Ve o tradutor Português
486,971 parallel translation
O frekansı bulabilir, eşleşen titreşimler yaratabilir ve onlar güçlendirebiliriz.
Podemos descobri-la, criar vibrações iguais e amplificar.
Söylemen gereken, hala evleneceğim kadın olmalıydı onun... gelişememiş duygusal olgunluğu ve aşikâr huysuzluğuna ve senin bu ilişkiye Polyannacı yaklaşımın ve o aptal şapkana rağmen hala evleniyorsunuz.
Devias ter dito que a mulher com quem ainda te vais casar, apesar de teu retardado crescimento emocional, aparente maldade, a tua abordagem Pollyanna a essa relação e esse chapéu estúpido, tu ainda vais casar.
Bunun dışında Rittenhouse da Mason Endüstriyi ele geçirdi, ve onlar Flynn'den 10 kat daha kötü olabilirler.
Só que agora é a Rittenhouse que controla a Mason Industries, e eles podem ser dez vezes piores do que o Flynn.
Yani Capone dışarıda bir yerlerde serbest, ve onu durdurabilecek tek adam da öldü!
- Isto não pode estar a acontecer. O Capone está em liberdade, e o único homem que poderia prendê-lo morreu!
Dave onlara bakmış ve demiş ki,
O Dave olhou para eles e disse :
Ve onları terk ettikten sonra ailenizi ve kardeşinizi hiç görmediniz.
E não vê a sua família nem o seu irmão desde que partiu.
Ve onu tutuklamanı istiyoruz.
- E precisamos que o prenda.
Kamera tuzağını ve İçi oyuk kütüğü buldum.
Consegui a câmara e o tronco oco.
Yapmamız gereken onları ezmek, kaynatmak ve Toby Amca'nın ev yapımı orman suyunu bu elemana içirmek.
Agora é só esmagar, ferver e dar o sumo selvagem do tio Toby para este tipo.
Veri tabanını hackledik ve Von Von ağacına doğru gidiyoruz.
Hackeamos o sistema e guiamo-nos - para uma Von Von.
- Geliyorum. Ona çay vermeye ve alnını alkollü bezle ovmaya devam et.
Continua a dar-lhe o chá e a passar-lhe álcool na testa.
Ve görünüşe göre ağaç, Rhondon dolaşan örümceğinin... -... ölümcül bir türünü barımdırıyor.
E parece que é o lar de uma espécie mortal de aranhas de Rhondon.
Ve Rhondon hükümeti ilaç yapmak için daha fazla meyve toplamaya ormana döndüğünde, oduncuları yakalamışlar.
E, quando o governo de Rhondon voltou para a floresta para apanhar mais frutas para fazer remédio, prenderam os madeireiros.
- Ve Toby de yeni bir arkadaş edindi.
E o Toby fez um novo amigo.
Walter bir başkasındaki duygusal acıyı tanımladı ve empati gösterdi.
O Walter identificou uma dor emocional em alguém e demonstrou empatia.
Metro, tünel ve köprü gişesi kameralarına baktık mı?
Verificamos o metro, túneis, e portagens das pontes?
Terapist günlük tutmamı istiyor ve tutuyorum, ama pek işe yaradığını sanmıyorum. - Neden?
O conselheiro quer que eu faça um diário, então estou a fazer, mas acho que não está a ajudar.
Kol ve bacaklardaki yaralar kanı aldığı yerler olmalı, ama onların haricinde vücutlarını temizlemiş.
Marcas nos braços e pernas, onde deve ter tirado o sangue, mas fora isso, parece que limpou os corpos.
Ama bugün doğum günü ve kayıp.
Mas é o aniversário dela, e ela desapareceu.
Cevabı evet ya da hayır olacak. Ve sessiz kalma hakkına sahibim.
Apenas uma pergunta de "sim" ou "não", e eu tenho o direito de permanecer calado.
Cinayet olmadığını düşünüp yanlarına gittim ve ne olduğunu sordum.
Vi que não era um assassinato, então fui até lá, e perguntei o que aconteceu.
Yukarı çıkmış ve kokuyu fark etmiş.
Ele subiu até lá e o fedor...
- Detayları söyleyemem, ama takip edebileceğimiz davranışları ve bir düzeni olması güzel.
O que aconteceu com essas raparigas? Não posso dar detalhes, mas posso dizer que o lado positivo é que temos comportamentos para seguir e padrões estabelecidos.
O da biliyordu ve şu haline bak.
Ela também sabia, e olha para ti.
Onun yerine babana gittin ve seni gördüm.
Ao invés disso, foste ter com o teu pai e eu vi-te.
Ne zaman yardım edip ne zaman etmeyeceğini kendin seçiyorsun. Bir sürü arkadaşın var ve senden korkuyorlar, o yüzden de oyununu oynuyorlar.
Decides quando ajudar, decides quando olhar para o outro lado e tens muitos amigos.
Kamyonetler ve belediye araçları var, ama en çok çıkan bu. Ticari minibüse benziyor.
Temos veículos de transporte e carros urbanos, mas este foi o que mais apareceu.
Mal sahibi Doug Jones olarak görünüyor, Vietnam gazisi ve 2007'de ölmüş.
O proprietário segundo as finanças é Doug Jones, veterano do Vietname, morreu em 2007.
" O görülemez ve hissedilemez.
" Não pode ser visto, não pode ser sentido.
"İlk o gelir ve öncekini izler. " Hayatı bitirir, kahkahayı yok eder. "
Vem primeiro e segue depois, acaba com a vida, mata o riso. "
Ve görünüşe göre dahil olduğumuz olaylara müdahale ederek zamanı yok etmeye de hazırız.
