English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ V ] / Ver onu

Ver onu tradutor Português

10,347 parallel translation
Hemen ver onu bana.
- Preciso disso.
- Ver onu bana. - Benden nefret ettiğini biliyordum.
- Sabia que me odiáveis.
Geri ver onu.
Devolve isso.
Geri ver onu bana!
Devolve-me isso.
Ver onu bana.
Dá-mo.
Ver onu bana!
Dá cá isso! - Não!
Artık Dul'un neden onu ele geçirmek istediğini biliyorum.
Agora estou a ver porque a Widow quer pôr as mãos nele.
Bana ihtiyacım olan kanıtı ver, ben de onu, kendi Piron girişimini kullanarak Guantanamo'ya postalayayım. Bu olurken, orada olabilir miyim?
Dá-me as provas de que preciso, que uso a própria Piron para pôr o rabo dele em Guantánamo.
Çocuğunu görmeyi istediği için onu suçlamıyorum.
Não a culpo por querer ver o filho.
Piron doktorları onu özel yapan şeyin ne olduğunu öğrenmek için deney hayvanı gibi kesmek istiyorlar.
Os médicos da Piron queriam cortá-lo como uma cobaia, ver o que é que faz dele tão especial.
7 yaşında gördüm onu.
- Sete anos de idade, e ver aquilo.
- Ver onu bana.
- Dá cá!
- Evet, aslında ben de onu kontrol etmeye geldim.
Sim, na verdade vim ver, como ela está.
Onu kontrol etmeye gidiyorum.
Vou ver como ele está.
Onu aptalca bir şey yapıp sonsuza kadar hapiste yapmaması için izliyordum.
Estou atrás dela para ver se a alcanço, antes que faça alguma estupidez, e prendê-la, para sempre.
Ve onu yalnızca görmekle kalmadım, onun ölümünü izledim. Kendi kızımın.
E não tive apenas que ver, mas vê-la a ser morta, a minha filha.
Doktora götüreceğim onu.
Vou levá-lo a um médico para o ver.
Belki onu yakalarım diye düşündüm.
Pensei apenas ver se o apanhava.
Ben onu görene kadar sen bunları göremezsin.
Não vais ver isto até eu o ver.
Ve onu keyifsizken görmek hoşuma gitmiyor, biliyorsun.
E sabes bem que não gosto de o ver infeliz.
Orada ne var? Onu boş ver.
O que raio estará alí? Esquece isso.
Bırakın onu! Hayır! Jaime, bana ne getirdiğini görebilir miyim?
Deixa-o! Não! Jaime, posso ver o que me trouxeste?
Onu ilgilendirmiyordu.
Ela não tinha nada a ver com isso.
Onu ilgilendirmiyordu!
Ela não tinha nada a ver com isso!
Onu ateşe verelim ve neler olacağını görelim bakalım.
Então vamos acender um fogo debaixo dele e ver o que acontece.
Sesini geri vermeme izin ver böylece onu son bir kez duyabilirim.
Permita-me devolver sua voz. Para que eu possa ouvi-la uma última vez.
Onu ateşe verelim ve neler olacağını görelim bakalım.
Vamos acender uma fogueira debaixo dele para ver o que acontece.
Sesini geri vermeme izin ver böylece onu son bir kez duyabilirim.
Deixa-me devolver-te... a tua voz. Para que possa ouvi-la... uma última vez.
Onu geri ver. Sadece bu şarkıyı dinleyeyim.
- Liga, tens que escutar esta música.
Doktor gittikten sonra, ilk onu düşündüm, Babasının ölümünü görmek zaten rahatsız olan zihnini nasıl etkilemişti.
Depois do médico sair pensei primeiro nela, que efeito teria, ver o seu pai morrer, numa mente já perturbada.
Onu bul ve şu tohumları ver.
Encontra-a e dá-lhe estas sementes.
- Onu ziyaret ettiğinde sana böyle dedi değil mi?
Foi o que ele disse, não foi, quando o foste ver? Sim.
Ben, şimdi görebiliyorum onu ölümü için suçlu olanı değil bunun konuyla ilgisi yok.
Eu consigo ver agora, que quem for o culpado por não o ter morto, é irrelevante.
Lütfen onu geri ver..
Por favor, devolve-a.
Ver onu bana.
Dá-me.
Onu fark etmedim, köşedeki Hugo Boss'u kesmekle meşguldüm.
- Não tinha reparado nele. Estava a ver o Hugo Boss na esquina.
Neyse boş ver sen onu, sen nasılsın?
Não interessa. Como é que tens estado?
İşinden başını kaldıramadığı için posta kutusuna bile gönderemiyorum onu.
Eu não consigo que ela pare de trabalhar nem para ver a conta de e-mail.
- Sen onu boş ver, bu neden burada?
- Não interessa o que eu estou aqui a fazer! Porque é que isto está aqui?
Onu bir daha görmezseniz en azından yalan söylemediğinizi bilirsiniz.
Assim, se nunca mais a conseguir ver, saberá que não lhe mentiu.
Onu göremiyorum ancak... - Onu koklayamıyor, dokunamıyor, sikemiyorsun.
Só porque não o posso ver ou cheirar, ou tocar, ou dormir com ele.
Onu öldüreceğim ve aynayı kıracağım. Bir daha asla kıymetli Krallıklarınızı göremezsiniz!
Eu mato-a e esmago e espelho e nunca mais voltarão a ver o vosso precioso reino de novo!
Patron Tokue'nin yaşadığı yere gidip niye onu ziyaret etmiyoruz?
O culpado sou eu. Patrão... Porque é que não a vamos ver?
Dediğim gibi, o gece Clay'e onu öldürme düşüncesiyle gitmediğine inanıyorum.
Acho que não foi ver o Clay com a intenção de matá-lo.
Onu göremiyorum, bir çıkıntı var.
- Não a consigo ver pela saliência...
Bu hastalıkla alakası olmayan ama onu rahatsız eden bir şey vardı.
Havia algo que o perturbava e que nada tinha a ver com a doença.
- Onu görmeliyim!
Não há dúvidas. - Tenho que a ver!
Onu görmem gerek!
Tenho que a ver!
Bana yalan söyledin. Onu yeniden göreceğimi söylemiştin.
Mentiste-me, disseste que eu a ia ver.
Onu bana ver, Charlie.
Diz-me, Charlie.
Ben onu doktora gösterebiliriz ama ne söyleyeceğimi kesin olarak bilmiyorum.
Nós... Podemos levá-lo para ver alguém, mas não sei exactamente o que diga.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]