden Brezilya'ya gidiyorsun.
A garota te ama... estou aqui para te ajudar... você não sabe sambar, mesmo assim vai para o Brasil!
Bence sen ne istiyorsun var ya?
Aposto que sei o que quer...
Sanırım var. Sanırım 2 yıldır sen ya da Kolonilerin herhangi bir yardımı olmadan bu bölgede Cylonlarla hayatta kalmak, benim mürettebatıma kendi kaderinin ne olacağına karar verme hakkını kazandırdı.
Acho que os dois yarens a sobreviver aos Cylons neste quadrante, sem ajuda vossa ou das colónias, deu-me e à minha tripulação o direito de decidir o nosso próprio destino.
Bilirsin, şu... Bayan Abbott'ın kıyafeti var ya... sen de öyle birşey almalısın.
Viste o fato que a Sra. Abbott tinha vestido?
Sen içe dur, soldaki şu kamyon var ya? Bu J. J. McClure değil mi?
Já que estás a beber, aquele tipo à esquerda não é o J.J. McClure?
Ya, sen neden gitmiyorsun? Yapacak işlerim var.
Por que não se vai embora?
- Burada ne işin var? - Ya sen?
- O que estás aqui a fazer?
Şu renkli dil kullanımı olayı var ya. Daha önceden konuşmuştuk hani. Sen vazgeç bu sevdadan.
Sobre estas metáforas pitorescas que discutimos... deveria tentar não usá-las mais.
Eğer sen başarırsan, Lesotho'ya varır varmaz ona telefon ediyorsun.
Só que, na verdade, vai para casa dos pais em Umtata.
Ya sen? Olamaz. Nesi var?
- O que é que se passa com ela?
... ve senin iki tombul bacağın var ve sen çok tatlısın ve büyüyünce boksör olacaksın kocaman bir boksör ya da güreşçi ve eminim, tıpkı baban gibisin, ha?
Estás mais gordito, tens umas belas bochechinhas... umas pernocas gorduchas... És um amor! Quando fores grande vais ser pugilista!
Ya sen? Sen de o yürek var mı?
Tu aí, tens tomates?
Sen var ya.
Ah você.
Sen aslında var olmuş ve var olacak herkessin. Ya da her şeysin.
Mas que no foste, e és, tudo e todos que alguma vez foram, ou irão ser.
Sebebi bulduk. Isıya sen sebep olmuyorsun, hiç olmadın. Ama acil bir durum var ve sana ihtiyacımız var.
Não estás a causar o calor mas há uma emergência e precisamos de ti, agora.
Sen var ya...
Tu...
Bir sürü falcıya gittim ama sen uzak ara en iyisisin. Hala bir kart var.
Já fui a muitos videntes, mas você é, de longe, o melhor.
Neden bahsediyorsun sen? Karşı karşıya iki farklı ayak izi var.
Há dois tipos de pegadas diferentes.
Peki ya sen, Spud? Ufukta gözüken bir yatırım var mı?
E tu, Spud, pensas realizar algum investimento importante?
Peki ya sen, sence orada bir yerde akıllı yaşamlar var mıdır?
E tu? Achas que há vida inteligente lá em cima?
Sen var ya!
Lá está tu.
Var ya Brad, bunu kafana takma sen.
Sabes que mais, Brad? Não precisas de te preocupar.
Rachel var ve hepsi bu. Ya sen?
Há a Rachel e é só.
Ve bir doktor ya da bir bilimadamı olarak ne düşünürsen düşün,... bir yolu var ve sen de seni iyileştirecek bu yolu bulacaksın.
E não importa o que penses como cientista ou como médica, há uma maneira, que hás-de encontrar, de te salvares.
Biliyor musun, sen Big Bang teorisi var ya, işte osun.
Fazes parte da teoria do Big Bang da Billie.
Yani, daha şimdiden el ele tutuşan çocuklar var ama bu tarz şeyler için daha sonra bolca zaman olduğunu düşünüyorum. Ya sen?
Há pares que já andam de mãos dadas, mas eu acho que há tempo de sobra para isso, tu não?
Yoksa imparatoru sen mi teşvik edeceksin? Gördün ya, işte bu yüzden bana ihtiyacın var Feyd... düşünmeni, plan yapmanı sağlıyorum.
Deixemos que o imperador troce de mim, me chame de suíno... pois sentar - me em seu trono é meu destino.
Sen diyorsun ki... Elinde Yükseliş Kitapları var ya da eline geçecek ve satmak istiyor.
E dizes que ele tem os Livros da Ascensão, ou terá brevemente, e estava disposto a vendê-los?