- E aparentemente estamos prestes a destruir o Tempo ao interferirmos em eventos nos quais nós já participamos.
Sen, ben ve Ray Amiens Kilisesi'ne gidip eski hallerimizin bulması için kanı oraya bırakacağız.
Por isso eu, tu e o Ray vamos voltar à Igreja de Amiens e deixamos lá o sangue para os nossos "eus" encontrarem.
Evet, eğer şu an gemiden çıkarsanız sizi görürler ve zaman çöker. Orada mahsur kaldınız.
Sim, e se vocês saírem da nave agora mesmo, eles vão vê-los e o próprio Tempo será afectado.
Ve silahlarla ne yaparız biliyorsun.
A Lança é uma arma. E tu sabes o que nós fazemos com armas.
Bir kaderim olduğunu ve zamana daha fazla zarar vermememiz gerektiğini biliyorum. Ama zamanın bundan daha güçlü olduğuna inanmalıyım.
Sei que tenho um destino e que não devíamos danificar o Tempo mais do que já danificamos, mas tenho que acreditar que o Tempo é mais forte do que isso.
Ajan Chirstopher'la yaptığın anlaşmaya uymak istiyorum ve ben onun olduğundan daha iyi bir pozisyondayım.
Tenciono honrar o acordo que fizeste com a Agente Christopher e estou em muito melhor posição para fazê-lo do que ela.
Şarj olması için de dört saat lazım, o da eğer olursa ve...
São precisas quatro horas para carregar, por isso, se não conseguirmos...
Pekala, 1979'a UC Berkeley'e gideceğiz, ve annemle Henry Wallace'ın tanışmasını sağlayacağız.
- Ora bem... Vamos até 1979, até à Universidade de Berkeley, e certificamo-nos de que a minha mãe conhece o Henry Wallace.
Belki de yanlış tarafta savaşıyoruz. Flynn'in herkesi ve her şeyi yok etmesine izin vermeyeceğini söyleyen sendin.
- Disse-nos que não podemos deixar o Flynn destruir tudo e todos.
İleri moda görüşümüzü kabullenelim Flynn'i durduralım ve hemen buradan gidelim derim.
Por mim, deveríamos assumir o nosso estilo, deter o Flynn e sair daqui.
Ve bu da şoförümüz Robert De Niro.
E este é o nosso motorista Robert De Niro.
Bizi William Randolph Hearst tuttu. Onun hakkında bilgi toplamamızı ve sokaklardan temizlememizi istedi.
O William Randolph Hearst contratou-nos para descobrir os podres dele para tentar tirá-lo das ruas.
Tek yapmak istediğim seni gururlandırmaktı. Şimdiyse, geldiğimiz nokta... Dorothy'nin perdeyi kaldırdığı ve Büyücünün gerçekte kim olduğunu gördüğü andayız :
Tudo o que sempre quis foi deixá-lo orgulhoso, mas, neste momento, é aquele instante em que a Dorothy abre a cortina e vê o Feiticeiro como é verdadeiramente...
Vaktini biraz düşünmeye harca ve karar ver.
Demora o tempo que quiseres, pensa e decide.
Capone yaşadığım yeri öğrenmişti. Ölüm tehditleri almaya başladım ve bazen de pencereden taş atıyorlardı.
O Capone descobriu onde eu morava, por isso, comecei a receber ameaças de morte e, de vez em quando, um tijolo pela janela.
Neden onları bulmaya ve planladıkları şeyi yapmadan onları durdurmaya odaklanmıyoruz?
Porque não nos concentramos em localizá-los e impedi-los de fazer o que quer que estejam a planear?
"Tek bildiğim o sırada uçağın yandığıydı, " ve her seferinde bir problemi çözmeye çalıştım. "
"Só sabia que o avião estava a arder e resolvi lidar com um problema de cada vez."
Karım ve çocuklarım gerçek ismimi bilmiyor.
A minha mulher e os meus filhos não sabem o meu nome verdadeiro.
İyi bir adam ve şerefli bir polis olduğunuzu biliyoruz, bu yüzden ilk önce size geldik.
Nós sabemos. É um bom homem e polícia competente. Foi por isso que o procurámos.
Wrigley ve bir kaç kadınla yemek yiyordum ve bu moronlar beni sıradan biriymişim gibi buraya getirdi.
Estava a jantar com o Wrigley e umas miúdas, quando este Neandertal me arrastou até aqui como se eu fosse um boneco.
Bir günde benim için çok şey yaptı, seni o ofise yerleştiğim günden daha çok hem de. Ve karşılığında benden istediği tek şey seninle konuşmaktı.
Ele fez mais por mim num dia do que tu fizeste desde que te pus em funções, e a única coisa que ele me pediu em troca foi falar contigo.
ve onun 18
ve ona 35
ve onu 25
ve onlar 24
ve ondan sonra 16
ve o da 33
ve orada 42
ve ölüm 16
ve o zaman 18
okay 54
ve ona 35
ve onu 25
ve onlar 24
ve ondan sonra 16
ve o da 33
ve orada 42
ve ölüm 16
ve o zaman 18
okay 54
öldü 1127
oliver 252
olive 40
ohhh 77
ohio 157
omar 42
özür dilerim 10391
ozur dilerim 18
oğlum 2974
oglum 53
oliver 252
olive 40
ohhh 77
ohio 157
omar 42
özür dilerim 10391
ozur dilerim 18
oğlum 2974
oglum 53