Tek yapmam gereken tradutor Português
2,080 parallel translation
Yani tek yapmam gereken, karımın davadan vazgeçmesini sağlamak?
Então tudo que tenho a fazer é pedir à minha esposa para se afastar do caso?
Artık tek yapmam gereken seni öldürmek ve evi satmak.
E só me resta matar-te, e vender a casa.
Tek yapmam gereken daha fazla para alabilmek için evrak doldurmak.
Só tenho que preencher os papéis para mais dinheiro grátis.
Tek yapmam gereken onu hiç düşünmemek o zaman. "Bu kadar basit!"
Por isso, acho que só tenho que não pensar nela.
Tamam. Yani tek yapmam gereken, gizemli fae'yi bulup yok etmek mi?
O que temos que fazer é encontrar e derrotar um Fae misterioso?
Tek yapmam gereken, oraya rezil bir kodaman gibi giyinip gitmek. Böylece beni dinlerler.
O que tenho de fazer, é ir lá vestido como um idiota engravatado, que me vão ouvir.
Haklarımı biliyorum, tek yapmam gereken burada altı saat geçirmek.
Conheço os meus direitos. Tudo o que tenho de fazer é sentar-me aqui as 6 horas.
Adamlarım koridorun sonunda. Tek yapmam gereken onları çağırmak.
Basta-me chamá-los!
Beş uzun yıl ve tek yapmam gereken gözlerimi kapatmak ve Reed'in eğri büğrü yüzünü görebiliyorum.
Cinco longos anos... e basta fechar os olhos, que eu vejo o rosto dele.
Eğer bisiklet, oyuncak, bebek falan istersem, tek yapmam gereken ondan istemekti.
Se eu queria algo... Bicicletas, brinquedos, bonecas... Só tinha de pedir.
Tek yapmam gereken teklif hazırlamak.
A única coisa que tenho de fazer é preparar uma oferta.
Tek yapmam gereken, işi dededen gizli tutmak.
A única coisa que tenho de fazer é guardar segredo do emprego do avô.
Tek yapmam gereken bilgilere ulaşmak bu kimlik kartı ve onların sunucularıyla yerlerini ve kimlik numarasını bulacağım...
Só tenho de procurar este nome nos servidores deles, descobrir a localização e o número de identificação.
Tek yapmam gereken, onu bulmak.
Tudo o que tenho de fazer é encontrá-lo.
Tek yapmam gereken bu şeyi öğrenmek.
Por isso, o que tenho a fazer é deixar esta coisa descer.
Tek yapmam gereken doğru yere oturmak.
Certo. Só preciso achar o lugar perfeito.
Tek yapmam gereken beklemek.
Só me resta esperar.
Tek yapmam gereken sıçmamak.
Tudo o que devo fazer é não baixar-me.
Tamam, tek yapmam gereken, bir daire daha çizmek ve üçgenlere bölmek.
Agora temos só que traçar outro círculo e triangular.
Tek yapmamız gereken güvenlik koduna girmek.
Precisava apenas de passar o código chave.
Harika, tek yapmamız gereken Serena'nın telefonunu almak.
- Precisamos do telemóvel da Serena.
Yapmamız gereken tek şey, bunu ispat etmek.
Só temos que o provar.
Tek yapmamız gereken senin için uygun olanını bulmak.
Só temos de encontrar aquele que se adequa a ti.
Yani yapmam gereken tek şey Aria'yı alıp hazırda tutmak.
Então, só tenho de convencer a Aria e também podemos ir.
Şimdi tek yapmamız gereken değişimleri gözden geçirmek.
Só nos resta explorar todas as variações.
Tek yapmamız gereken nefes almak olur ve Scott'a olanların aynısı içten başlayarak hepimize olabilir.
Bastaria inspirá-los, e o que está a acontecer com o Scott pode acontecer connosco, de dentro para fora.
