Bırak tradutor Russo
74,060 parallel translation
Bırak beni!
Отвалите от меня!
Beni rahat bırak!
Отстаньте!
Kötülüğü Diğer Yere bırakın.
Выпустить зло в Другом Месте.
- Lütfen bırak, ben halledebilirim.
- Прошу, отпусти. Я справлюсь.
- Bırakıp gitmemi mi tercih ederdin?
- Я что, должен был просто тебя бросить?
Bırakın beni, sizi şeytanlar!
Уберите руки, черти!
Ailesinin hiçbir şeyi yoktu. Ama şu anki serveti ve statüsü, ülkedeki herkesi gölgede bırakır.
Его семья поднялась из низов, но теперь по статусу и богатству он превосходит всех в графстве.
Bırakın onu!
Отпустите его!
George, bırak yatsın. Sürekli üstüne titrememelisin.
Джордж, оставь его, нельзя всё время над ним суетиться.
Fakat Brittany'de karaya çıkar çıkmaz Kraliyet yanlılarını kavgalarıyla baş başa bırakıp ayaklanmanın kargaşasından istifade ederek...
Но как только мы высадимся в Бретани, предоставлю роялистам сражаться, и под прикрытием восстания...
- İşi uzmanına bırakın!
- Предоставьте дело эксперту!
Bırakın kalayım!
Позвольте мне остаться!
Bırak Ross'un girişimine saldırmayı, Fransız hapishanelerinden bahsetmenin bile patavatsızlık olacağını düşündüm.
Затрагивать тему французских тюрем было неуместно, не говоря уже о намерении Росса взять одну из них приступом!
Kocanız arkadaşını özgür bırakırken hiç tanımadığı bir adamı da kurtaracağını nasıl öngörebilirdi?
Разве мог ваш муж предположить, что вместе с другом освободит незнакомого человека?
Ve kısa süre içinde tüm subaylar serbest bırakılacak.
и скоро офицеров освободят. - Вам письмо, мисс. - Благодарю.
Unwin, bana Dr Enys'in serbest bırakılmasının yalnızca bir zaman meselesi olduğunu söyledi.
Анвин заверил, что освобождение доктора Эниса лишь вопрос времени.
Hapishaneye gideceksin, Dwight'ı özgür bırakıp, eve getireceksin.
- Мне нужно ехать. - Ворваться в тюрьму, освободить Дуайта.
Onu bırak, George.
Отпусти его, Джордж.
Cassie'yi rahat bırak.
Отстань от Кэсси.
Bileğini serbest bırakır mısın?
Расслабьте запястье.
Gerisini size bırakıyorum.
Оставлю вас.
Bir sonraki sefer gizemli bilgileri öğrenip geri gelene kadar durumu kontrolümüze bırakıyor.
Оставит нас до следующего раза, потом вернется с очередной внезапной загадочной информацией, да?
Ama bırak da telafi edeyim.
Но позволь мне всё уладить.
Bu seferlik beni rahat bırak Gar.
Позволь мне передохнуть, Гар.
Dünyada iyi şeyler yapmak için beni yüzüstü bırakıyor.
Он отказал мне, потому что хочет творить добро.
Ona ihtiyacım var ve o beni yüzüstü bırakıyor.
Он мне нужен, а он бросил меня в беде.
- Hayatımı mahvetmeyi bırak!
– Прекрати лезть в мою жизнь!
Buraya bırakıyorum.
Я просто оставлю их здесь.
Aile de bırakıp gitmeme- -
А семья не должна...
Bırak yapsın ne yapacaksa çünkü ben de bir şeyler yapmak istiyorum.
Дай ему выпустить пар, потому что мне самому не терпится.
- Sana inanmıyorum. Hayatımı mahvetmeyi bırak!
Прекрати лезть в мою жизнь!
"İşbu notla bildiririm ki Buckeroo'yu, ona havuç getirecek kadar değer veren tek arkadaşım Suzy K.'ye bırakıyorum."
" Данной запиской я оставляю Бакеру Сьюзи К., моей единственной подруге, которая приносила ему морковку.
"Eşyalarımın geri kalanı aynen oldukları gibi bırakılsın insanlara beni hatırlatacak bir türbe gibi olsun."
Остальные мои вещи должны остаться там, где они находятся, в качестве храма, чтобы люди смогли помнить обо мне.
"Tucker'a ise birlikte gerçekten harika seks yaptığım erkeklerin listesini bırakıyorum böylece ebediyen kıskanabilir."
" Для Такера я оставлю список всех парней, с которыми у меня был обалденный секс, чтобы он завидовал всю оставшуюся вечность...
Eugene, kızımı rahat bırak!
Юджин, оставь мою дочь в покое.
Biraz etrafta koşturmayı bırak da gelip Doberge kekimden ye.
Перестань бегать туда-сюда и зайди ко мне отведать моего бисквитного торта.
O zaman bırak ben sana yardım edeyim.
Ну тогда позволь мне помочь тебе.
Bizi yalnız bırakır mısınız?
Не оставите нас на минутку?
Uyanırsan diye onun eşyalarını sana bırakıyoruz.
Мы оставили шкатулку с её вещами на случай, если ты очнёшься.
Hemen elindekini yerine bırak ve ofisimden dışarı çık. Bir daha eşyalarıma dokunduğunu görürsem dürüp kıçına sokarım.
А теперь положи это на место, убирайся из моего кабинета, и если ещё раз тронешь мои вещи, я засуну тебе их в задницу.
O halde endişelenmeyi bırak çünkü yarın kaybetmeyeceğiz, kazanacağız.
Тогда перестань беспокоится о том, что мы делаем, потому что завтра мы не проиграем.
Kadını rahat bırak.
Отвали от нее.
Bırak gideyim.
Отпусти меня.
Bırak beni Viktor yoksa yemin ederim beynini dağıtırım.
Виктор, отпусти меня, или, клянусь Богом, я тебе мозги вышибу.
Onu bana bırak.
Оставь её мне.
Bırakın gelsin.
Пусть попробует.
Bırakın büyükelçiyle konuşayım.
Позволь поговорить с послом.
O makine olmazsa beş seneyi bırak, bu gemide bir sene sağ kalamayız.
Ты знаешь, что других нет. Без генератора мы не протянем в корабле и года. Не говоря о пяти.
- Bırak lütfen.
О, нет.
Üzerimde kötü etki bırakıyorsun.
Ты плохо на меня влияешь.
Bırakın.
Ну же!
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın geçeyim 78
bırak gitsinler 68
bırak şimdi 60
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın geçeyim 78
bırak gitsinler 68
bırak şimdi 60