Çok tuhaf tradutor Português
4,115 parallel translation
Çok tuhaf.
Isso é estranho.
Çok tuhaf, değil mi?
Isto é estranho, não é?
Çifte randevu olsun dedim. Böylesi çok tuhaf olmaz.
Achei que podíamos ter um encontro em conjunto.
- Çok tuhaf. - Ne?
- Mas é estranho.
Hayatındaki herkes ortadan kaybolmaya başlarsa çok tuhaf bir durumda kalırsın.
Mas ficarás numa posição muito desconfortável se todas as pessoas começarem a desaparecer da tua vida.
Çok tuhaf bir şey.
- Tudo isto é bizarro.
Çok tuhaf olur.
Estranho.
Aslına bakarsan, bu bana göre çok tuhaf bir durum.
- Isto é esquisito para ti.
- Bunlar çok tuhaf.
Estes tipos são estranhos.
Evet. Bu çok tuhaf.
Sim, isto é tão estranho.
Çok tuhaf gözleri var ve çok ciddi birisi.
Tem olhos tão engraçados e é tão sério. Pára com isso, Issy!
Çok tuhaf ve...
É esquisito e...
Gariptir ki, ailesinde bu hastalığa sahip hiç kimse yok. Bu çok tuhaf.
Curiosamente, ninguém na família tem esta doença.
Annemle babamın cüzdansız ve çantasız evden çıkmaları çok tuhaf.
Caramba, é tão estranho que a mãe e o pai saiam de casa sem as carteiras.
Bunu, ayın 13'ünde yaptığımıza seviniyorum çünkü Sevgililer Günü'nde takılsaydık bu denli yeni bir ilişki için çok tuhaf kaçardı.
Ainda bem que decidimos fazer isto a 13 em vez de no dia de S. Valentim, porque assim tão cedo na relação seria estranho.
- Bu dairede çok tuhaf olaylar dönüyor.
Acontece muita coisa esquisita neste apartamento.
Çok tuhaf görünümlü hayvanlar.
São animais com um aspecto bizarro.
Çok tuhaf davranıyorsun.
Estás a agir de maneira estranha.
Boşanma, normal insanlara bile çok tuhaf şeyler yaptırır.
Os divórcios afetam as pessoas normais, Sarah.
Ve çok tuhaf biçimde koloni halinde yaşıyorlar... termitler ve karıncalar gibi.
E, o mais bizarro, eles vivem em colónias sociais, tal como as térmitas e as formigas.
Etiyopya yaylalarında çok tuhaf görünümlü canlılar yaşıyor.
Aqui, nas terras altas da Etiópia vivem criaturas de aparência incomum.
Çok tuhaf.
É esquisito.
Ama çok tuhaf birşey oldu. Gitmedin.
Mas aconteceu uma coisa muito curiosa você ficou.
O çok tuhaf bir adam.
Ele é um tipo muito estranho.
Aman Tanrım, şu an çok tuhaf bir dejavu yaşıyorum.
- Uau, meu Deus, estou a ter um déjà vu muito estranho.
Çok tuhaf. Tuhaflaştıran sensin Nick.
Por tua causa, Nick.
- Çok tuhaf.
É esquisito.
Çok tuhaf.
Sabes, é engraçado...
Acayip yavaş konuşuyor ve çok tuhaf yerlerde duruyor.
Ele fala muito devagar e pausa em momentos estranhos.
Onu demiyorum. Çok tuhaf hissediyorum.
Sinto-me estranha.
Çok tuhaf.
É estranho.
Çok tuhaf bir insan.
Ela tem uma maneira de ser singular, presumo eu.
Çok tuhaf ya.
- É muito estranho!
- Çok tuhaf davranıyorsun.
É estranho.
Çok tuhaf, bir tek ayak izi var.
Isso é estranho, só há um par de pegadas.
Geçen gece çok tuhaf bir rüya gördüm.
Tive o sonho mais estranho ontem a noite.
Yaklaşık 12 saatliğine geçici dadısı olman çok tuhaf.
Que estranho, dado que foste a ama substituta durante 12 horas.
Benji, Collindale Üniversitesi'nin sunucusunda çok zaman harcıyormuş. Bu çok tuhaf çünkü orada öğrenci değildi.
O Benji andava a passar muito tempo no servidor da Universidade de Collindale... o que é muito estranho, porque não era aluno lá.
Bu çok tuhaf.
Isto é esquisito.
Çok tuhaf çünkü bana çok tanıdık geldiniz Bay...
É estranho, a sua cara não me é nada estranha, senhor...
Bu kadar çok istediğin bir şeyden hemencecik vazgeçmen biraz tuhaf kaçıyor.
Parece estranho que estejas disposta a abrir mão de algo que queres tanto.
Yani lise hayatı çok ani yaklaştı ve artık her şey eskisinden çok daha tuhaf, karmaşık ve üzücü olmak zorunda.
Eu só... A escola secundária vai começar assim de repente e tudo tem de ser um milhão de vezes mais estranho e complicado e triste. Não percebo.
İlk buluşmada söylemek için çok mu tuhaf bir şeydi?
Isto foi uma coisa esquisita de se dizer no primeiro encontro?
Evet. Tuhaf bir şekilde çok romantik geldi söylediklerin.
Isso é, estranhamente, romântico.
Çok tuhaf.
Isto é estranho.
Sabahtan beri çok tuhaf davranıyorsun.
Estiveste estranho toda a manhã.
Ya Florida'ya taşındı ya da çok yapışkan, tuhaf biri olduğumu düşündüğü için benden kaçıyor.
Ou ele está na Florida, ou está a evitar-me, acha que sou assustador, por ser peganhento e solitário.
Aramızda tuhaf bir durumun olmaması çok iyi.
Ainda bem que não ficou uma situação embaraçosa entre nós.
Bu çok tuhaf.
É estranho.
Ne tuhaf. Ama yine de çok güzel bir hediye.
É desconcertante, mas ainda é um belo presente.
Çok tuhaf.
É curioso.
çok tuhafsın 37
çok tuhaftı 23
tuhaf 629
tuhaf biri 22
tuhaf bir şey 23
tuhaf birisin 17
tuhaf bir durum 17
tuhaf mı 39
tuhaf değil mi 54
çok teşekkür ederim 2489
çok tuhaftı 23
tuhaf 629
tuhaf biri 22
tuhaf bir şey 23
tuhaf birisin 17
tuhaf bir durum 17
tuhaf mı 39
tuhaf değil mi 54
çok teşekkür ederim 2489