Şimdi tek yapmamız gereken Goran'a sayıları söyletmek.
Agora só precisamos de fazê-lo dizer os números.
Geleceğe yolculuk etmek istiyorsak, tek yapmamız gereken hızlı gitmek. Oldukça hızlı.
Se queremos viajar no futuro... só precisamos ir rápido, muito rápido.
Tek yapmamız gereken, şunun üzerinden- -
- Está bem, perfeito. Tudo o que temos de fazer... é avançarmos e seguirmos...
Tek yapmamız gereken diğer % 90'ı biraraya getirmek ve ahlak, sorunlar üzerine temiz bir kampanya yürütmek, sonra bu yarışı kazanabiliriz.
Tudo o que temos de fazer é reunir os outros 90 %, e então só temos de fazer uma campanha limpa, uma campanha moral, e podemos ganhar isto!
Şimdi tek yapmamız gereken... Ahbap.
Agora tudo o que temos que fazer é...
Tek yapmamız gereken gözlerimizi açmaktı.
Precisamos apenas abrir os olhos e ver.
Tek yapmamız gereken bu geceyi atlatmak.
E tudo o que temos de fazer é sobreviver a esta noite.
Artık tek yapmamız gereken, onu bulmak.
H.G. Wells está envolvida, e só precisamos encontrá-la, e graças a Deus...
Tek yapmamız gereken, gotik kulübünde siyah giyinmiş bir kızı bulmak.
Temos de encontrar uma miúda de preto, - no meio de um clube gótico.
Şimdi yapmam gereken tek şey uslu uslu oturup kurtarılmayı beklemek.
Agora que tenho o que preciso, é só sentar-me tranquilo e esperar que me salvem.
Tek yapmamız gereken, çatışmaya girmek ve buradan tüymek.
Só temos que lutar para sair.
Tek yapmamız gereken, yaydığı sinyali takip etmek.
Só temos que reverter o sinal.
Tek yapmamız gereken bu adamı harekete geçirmek.
Temos de pôr este tipo em movimento.
Şimdi tek yapmamız gereken paranın izini sürmek.
Só temos de seguir o dinheiro.
Bizim işimiz bu değil. Tek yapmamız gereken 25 yılda ne kadar değiştiğini anlamak.
Só temos de perceber se 25 anos o mudaram.
- Tek yapmamız gereken para kazanmak.
- Só temos de ganhar um bocado.
Hayır. Bu, tek başıma yapmam gereken şeylerden biri.
Acho que esta é daquelas coisas que tenho de fazer sozinho.
Tek yapmamız gereken diğerlerinden birinin ismini vermekti.
Tudo o que tínhamos que fazer era dar o nome de alguém.
Bize tek gereken hiçbirinizin daha önce askerlik hizmetini yapmamış olmasıdır.
O nosso único requerimento é que nenhum de vós tenha servido qualquer tempo.
Tek yapmamız gereken onu aramak.
- Acreditamos que... há sempre há uma forma de ir para a frente, de ser feliz, só temos que a encontrar.
Tek yapmamız gereken, arabaya atlayıp buradan çekip gitmek.
Tudo o que temos de fazer é guiá-lo para bem longe daqui.
- Şimdi tek yapmamız gereken gece geç saatte kütüphaneye sızıp, şapkalarımızı oradaki aslanlara takmak.
- Ótimo! - O que temos de fazer é ir sorrateiramente à biblioteca à noite e pôr os nossos chapéus nos leões.
Diyorlar ki, tek yapmamız gereken tam besinli bitkisel beslenmeye geçmek.
Eles dizem que o que precisamos é adotar uma dieta integral vegetariana.
Yapmamız gereken tek şey o köprüyü geçmek,
Agora, tudo o que temos de fazer é passar aquela ponte e é nosso o sucesso.
Tek yapmamız gereken seni buradan buraya almak.
Só temos que levar-te daqui para aqui.