Zamanı değil tradutor Russo
7,061 parallel translation
Yani, belki şimdi koşma zamanı değil.
Может, сейчас просто время неподходящее.
Ve bunu ona ödeteceğiz yemin ederim ama şimdi zamanı değil, tamam mı?
И мы заставим его заплатить, обещаю, но не сейчас, хорошо?
Hiç zamanı değil.
Ой, фу! Не сейчас, ладно?
Senin notlarının özür ı'm. Ama şimdi zamanı değil.
- Извини за то, что произошло утром.
Şu an isim zamanı değil, şu an listeleme yapıyorum.
- Меня зовут Флинн Карсен. - Не время для знакомств.
- Zaman yolculuğundan nefret edeceğim, değil mi? - Hem de nasıl.
Я буду ненавидеть путешествия во времени, верно?
400 yıllık öpüşme yeterli bir zaman değil miydi?
Что четырехсотлетний поцелуй это не достаточно долго?
Yatağa yatma zamanı geldi, değil mi?
Пора уже ложиться, как думаешь?
O zaman o neden burada değil?
Тогда почему он не пришёл?
- O zaman "Bir şey değil" de.
Тогда скажи "пожалуйста".
Nemli bir günde zamanı durdurmamız benim suçum değil.
Я не виноват что мы остановили время в такой влажный день.
O zaman kitap sorun oluşturuyor. Öyle değil mi Sue?
Тогда, это книга - проблема, да, Сью?
Bunları diyetinl karıştırmayı düşünmüyorsun, değil mi? Her zaman olan menümden çok memnunum.
Ты думаешь изменить свою диету? Я совершено довольна своим обычным меню.
Şu anda hiç iyi bir zaman değil.
Сейчас не то время и место.
- Her zaman bu şekilde değil.
- Тут не всегда так.
Ama bunun için zaman yok değil mi?
Но на это нет времени.
Yani o zaman Theo gerçekten de Theo ama ailesi gerçek ailesi değil mi?
Так теперь Тео — это Тео, но его родители, не его родители?
Theo'nun anne ve babası psikopat birer katilse o zaman ona güvenmememiz gerekir, değil mi?
Если родители Тео психованные убийцы, очевидно, ему нельзя доверять, да?
Yani eğer Tracy üvez ağacından geçebiliyorsa ve hiç bir doğa üstü bunu yapamıyorsa o zaman Tracy doğa üstü değil demektir.
Но если Трейси прошла пепел рябины, а сверхъестественные этого сделать не могут... Значит, она другая.
Belki hiçbir zaman Herkes'e karşı dolaplarını gün yüzüne çıkaramayacağım ama öncelikli endişem bu değil.
Знать, что вы не можете ничего доказать. Возможно, мне не удастся доказать ваши махинации против "Людей", но это и не является моей целью.
Bebeğim, gerçekten iyi bir zaman değil.
Правда не лучший момент, малыш.
Her zaman sevdim değil mi?
И всегда любил, правда? Да?
Şimdi, bence düğün için tartışma zamanı geldi değil mi?
Теперь, я думаю, стоит обсудить свадьбу, ладно?
-... ama bize ders vermek de değil. Amacın ne o zaman?
Вы сказали, что это не из-за мести, но вы и не урок нам преподаете, так что это?
Daha çok zaman istedim yardımcı değil.
Я попросила больше времени, а не помощника.
Anne bu anne-kız muhabbeti için hiç iyi bir zaman değil.
Мам, я бы не назвала это приятным времяпрепровождением.
Şimdi değil. Ben o zamanı kastettim.
Не сейчас, а в тот самый миг.
O yüzden muhtemelen şu an Parrish'le yalnız kalmak için iyi bir zaman değil.
Сейчас не лучшее время оставаться наедине с Пэрришем.
Ben de düşündüm ki, o zaman benim için geçerli değil diyelim...
Думаю, что если и есть самый подходящий момент..
Cesaretimizi kaybedecek zaman değil Woodie.
Сейчас не время терять бодрость духа, Вуди.
Yani, Ligde benim zamanımda Televizyonda kirli çekmeceleri değil futbolu konuşurduk.
- Когда я играл в лиге, с журналистами говорили о футболе, а не полоскали грязное бельё.
Ve bu, o olduğu zaman değil mi?
Тогда-то это и случилось, да?
İstediğin zaman burdan uçup gidebilirsin, değil mi?
Вы ведь всегда можете вернуться к "жжж" и избавиться от неё, нет?
- Zaman nasıl geçiyor, değil mi?
Как время летит, а?
- Zaman paylaşımı o kadar da yeni değil.
- Ну, система разделения времени не такая уж новая.
Şu an hiç iyi bir zaman değil.
Сейчас не подходящее время.
Ancak her zaman kendi rızasıyla değil he?
Но не всегда самостоятельно.
Önemli değil çocuklar, her zaman.
Да не за что, ребята, пожалуйста.
Lily elimden kaçtı. İnsan olmak için hiç iyi bir zaman değil.
Лили сбежала, так что не время снова становиться человеком.
Ben buna her zaman inandım, ama sen... asla inanmadı, değil mi?
Я всегда в это верил, но ты.. никогда, да?
Zamanını kızlara asılarak harcamak değil.
А не тратить время на этих девушек.
Her zaman değil.
Не всегда.
Normalde, şuan sana çıkma teklifi etme zamanım ama... dürüst olmak gerekirse, çıkma taraftarıyım, takılma değil.
Обычно в этот момент я бы пригласил тебя на свидание, но... по правде, я предпочитаю встречаться, а не просто общаться.
Madem sınır dışı etme planını hükümete uygulatamıyorsunuz o zaman birkaç tanesini ibadet yerlerinde öldürüverin değil mi?
Но так как вы не можете заставить правительство принять план депортации, почему бы не отстрелить парочку за пределами их места поклонения?
Bir zaman, randevu ya da seyahat değil.
Не свидание или поездку.
- Her zaman çakalı tutardım, Road Runner'ı değil.
– Ты всегда играешь за этого койота, не за дорожного бегуна.
- Gösteriş yapmak için uygun bir zaman değil şimdi.
- Не время рисоваться.
Her zaman değil leydim, hayır.
Как правило, нет, миледи.
Tarihin her zaman bir ilke ihtiyacı vardır değil mi Alex?
Но истории всегда нужны первопроходцы, да, Алекс?
Sana her zaman göz kulak oldum, değil mi?
Я ведь всегда о тебе забочусь?
- Olduğun kişi bu değil o zaman.
Если я пошлю солдатов...
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56